Semtin 'dünya karması' ve askeri doktrin
Arayan bir gazeteci arkadaş. “Medvedev’in yeni askeri doktrin
açıklamasını gördün mü?” diyor. Gözüm maçta, kulağım onda. Hangi kurala
göre oynadıklarını anlayabilmiş değilim, ama bizim sitenin bahçesinde
çocukların ‘dünya karması’ top peşinde! Biz Türk-Rus tarafını temsil
ediyoruz. Ermeni olan afacan Karo’yu tanıyorum. Bizimkinin
kankalarından. Güney Koreli Sambin... Adını bilmediğim Azeri bir
bıcırık; en küçükleri. Ve birkaç Rus. Biri mahallenin en yaramazı Saşa.
Öbürü küçük kardeşi Paşa, yani Pavel. Biri cin gibi bakışları olan bir
Yahudi çocuk. En büyüğünün yaşı 10 bile değil.
“Yeni savunma
doktrininde bir ifade var. Kollektif Güvenlik Örgütü Anlaşması üyesi
bir ülkeye yapılacak silahlı saldırı, tüm üye ülkelere yapılmış sayılır
diyor. Fark ettin mi? Hepimiz birimiz için misali... Çok önemli” diyor
telefonun ucundaki ses. Sonra açıklıyor; Ermenistan’ın bu örgüte Rusya
ile birlikte üye olduğunu, Azerbaycan’ın olmadığını, bunun önemini...
O
arada Azeri çocuğun pasıyla Ermeni Karo, basket potasının ayakları
arasındaki kaleye gol atıyor. “Gooool! ıbragimoviç!!” diye kendini
Barselona’nın yıldızı ilan edip yumruk şov yapıyor. Pas verirken kayıp
düşen Azeri çocuğu da Rus toramanlardan biri el atıp kaldırıyor.
Telefonun
ucundaki ses, mühim mevzularda. Diyor ki, “Aliyev ‘Sabrımızın sonuna
geldik. Eğer Karabağ sorununu yakın zamanda görüşmelerle halledemezsek,
güç kullanmaktan çekinmeyiz’ demişti. E, şimdi Azeriler Ermenistan’a
savaş açarsa, bu kollektif savunma anlaşması uyarınca Rusya’ya da savaş
ilan etmiş olmaz mı? O zaman işler iyice çatallaşmaz mı? Rusya’nın bu
yeni savunma doktrinini açıklama zamanlaması ilginç değil mi?”
Ben,
soğuğun ısırdığı ayaklarımın üstünde sekerek temposundan bir şey
yitirmeyen maça gözucuyla bakıyorum. Kulağımda gittikçe daha az
işitmeye başladığım laflar var: Doktrin, ortak savunma, strateji,
Karabağ, Kafkasya, savaş...
Bu çocukların henüz hiçbir şeyden haberi
yok. Aynı topun peşinde keyifle koşuyorlar. Mola verince çikolatalarını
bile bölüşüyorlar. Birer melek gibi yaşıyorlar. Ama hızla büyüyorlar.
Büyüdükçe kirlenmek gibi bir dertleri yoksa da kirletiliyorlar işte.
Önlerinde çok zaman yok. Kafalarının içi dolmaya başlayacak. ‘Hayatın
gerçeklerini’ öğrenecekler. Politikacılar, iktidar sahipleri,
kapanmayan yaralarla canları yananlar, babalarının kendilerine
anlattıklarını muhtemelen çocuklarına anlatacaklar. Yaralara tuz
basacaklar. Büyü yavaş yavaş bozulacak.
Karo, bizim oğlana dönüp “Siz
bizimkileri kesmişsiniz!” diye efelenecek mi? Bizimkisi “Boş
konuşuyorsun” diye heyheylenecek mi? Azeri çocuk Karo’nun yakasına
yapışıp “Topraklarımızı geri verin!” diye yumruğunu gösterecek mi?
Yahudi çocuğu Ruslar çaktırmadan izole mi edecek yine? Paşa ile Saşa,
bizim gibi ‘yabancı’lara dönüp, “Evinize dönün, Rusya Ruslarındır!”
diyen radikallerden mi olacak? Çocukluk buharlaşıp gittiğinde, reel
politik ve asırların genlere yapıştırdığı öfke, hınç mı kalacak bu
çocukların elinde. Kim bilir?
Bir gol, bir kıç üstü düşüş, bir
sevinçle kucaklaşma, bir neşeli kahkaha daha... Çocukların keyfi
yerinde. Yeni askeri doktrin umurlarında değil. Bu an uzadıkça uzamalı.
Onlar büyüdükçe dünya kirlenmeyecek, onlar zaten kirletilmiş bir
dünyada büyüyorlar işte... Keşke çocuklar büyüse de, çocukluk öylece
kalsa...
7.2.2010
Реклама