Dev ve miniminnacık ev
Anlattığım, artık tarihin tozlu raflarında kalmış, ‘Bir zamanlar
Rusya...’ öyküsü değil. Sovyetler Birliği’nin tabutunu çivileyeli 20
yılı geçti, ama Rusya’nın her yanında, son çivisi çeyrek asır evvel
çakılmış dünya kadar komünal evde insanlar yaşamaya devam ediyor.
Sıkıştığında komşusunun tuvaletten çıkmasını bekleyerek, duş için sıra
tutarak, mutfakta birbirine karışan kokuların içinde yemek pişirmeye
çalışarak...
Rusya bir garip ülke. Bazen akıl anlamıyor, ama yürek de dayanamıyor.
Haritayı önünüze koyunca ondan büyüğü yok. 17 milyon metrekare toprağı
var. Vatan toprağı saydığı tek çakıl taşını kimseye kaptırmıyor. 2.
Dünya Savaşı’nda savaş bitmişken, Japonlar duman olmuşken, Eylül 1945’te
Stalin’in emriyle işgal ettikleri Kuril Adaları’nı geri vermemek için
65 yıldır Japronya ile fiilen ‘savaş hali’ne devam ediyorlar. Yani barış
anlaşması imzalamış değiller. Bu örneği hatırlatmamın nedeni, toprağa
olan düşkünlüklerini, coğrafi büyüklüğe atfettikleri önemi vurgulamak.
ışte, bu dünyanın açık arayla en büyük toprağına sahip olan, yerkürenin
dokuzda birini kaplayan ülkesinde, fert başına düşen konut alanı sadece
22 metrekare... Yazıyla yirmi iki! Toprağımız ve gönlümüz dünyalar kadar
büyük, ama mini minnacık mekanlarda tıkış tıkış yaşıyoruz. Kendi
müstakil dairesi olanlar için de mutfak, hala oturma odası demek. Gece
küvetin içinde üstüne yorgan çekerek uyuyan insan, sadece Sovyet
filmlerinde gördüğümüz abartılı bir tipleme değil. Tek odalı bir dairede
birkaç çocuk ve hatta bazen evin ‘babuşkası’yla uyumak, Sultanbeyli
gecekondularındaki hüzünlü fotoğraflara özgü değil.
Moskova’daki ilk yıllarımda yaşadığım 42 metrekarelik (Medvedev’inkinden
2 metrekare büyükmüş!) ‘saray’a ziyarete gelen bir Rus arkadaşım,
salondan yatak odasına tek adımda geçilen kibrit kutusu daireyi dikkatle
incelemiş ve “Ne şanslısın. Ayrı bir yatak odan var” demişti.
Memleketin yarısının çek-yat’larda ya da katlanır asker yataklarında
uyuduğunu sonraları görünce, Türkiye’de 120 metrekarelik dairede
birbaşlarına yaşayan valideyle pederin “Ruhumuz daralıyor bu ufacık
dairede!” yakınmalarını cinayet sebebi gibi görmüştüm.
Velhasıl, kocaman bir ülkede, fındık kabuğu kadar dairelerde yaşamaya
çalışıyoruz. Üstelik (Moskova için konuşuyorum), kalite ve standart ile
ölçüye vurunca dünyanın en pahalı evleri bizde. Metrekaresi 4-5 bin
dolara içgüveysinden hallice daire bulan, mal bulmuş Mağribi gibi üstüne
atlıyor. Yani 100 metrekare bir daireyi, kriz zamanı bile yarım milyon
dolara almak şans. Üstelik yeni daireler, dört duvar-pencere veriliyor.
ıçinde duvar, odada ampül, tuvalette musluk bile olmuyor. Eve ödenenin
neredeyse yarısını harcayıp, oturulabilir hale getiriyorsunuz.
Toprak bu kadar bol; inşaat malzemesi dediğin zaten standart. Nedir bu
varlık içinde yokluk, yokluk içinde Çin eziyeti halleri? Putin ve
Medvedev “Ucuz daireler yapılsın” diye yırtınırken, fiyatların yeniden
fırlamaya başlaması neden?
Sebebi basit. Gazeteler çarşaf çarşaf
yazıyor. Moskova’da daire maliyetleri çıkarılırken, çıplak maliyetler ve
korkunç kar marjları kadar bir başka maliyet kalemi daha var: Rüşvet.
Hala arsa mülkiyeti devlette olduğu için, alınan arsadan inşaat
izinlerine kadar her adımda rüşvet zinciri fiyatları katlıyor,
kanatlandırıyor. Maliyeti bin doları geçmeyen daire, 4-5 bin dolardan
satılıyor.
Rusya’da hiçbir sorun gizli-saklı değil. Hiçbir sorunun çözümü de
kimseye sır değil!. Sorun, onlar var olduğu sürece hemen herkesin bir
şekilde nemalanması, çalışıp üretmeye gerek kalmadan ‘kendi yarattığı
sorunları geçici olarak kaldırmak için rüşvet alanların’ cebini
doldurması. Bu hafta açıklanan veriler, ülkede vaka başına ortalama
rüşvetin 780 dolara çıktığını söylüyor. Yılda 300 milyar dolar rüşvet
rakamıyla, 180 ülke içinde 146’ncı suradayız.
Hal böyle olursa, koca
dev, mini minnacık bir evde, ayakları, kolları dışarı sarkarak, rahatsız
bir halde yaşamaya devam edecek...
Bana sorarsanız Rusya’nın gelişmesi, halkın ‘uyku kalitesi’nin
artmasıyla doğru orantılı. Her sabah solundan yorgun, huysuz kalkıp da
hayattan keyif alana, gününü gün edene siz hiç rastladınız mı?
28.3.2010
Реклама