Farklı bir Putin-Erdoğan kıyaslaması: Ne kadar "ikiz", ne kadar "zıt" kardeşler?
TÜRKRUS.COM ÖZEL DOSYA-VIDEO// “Erdoğan gittikçe daha çok Putin’e benzemeye, otoriter yönetim tarzına yönelmeye başladı.” Batı basınında son dönemde bu ve benzer yorumlar çoğalmaya başladı. Putin Ankara gezisiyle gündemdeyken, bir kıyaslamadan çıkabilecek benzerlikleri ve zıtlıkları, Moskova’dan gördüğümüz kadarıyla listelemeye çalıştık. Teşbihte hata olmaz diyerek sıralıyoruz:
ÖFKE KONTROLÜ: Bu konuda Putin yüksek, Erdoğan düşük not alıyor. Putin de aslında asabi bir karaktere sahip olmakla birlikte, KGB’nin rahle-i tedrisatından geçmiş olmanın bariz etkisiyle duygularını kontrol etmekte olağanüstü başarılı. En zorlu zamanlarda bile sakin ve kontrollü davranıyor. İşi sık sık mizaha vuruyor. Öfkelendiği durumlarda sert mesajlarını bile espriler, “kaba” atasözleri ve deyimler üzerinden tebessümle veriyor. Ama nadiren de olsa öfkelendiğinde (işçileriyle anlaşma imzalamayan oligark Deripaska’nın önünde kalem fırlatması gibi) kimse karşısında olmayı düşmanına bile dilemiyor! Erdoğan ise kolay öfkelenmeye meyyal.
MİZAH ANLAYIŞI: Putin’in en güçlü silahlarından biri. Erdoğan’ın “Kasımpaşalılığı” gibi Putin’in de Rusça’da buna tekabül eden “mujik” tarafı var. Ama bunu jest ve mimikleriyle, esprileri ile yumuşatıyor. Geçen yaz St. Petersburg Ekonomik Forumu sırasında Merkel’e dönüp, “Gerdek gecesi olmadı diye, o iş hiç olmayacak demek değildir” dediği an unutulmadı. Simultane çevirinin nasıl yapıldığı da şiddetle merak edildi! 2006’da seksle ilgili bir soru yöneltildiğinde “İlk defa ne zaman seks yaptığımı hatırlamıyorum ama son kez ne zaman yapığımı dakikası dakikasına hatırlıyorum” deyip gülmüş ve güldürmüştü. Erdoğan nadiren gülüyor, Putin nadiren somurtuyor.
GERGİNLİK KAYNAĞI TAKTİĞİ: Hangi ülke ve hangi lider olursa olsun, kendi popüleritesini canlı tutmak ya da arttırmak için politikacıların en sık kullandığı yöntem halka hedef göstermek ve “düşman yaratmak”. Erdoğan’ın politik bir yöntem olarak buna hem içeride (Gezi Parkı vb.) hem de dışarıda (İsrail, ‘bizi sevmeyen Batı’ vb.) başvurduğu yorumları yaygın. Putin ise sadece dışarıda “hedef” yaratmaya özen gösteriyor. İçerideyse, Rusya’nın hassas federal dengelerini korumak için büyük özen gösteriyor. Rus milliyetçiliği körüklenmek istendiğinde, toplumun huzuru ve birliği için bunun önünü sık sık kesiyor. Kafkasya’da bile bu kadar popüler olmasının nedeni bu konudaki hassas politikası.
KARTLARI AÇMA-KAPAMA: Erdoğan politik hayatından kartları açık oynuyor, lafını esirgemiyor, aklına geleni hemen söyleyebiliyor. Davos’ta “Van minut!” diye kalkıp gidebiliyor. Putin, Sovyet diplomasisinden kalan “temkinli” yolu takip ediyor: Fevri tepki göstermiyor ama kesinlikle unutmuyor. Sadece not ediyor ve tepki göstermek için en elverişli zamanı bekliyor. Halk deyişiyle “yavaş atın tekmesi pek olur” politikası güdüyor. Bir olay karşısında olası tavırları tahmin edilmek istendiğinde Erdoğan “çok kolay”, Putin ise “çok zor” öngörülebilir görünüyor.
SİLMEK YA DA SİLMEMEK: Erdoğan, bir dönem çok iyi ilişkisi de olsa, eğer bir nedenle derin bir gerginlik yaşanmışsa bir ülkenin liderini bir kalemde silip atabiliyor. Esad en iyi örnek. Putin ise 15 yıllık iktidarında kanlı bıçaklı gibi gözüktüğü pek çok ülkeyle ve liderle daha sonra “reel politik” gereği el sıkışmaktan kaçmadı hatta yeniden normal ilişkilere dönebildi: Lukaşenko, Timoşenko, Bush ve hatta Poroşneko... İngiltere, Belarus, Gürcistan, Ukrayna...
