PAZAR YAZISI/ Dikkat! Rus çıkabilir
Biz Türkler, her ne kadar içeride birbirimizi bir kaşık suda boğsak ve
“Türk Türk’ün kurdudur” şiarına uysak da, yurtdışında bir Türk görünce
genelde hemen meraklı-sevecen bir hamle yaparız: “Aaa, Türk müsünüz?”
Hatta ölçülü bir selam-sabah faslını transit geçip ‘derin’ muhabbete
balıklama dalanlar çoğunluktadır: “Neredensin?.. ıçinden mi?”
Ruslar bu konuda biraz farklı. ıçeride herkes kendi işinde gücünde.
Birbiriyle çok da ilgili değiller. Sovyet devrinden kalan, insan
ilişkilerinde ‘ihtiyatlı kötümserlik’ gardı genelde düşürülmüyor. Hele
de yabancıysanız. Ee, 70 sene size “Yabancı düşmandır, muhtemelen
casustur” diye öğretilmişse, eskaza ‘temas’ kuranların başına pişmiş
tavuk tarifesiyle bin türlü bela açılmışsa, başka türlüsünü beklemek
safdillik olmaz mı? O yüzden ilk bakışta bir duvar orada duruyor. Onu
aşmak için ilk adımı atmak, ilişkiyi zorlayan taraf olmak ve ileriki
adımda da kapı aralanırsa, votka muhabbetiyle zırhı eritmek lazım! Ki
ona rağmen Rusya’da yaşayıp da ‘aile boyu’ Rus dostu olan şanslıların
sayısı fazla değildir.
Rusların sık kullandığı bir laf var: “Tam haraşo, gde nas nyet”, yani
“Bizim olmadığımız yer iyidir” diye. ılk zamanlar bunun bir ‘özlem’
cümlesi olduğunu düşünürdüm. Sorduklarım da bana öyle çevirmişlerdi.
Yani “Bizim olmadığımız, gitmediğimiz o kadar güzel yerler var ki şu
koca dünyada...” manasında.
Ama son zamanlarda kazın ayağının pek öyle olmadığını düşünmeye
başladım. Bu laf güncel kullanımda daha çok, “Biz her gittiğimiz yeri
batırıyoruz! Bizim olmadığımız yer iyidir” manasında, bir yakınışa,
abartılı bir komplekse dönüşmeye teşne gibi geliyor bana... Batı
basınında habire, “En çok şikayet edilen turistler Ruslar” türünde
cansıkıcı haberler çıkıyor. Onca yıllık kapalı yaşamın ardından, ‘Demir
Perde’nin ötesine zincirlerden boşanmış gibi zıplayanların, hele de
sonradan görme zenginlerin ‘görgüsüzlük’ diye yaftalanan tavırları,
sıradan Rusları da rahatsız ediyor. Hal böyle olunca, tatile gidenler
birbirlerinden yakınmaya başlıyor. Bir Rus arkadaşım bana Türkiye’de
gidilecek güzel bir otel önermemi isterken gayrıihtiyari şu cümleyi
eklemeden edemedi: “Aman fazla Rus olan bir otel olmasın!”
Rusların derdi ve haklı nedenleri çok: Sovyet rejiminin etkisiyle uzun
yıllar dünyaya kapalı yaşadıkları için fazla dil bilmemeleri, iletişim
kurmadaki çekingenliklerini bastırmak isterken bazen kompleksli ve
hoyrat olmaları, içkiyi fazla kaçırıp havaalanlarında-uçaklarda
tatsızlık çıkaran vatandaşlarından utanmaları, dışarıda Rus kadınlarıyla
(ki Ukraynalısından Moldovyalısına kadar herkes, yurtdışında ‘Rus’ diye
tek kalemde geçiliyor) ilgili tatsız yakıştırmalardan rahatsızlık
duymaları, doğal hallerini bu ülkeyi ve insanını tanımayanların sık sık
‘kabalık’ gibi algılamaları vs vs... Yani yurtdışında Rusça konuşan birilerini görünce sırtlarını
dönmelerinin kendince makul gerekçeleri yok değil...
Eşimin damarına basıp, Rusların neden birbirlerinden kaçtıklarını
soruyorum. “Bilmem ki” diyor, “belki de genetiktir.” Anlamsız
bakışlarımı yakalayıp devam ediyor: “Rusya’nın simgesi ayı. Sizde birine
‘ayı’ deyince hakaret olur. Oysa bizde iltifattır. Başkan’ımızın soyadı
bile ayıdan türemiş. ‘Medved’ ayı demek. Ayılar çok bireysel
hayvanlardır. Sürüler halinde yaşadıkları görülmez. Hatta kendi
yavrusunu öldüren kutup ayıları bile var. Yani bizim birbirimize çok
yakın olmamızın sonuçları kötü olabiliyor!.. ıyisi mi uzak duralım.”
11.4.2010
Реклама