Medvedev'i beklerken
Neredeyse 15 yıl evvelinden bir Moskova akşamını hatırladım. Arkadaşımın
arabasıyla yoldaydık. Ortada bir neden yokken trafik polisi ‘dur’
çekti. Oysa daha birkaç kilometre önce durdurulmuş, ekşi suratlı bir
polisin uzattıkça uzattığı bir kontrol faslını zor bela geçmiştik. Daha
cüzdana koymayı başaramadığı belgeleri homurdanarak bir daha uzattı
arkadaşım. “Neden bu kadar sık kontrol var?” diye soracak oldu. “015
numaralara özel muamele!” diye pis pis güldü polis. ‘015’ dediği, Türk
vatandaşlarının arabalarının özel numarasıydı. O numara tıpkı bayrak
gibi milliyetinizin ilanıydı. Siyasi gerginlikler yüzünden Türklere her
yerde ‘özel zorluklar’ çıkarılması vakayı adiyedendi. Bir eksik, gedik
bulurum diye dakikalarca inceledi polis, sonra, bir sonraki köşede bir
başka polisin nasılsa bizi durduracağından emin, bıraktı.
Köprülerin altından ne kadar çok su geçmiş? 10-15 yılda nasıl da dünya
değişmiş. O yıllarda karşılıklı ‘Çeçenistan ve PKK kartları’
oynanırdı... Bakü-Ceyhan’ı engellemek Moskova’nın öncelikli
politikalarındandı... Ankara’nın ‘Boğazlarda tanker yükü fazla’
yakınmalarını Moskova buz gibi bir suratla duymazdan gelirdi... ışi,
Öcalan’a yataklık etmeye kadar vardırmıştı... Müteahhitler yine iş
yapar, turizmciler yine turist taşırdı, ama Türk ya da Türk malı denince
halkın çoğunda küçümseyici bir bakış olurdu. ‘Bavulcuların ucuz,
döküntü malları taşıdığı’, dosttan çok düşman bir memleketti Türkiye...
10 yıl sonra ne masaya vurulan kartlar kaldı, ne düşmanlıklar... Bugün
Bakü-Ceyhan gürül gürül akıyor, Rusya “Samsun-Ceyhan’ı da yapalım, hatta
Boğazlar’dan petrol geçişini bitirelim” diyor... Türkiye ‘en güvenilir
transit enerji ülkesi’ diye el üstünde tutuluyor... 3 milyona yakın
Rusya vatandaşı, ‘milli yazlık’ yaptıkları Türkiye’siz tatil
düşünemiyor... Türk şirketlerinin, Türk mallarının ve genel olarak
Türkiye’nin imajı artık parlıyor. Binlerce Rus gelinimiz var ve esaslı
bir Türk-Rus nesil büyüyor.
ışte bu fotoğrafa keyifle baktığımız, ‘Nereden nereye geldik’ diye
hayrete düştüğümüz bir dönemde, 11 Mayıs akşamı Medvedev geliyor
Ankara’ya. Erdoğan ile Putin’in artık ‘kadim dost’ düzeyine getirdikleri ilişkilerine, genç
Başkan Medvedev de cila çalmaya geliyor. Artık ‘çok boyutlu stratejik
ortaklık’ türkülerinin söylendiği bir bahar iklimindeyiz.
Yine de duygularla mantığı birbirine karıştırmadan, uluslararası
politikada romantik dostlukların
değil karşılıklı çıkarların egemen olduğunu hep hatırlayarak, son
tahlilde herkesin kendi milli çıkarlarının peşinde olduğunu unutmadan,
‘Ne alıyorum, ne veriyorum?’ sorusunu her daim kendimize sorarak
Moskova’yla bu yolda yürümek en iyisi.
Rusya, Türkiye’ye baktığında enerji kaynaklarını güvenle taşıyacak bir
köprü görüyor... Yine enerji yatırımlarıyla bir koyup üç kazanabileceği
büyük bir pazar görüyor... Silahları için pazar görüyor... Değişen dünya
dengelerinde karşısında değil, yakınında olmasını istediği bir bölgesel
güç görüyor... Ama ‘Türk-Ermeni ve Dağlık Karabağ ayrı iki sorun’
diyerek Ankara’nın ‘havuz’ politikasına destek vermeyen Putin’in
gösterdiği gibi, ‘her zaman her yerde tam destek’ gibi bir tutumu da
yok.
Türkiye de Rusya’ya baktığında net bir fotoğraf görmeli. Bizim gazımız,
petrolümüz yok. Ama iğneden ipliğe, satacak malımız var. Ağaca takılıp
ormanı ıskalamayalım. Rusya Türk malları için muazzam bir pazar ve bizim
bugüne dek bu pazardan aldığımız pay devede kulak.
Daha organize ve
talepkâr olmalıyız. Gümrüklerdeki sıkıntıların kaldırılmasını utana
sıkıla değil, daha kararlı talep etmeliyiz. Ticaret açığı alıp başını
giderken, aldığımız gaza, petrole karşılık daha çok mal satmanın
yollarını dayatmalıyız.
ıhalesiz proje verirken, Rusya’nın siyasi
ilişkileri bizim kadar iyi olmayan pek çok eski Sovyet ülkesine verdiği
fiyat ayrıcalıklarını, kıyakları biz de talep etmeliyiz.
Turistik
vizelerin kalkacak olması elbette önemli, ama Türkiye’nin Rusya’dan
koparacakları daha fazla, daha kolay ticaret yolunu açmak ve daha fazla
Rus sermayesini Türkiye’ye çekmek olmalı.
ıki ülke arasında arasında flört, balayı, halvet hali derken, artık
Türkiye için de ‘daha fazla meyve’ üretilmeli. Enerjide daha çok kapıyı
Rusya’ya açmanın karşılığı, ticarette daha fazla yolun bize açılması
olmalı. Alınan yol muazzam, ama gidilecek yol da çok uzun. ‘Yolculuk
halinin’ keyfine kapılırken, ‘menzili’ unutmayalım.
9.5.2010
Реклама