PAZAR YAZISI/ Bataklık, sinek ve 3.5 milyon yıllık insanlık
Klasik anlamda bir ‘koruyucu hekimik’ var, bir de ‘tedavi edici
hekimlik’. Mesela uçaklarda dağıtılan kolonyalı mendille ellerini yemeğe
dokunmadan önce silersen ‘koruyucu’, pis ellerle yemeği yedikten sonra
kullanırsan ‘tedavi edici’ hekimliğe hizmet ediyorsun. Basit ama gerçek!
Terörün at sineği gibi musallat olduğu memleketlerde yöntem genelde
‘tedavi edici hekimlik’ gibi. Yani
içten içe serpilen, ama ortaya, hastanın zannıyla ‘pat diye’ çıkan ciddi
bir hastalık şoke ediyor. Belirtiler artık apaçık görünüyor. Ve apar
topar, hastalığın tanısını koymak, nedenini ortadan kaldırmak ve böylece
tedavi etmek için alarm veriliyor.
Terörden daha az çeken, insanların o korkuyu terli bir gömlek gibi,
uzayan bir gölge gibi sırtlarında taşımadıkları ülkelerde, ‘koruyucu
hekimlik’ sistemin kökünde var. Tıpta aşıyla yapılan korunma, buralarda
olabildiğince adil, özgürlükçü ama toplumsal çıkar temelinde kuralcı,
yasalar önünde eşitlikçi, yasayı ihlal edenler karşısında herkese karşı
tavizsiz, farklılıklara saygılı, ekonomik açıdan güçlü, kuralları
korkuyla dayatma değil hür iradeyle ve gönüllü kabul etme gibi kıstaslar
hakim kılınarak topluma zerk ediliyor.
‘Koruyucu hekimlik’ dediğiniz şey teröre örneklediğimizde, sabır, zaman,
imkân ve ısrar isteyen bir ‘bataklıktan korunma’ ve varsa ‘kurutma’
operasyonu. ‘Tedavi edici hekimlik’ ise ‘sivrisinek öldürme’ harekâtı.
Bataklık kuruyunca zaten sinek kalmıyor, ya da kalan tek-tük sineğin
zararı az, avlanması kolay oluyor. Ürkütücü bataklık orada öylece
dururken, öğle uykusunda kamikaze gibi dalıp yanağımızı sokan, canımızı
yakan sineği öldürmemiz bize sadece bir sonraki sineğe kadar rahat ve
huzur verebiliyor. Tıpkı patlayan bombalar gibi.
3.5 milyon yaşındaki insanlığın ilk cinayeti muhtemelen bir taş
parçasıyla işlendi. Daha tekerleğin bile keşfedilmediği bir muamma zamandı. 3.5 milyon yılda uzaya ulaştık, internet çağına vasıl olduk.
Çok şey başardık ama kendimizi "öldürmemekten" alıkoyamadık. Doğaya
hükmettik ama kendi doğamızdaki alçaklıkları temizleyemedik. ılk günkü
kadar vahşiyiz. Kısasa kısas yaşıyoruz. Bilimin insana faydası var,
insanlığa yok.
Keşfettiklerimizle fiyakamızdan geçilmiyor ama hala eli
kanlı katillerin, masum kurbanların kanına ekmek doğradığı bir dünyada bir arpa boyu yol gidebilmiş değiliz.
4.3.2010
Реклама