"Selam dünyalı. Barış için geldim!"
45 yaşındaki oligark Mihail Prohorov, 200 milyon dolar bastırdığı New
Jersey Nets basket takımının anahtarını teslim almak için ABD’deydi.
NBA’de yıllardır yerlerde sürünen takımı 13.4 milyar dolarlık servetinin
küsuratını harcayarak alan genç adam, tarihte bir NBA takımının Kuzey
Amerika dışından gelen ilk sahibi olarak hem sükse yaptı, hem birilerini
fena halde rahatsız etti. Herkes bu değirmenin suyunun nereden
geldiğini sordu tabii ki.
Prohorov basın toplantısına şöyle başladı: “Amerika! Buraya barış için
geldim.” Bu espriye gülenler çoğunluktaydı ama bu, aynı çoğunluğun
Prohorov’a özünde ‘uzaylı’ muamelesi yaptığı gerçeğini değiştirmedi.
ışte Rusların, Rusya’nın böyle bir talihsizliği var: ımaj bozuk. Hatta
mal çok iyi olsa da bozuk. Bu hal birkaç günde oluşmamış, birkaç günde
de yitip gidecek değil. Rusların kendileri ayıyı simge belleyip iftihar
etmiş, ama dışarıda şüpheli, kuralsız, teklifsiz, pençelerini savurarak
önüne geleni ‘ham yapan’ saldırgan ‘Rus ayısı’ imajı körüklenmiş, kök
salmış.
Soğuk Savaş yıllarında ‘Sam Amca’ bunu itinayle yapmış, Sovyet tarafı da
züccaciye dükkanındaki fil misali dolaşıp çanak tutmuş. ABD ile
Sovyetlerin zalim-kanlı müdaheleleri (Örnek: şili-Çekoslavakya) özünde
farklı değil. Ama şu alemde aslolanın ‘gerçek’ değil ‘gerçeğin yansıması
ve imaj’ olduğunu iyi belleyen ‘Batı cephesi’ işini ‘itinayla’ yapmış,
malı götürmüş. Onlar ‘özgürlük savaşçısı’, Ruslar ‘özgürlük düşmanı’
diye mimlenmiş. O devriden fıkralar yadigar kalmış:
Soğuk Savaş yılları. Bir ABD’liyle bir Rus uluslararası bir konferansta
tanışıp sohbete başlıyor. Amerikalı kendi zenginliklerini göze sokmakta
ısrarlı. ‘Bizim üç arabamız var’ diyor, ‘Birine ben biniyorum, diğerine
karım. Üçüncüsü bir büyük cip, onu da Meksika ya da Kanada’ya,
yurtdışına çıkarken kullanıyoruz. Ya siz?’ Rus diyor ki: ‘Bizim bir
Lada’mız var. Ben de, karım da, çocuklar da ona biner.’ Amerikalı
hayretle soruyor: ‘Peki ya yurtdışına çıkarken ne kullanıyorsunuz?’.
Cevap net: ‘Tank!’
Bugün imaj meselesinde biraz mesafe alınsa da, Rusların daha epeyce
fırın ekmek yemeleri şart. Ama maalesef, hallerinden memnun gibi işin o
tarafına pek kafa yormuyorlar. ‘ınce ayar’ pek Rus işi değil. ımaj hala
yerlerde sürünüyor. Hala yabancıların Rusya’ya ilk adımı attıkları
şeremetyevo havaalanı, tepesinde kızıl bayrak asılı bir Sovyet garnizonu
gibi çalışıyor ve suratsız memurlar daha ilk adımda yabancıları
geldiklerine geleceklerine pişman etmeye uğraşıyor.
Kabuğu kırıp dışarı çıkan, dünyayı gören, para pul sahibi olup
oradalarda iş yapmaya çalışanlar işte sırtlarına terli bir gömlek gibi
yapışan bu kötü imajla da boğuşuyor. Ruslar ve Rusya ne yaparlarsa
yapsınlar, hep altında bir ‘çapanoğlu’ aranıyor. Onların parası kirli,
niyeti gizli, zengini mafya, kadını hafif meşrep diye mimleniyor.
Prohorov da aynı derttten musdarip. şimdi ‘NBA’in kurtlar sofrasına
düşen şaibeli-çaylak Rus’ imajıyla savaşıyor. Seks skandallarıyla dolu
bekar hayatının üstüne oturan ‘kirli ve kolay servetin sahibi yaramaz
yeni Rus’ dövmesini silmeye çalışıyor.
Bu arada Türkiye’de de işleri
istediği gibi gitmiyor. Çeşme aşığı genç oligark, üç yıl önce 18 milyon
dolara satın aldığı Çiftlikköy’deki 200 dönüm araziye ‘doğaya
dokunmadan’ yedi yıldızlı otel yapma, Fransız Rivierası’na akan Rus
zenginlerini Çeşme’ye taşıma sözü veriyor ama, binlerce arsa sahibi gibi
o da turizm yasalarının değişmesini bekliyor.
Onun ‘Türkiye! Buraya
barış için geldim’ demesi meseleyi şıp diye halletmiyor. NBA tamam da,
Çeşme sahillerine vize almak o kadar kolay değil!.. Ruslar Türkiye’de şu
ara el üstünde tutulsa da.
23.5.2010
Реклама