AİLE HAYATI: Erdoğan eşiyle ve çocuklarıyla vitrinde olmaktan kaçınmadı. Aksine seçim zaferi kazandığında balkona bile aile fertleriyle çıkıp “Amerikanvari” bir tablo çizdi. Eşiyle hemen her yere el ele gitmesi genelde olumlu puan, çocuklarıyla ilgili iddialar ise olumsuz puan yazdırdı. Ama ailesi vitrinde, o da ailesinin arkasında durdu. Putin için ise aile konusu tam bir tabu. Kesinlikle “yasak bölge”. İki kızının hayatına dair neredeyse hiçbir kesin bilgi yok. Eşinden ayrıldı, sürpriz bir şekilde bunu birlikte kameraların önünde halka duyurdular. Ama daha özel hayatı etrafında çıkan yeni dedikodular yine sisler perdesinin ardında kayboldu. Bu paragrafı burada noktalamak en iyisi!
SUSMAK YA DA SUSMAMAK: Erdoğan hemen her gün bir vesile ile kameraların karşısına geçiyor ve uzun uzun konuşmaktan hoşlanıyor. Putin ise seyrek konuşuyor. Rusya’da ABD’ye benzeyen bir “sözcü” sistemi var. Basın sözcüsü Dmitri Peskov onun adına “gerekirse” konuşuyor ve her sözü Putin’in ağzından çıkmış gibi etki yaratıyor. Türkiye’de ise bu sistem yürümüyor. Liderin kendisi konuşmadıkça, başka türlüsü kaale alınmıyor.
SPOR HAYATI: Gençliğinde Erdoğan futbolcu, Putin judocu olarak aktif sporculuk yapmış isimler. Her ne kadar gösteri maçında şık goller atsa da, biz Türklerde genelde olduğu gibi Erdoğan’ın sporla ilgisi de “gençlikte” jübilesi yapılıp bırakılmış. En fazla arada halı sahaya çıkmayı, biraz yürümeyi spordan sayıyoruz. Putin ise yine Ruslarda yaygın olduğu şekliyle, sporu yaşam tarzı yapmış. Her sabah yüzüyor. Judodan at binmeye, on parmağında on sportif marifet var. Yani ömür boyu sporcu.
A TAKIMI GELENEĞİ: Bugün Erdoğan’ın A takımında olanlar içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu günlere kadar ilişkisi uzananlar az değil. Putin’in A takımının da neredeyse hepsi St. Petersburg’da önce KGB sonra belediye başkan yardımcılığı dönemindeki dostları. Erdoğan da (Urla villaları), Putin de (Ozore daça kooepartifi) gençlik yıllarına uzanan dostlarıyla yazlık komşuluklarını sürdürüyor. İki liderin de 15 yıla yaklaşan iktidarları döneminde yakın ekiplerinden çok az fire oldu. Yani yola beraber çıktıklarını yolda bırakmamaya dikkat ediyorlar. İstisnalar olsa da. Hem Erdoğan’ın hem de Putin’in yakın dostları içinde, onların iktidarı döneminde ticarete atılan ve büyük servet sahibi olanların öyküleri hem Türkiye’de hem Rusya’da fazlasıyla güncel.
MEDYA İLE İLİŞKİLER: Bu konuda manzara bir hayli benziyor. Erdoğan kendisine yakın işadamları üzerinden medyada kontrolü sağlamaya çalıştığı için eleştiriliyor. Rusya’da Putin bunu, Gazprom başta olmak üzere devlet kontrolündeki büyük şirketleri medyada da patron yaptırarak sağlıyor. Türkiye’de hala iktidarın denetimi dışında ve karşısında yüksek titaj veya reytingli ulusal medya organları var. Rusya bu konuda çok daha zayıf durumda. Federal yayın organları Kremlin ile tam uyum içinde çalışıyor. Kamuoyunu yaygın olarakl etkileme gücü olmayan bazı küçük yayın organlarına ise, “memlekette yeterince demokrasi olduğunun kanıtı olarak” fazla ses çıkarılmıyor. Ama onların da zaten dar bir çevreye ulaşmak dışında sesi çıkmıyor!
DİNİ BÜTÜNLÜK: İki lider de dindar. Mümkün olan her fırsatta dini görevlerini yerine getiriyorlar. Erdoğan camiye, Putin kiliseye gidiyor. Kremlin ile Ortodoks Kilisesi “tam bir uyum içinde” çalışıyor. Ancak Putin’den dini referans alan açıklamalar pek sık rastlanan bir şey değil.
30.11.2014
Реклама