PAZAR YAZISI/ Perakendeci Hatice'nin gündüz kâbusları
Valla ikisi de olur. ıkisi de bizim. Fark etmez.
Orası sizden sorulur; biraz buraya bakalım. Rusya’da acayip kafayı
taktığım bir hadise var. Bu memlekette herkes, özellikle de bürokrasi
müthiş toptancı. Ve de komisyoncu. Perakendeye girmiyor. Bir voliyle iş
bitiyor. Bir sorun varsa bölüp, parçalayıp, hataları saptayıp kalıcı
çözüm üretmekle kimse uğraşmıyor. Bu hayli zor, zahmetli, uzun iş.
‘Perakende’ dememin nedeni o. Yükleri indireceksin, kolileri açacaksın,
raflara koyacaksın, vitrini düzeceksin, reklamıyla, satışıyla,
tahislatıyla, çekiyle senediyle uğraşacaksın, müşterinin karşısında iki
büklüm olacaksın... Boje moy! Yok öyle. Kim girer o kadar sıkıntıya.
Toptan alalım, satalım, üstüne kafadan yüzde 10 komisyonumuzu
ekleyelim, mesele varsa halının altına süpürelim, komisyonu sürdürecek
sistemi yaşatalım, sen sağ ben selamet yolumuza ‘bugünlük’ devam
edelim. ‘Yarın’a Allah kerim. Zaten günü yaşamak, yarın yokmuş gibi
davranmak Rus halkının alameti farikası değil mi?
Hani örnek toptan-perakende diye ticaretten oldu, ama derdim yine
gündelik hayat yaraları. Kanadıkça kanayan, dermansız dertler. Bu
toptancı kafa en çok orada mesai yapıyor. Örnekleyeyim de derdimi
anlayın.
Mesela bodrum kattaki bir gece kulübünde çıkan yangında yüzden fazla
insan can veriyor. Ertesi gün bürokratlarımız, ‘Yangın güvenliğine
uyulmadığı gerekçesiyle 2 bin 729 mekanı kapatma’ kararı alıyor. “Yahu,
dünyanın her yerinde bodrum katında gece kulübü, bar var. Her işin bir
standardı var. Yangın çıkışı dahil, bu standartlara uyuluyorsa sorun
yok. Uyulmuyorsa zaten buraya baştan çalışma izni veren cinayete
teşebbüsten yargılanmalı” diyesi geliyor insanın.
Mesela metro yanında çeyrek dönere yumulan bir yoldaş, bağırsak
enfeksiyonundan hastanelik oluyor. Ertesi gün, ‘Bütün döner satış
noktalarının kapatılması’ kararı alınıyor. “Güzel kardeşim, Manhattan
sokaklarındaki geleneksel hot dog’culardan Almanya’daki dönercilere
kadar dünyanın her yerinde sokakta gıda satılır; yeter ki belli hijyen
koşullarına uyulsun, bunun denetimi yapılsın” diye itiraz eden olur;
nafile...
Mesela dövizi koyduğunuz kasa haznesine bal damlatıp, bozdurduğunuz
parayı alırken bir kısmını orada iç etmeye kadar her türlü sahtekarlığı
yapan kimi döviz büfelerinden şikayetler artıyor. Ertesi gün Merkez
Bankası, ‘Ülkedeki tüm döviz büfelerinin derhal kapatılmasını’
istiyor. “Kardeşim denetlesenize, çürük yumurtaları ayıklasanıza, neden
tüm yumurtaları çöpe atıyorsunuz?” diyen nefesini tüketmekle kalıyor.
Her yer gibi burada da sorunlar var. Ama daha kronik. Çözmek için
standartlar belirlemek, kurallar koymak, bunları herkese eşit uygulamak
ve denetlemek lazım. Uzun iş, yorucu bir süreç. Rusya’da bunu yapmaya
hevesli çıkmıyor. Yapılsa zaten ‘Kırk Haramiler’ gibi yaşayan
bürokratlar aç kalacak.
Burada ‘süreç’ ile değil, ‘sonuç’ ile ilgileniyorlar. Hatice değil
netice önemli. Hatice’nin işi perakende. Zahmetli. Burada işler toptan.
Bir yerde bir arıza mı çıktı, ya yasaklıyoruz, ya imha ediyoruz. Ya da
‘ücreti mukabili’ hallediyoruz. Bir tek Azrail’i rüşvete bağlayamadık.
Bir şeyleri ‘halletmek’ değil, ‘ertelemek’ ihtisas alanımız. Çünkü
sorun kökünden hallolursa, bürokratların rüşvet toplayacağı kapı
kapanmış olacak. Ama ‘ertelenirse’, birileri her seferinde ‘üstünü
örtme’ parası alacak.
Velhasıl, sorunu çözmesi beklenenler, hem ‘sorunun kaynağı’ hem de
‘memleketin kaymağı’ olursa, Hatice Hanım’ın hayatı kayıyor.
ışin
komiği, Rusya herkesin her ayrıntısını bildiği, gördüğü bir ‘oyunu’
büyük ciddiyetle oynuyor. Balo ‘maskesiz’. Arada Medvedev ve Putin asıp
kesiyor, ‘bir şeyler’ yapmak istiyor. Bizim toptancı hırsızlar,
uğursuzlar o ara kesilesi kafalarını da halının altına gizliyor. Birkaç
günah keçisi Tanrıların önüne atlıyor. Sonra birisi bir yerden “Tehlike
geçti” işareti çakıyor. Kafalar tekrar çıkıyor ortaya.
Ve tempolu
hayatımız toptan, kaldığı yerden sürüyor.
Dedim ya, bu memlekette
sıkılmak imkansız!
28.2.2010
Реклама