Putin, Medvedev ve ötesi: Rusya nereye?
Artık cevabını Tanrı’nın bile bilemeyeceği bu sorunun sarmalına beni
atan, 31 Aralık’ta ‘tarihi karar’ın 10’uncu yılının anılmasıydı.
ıktidar müptelası hasta Yeltsin 1999’un son günü TV’ye çıkmış, “Buraya
kadar... ıstifa ediyorum. Biz eski kuşağın vadesi doldu, artık
iktidara yeni yüzler, yeni politikalar gelmeli” deyip Kremlin’i Putin’e
bırakmıştı.
Rusya, zamanın bazen dörtnala koştuğu, bazen yerinde saydığı bir
coğrafya da olsa, değişiyor, değişecek. Yeltsin iyi başlayan, kötü
giden kariyerinin belki de en doğru kararını, o günün şartlarında ‘en
uygun halefi’ seçerek yapmıştı. Bugün bile çoğu Rus, “ıktidarı Putin’e
bırakmış olması Yeltsin’in bütün günahlarını affettirdi” der.
Putin halkın hep arzuladığı, onayladığı ‘demir yumruklu güçlü lider’
olarak ülkeyi kaosdan alıp düze çıkardı. Tabii ki, 98 krizinde varili
11 dolara düşen petrolün sonra 143 dolara kadar fırlaması, devlet
kasasının dolup taşması Putin’in büyük şansıydı. Belki yanlış bir elde bu zenginlik de heba edilir, Rusya bugünkü ‘istikrar’ görüntüsünü sürdüremezdi.
Ama artık Rusya içten içe fokurdamaya başlıyor. Kaotik değil, yararlı
bir fokurdama bu. ‘ıstikrar’ diye övülen durumun ‘statüko’; ‘kilit
taşı’ diye bel bağlanan yapının toplumsal ilerlemenin önündeki ‘kaya’;
bir zamanlar ülkeyi kaos ve parçalanmaktan kurtaran güçlü iktidar
yapısının artık pranga olmaya başladığı düşüncesi uç veriyor. Hem
şaşırtan, hem de bu ‘açılıma’ dair umut veren faktör, uyanışın en
tepeden başlaması: Değişimin lideri, genç başkan Medvedev.
Başlangıçta çoğumuzun ‘Putin’in emir eri’ olmaktan öteye gidemeyeceğini
düşündüğü silik Medvedev’in grafiği yükselmeye başladı. Yeni şeyler
söylüyor ve yapmaya çalışıyor. Putin ile aralarındaki kuşak farkı
hayata, sorunlara bakışlarındaki farklılıkların doğal kaynağı... SSCB
dağılırken Putin devleti ayakta tutmaya başlayan aktif bir KGB ajanı,
Medvedev 26 yaşında, değişimi isteyen genç bir hukukçuydu. Hâlâ tek bir
yumruk olmaya, birbirlerine saygı ve sevgilerini korumaya özen
gösteriyorlar. Yani görünürde sorun yok, ama eşyanın tabiatı gereği
yollar çatallaşmaya başlıyor.
Çünkü genç Medvedev, ‘insan odaklı’ bir yönetime dümen kırıyor. Halkın
kanını emen rüşvetçi bürokrasiye savaş açıyor. Sokaktaki adamın hakkını
aramasını istiyor. Polisin gözaltına aldığı insan hakları
savunucularını Kremlin’e davet edip dinliyor. Putin devrinde sayıları
yeniden artan devasa, hantal devlet şirketleri ve ayrıcalıklı
yöneticilerine gözdağı veriyor. Ekonominin modernleşmesini, buluşçu
olmasını, petrole gaza bağımlılıktan çıkmasını istiyor ve “Bunu
yapamazsak sonumuz gelir” diye açıkça söylüyor. Medvedev ürkekliğini
attı, Putin’in gölgesi olmaktan çıkmaya, statükoya karşı yoklama
yumrukları atmaya başlıyor. Ve işin doğrusu, halk nezdinde puanı
artıyor.
Elbette Putin de memleketin iyiliğini istiyor ama yoğurt yiyişi zamana
pek uymuyor. “Önce devletin bekası” diyen, ‘dış tehdit’ odaklı, insan
faktörünü genelde “Gazilerimiz, emeklilerimiz iyi yaşasın” romantizmi
ve “Nüfusumuz artsın ki, Rusya yok olmasın” ideolojisinde şekillenen,
ekonomide devleti baskın kılan ‘kendi yolunda’ yürüyor. Yeltsin’den
sonraki yıllarda bu yol prim yaptı, ama artık zaman Medvedev’in
lehinde, Putin’in aleyhinde işliyor gibi. ‘Uyumlu ikili yönetim’ derken
‘iki başlı yönetim’ açmazına düşülebilir.
2012’de Rusya’da başkanlık seçimi var. şu an akla yatkın görüş şu:
“Yine Putin nasıl karar verirse öyle olur. ısterse Kremlin’e çıkar,
isterse bugünkü tandem 4 yıl daha sürer. Medvedev ile Putin asla
yarışmaz. Ama Medvedev’in bir 4 yıl için daha aday olma hakkı varken
‘Aşağı in’ demek Putin’in tarzı olamaz. Üstelik Medvedev’in performansı
gittikçe yükselirken.”
Ama daha önemlisi, Medvedev otuz iki dişi parıldayan bürokratik devlete
karşı, ‘halkın hakları için’ açtığı savaşta birkaç cephe kazanırsa,
sokaktaki adamın kafasındaki “Böyle gelmiş böyle gider” inancı
sarsılırsa, 2012’ye kadar dengeler değişebilir de.
Yaşlı kuşağın
okuduğu etkili ama ‘uysal’ haftalık gazetelerden Argumenti i Fakti’nin
son başyazısında bile “Herkes bağırsın!” diye başlık atılıp, “Rus halkı
için kendi haklarının peşine düşme zamanı geldi. 2010’da bürokratların
yaptıklarından midemiz bulandığında, iktidar bizi aldattığında, boş
sözlerle karnımızı doyurmaya başladıklarında, maaşlarımız
ödenmediğinde, herşeye zam yapıldığında, haksızlıkları gördüğümüzde
haykıralım. Sahte mucizelere inanmayalım, bağırmayı, haykırmayı
öğrenelim!” deniyorsa, oturup düşünme zamanıdır.
Yeltsin’in “Buraya kadar. ıstifa ediyorum. Biz eski kuşağın vadesi
doldu, yeni yüzler gelmeli” cümlesini hatırlamak ve yeniden kurmak
Putin’in kendisi için de elzem olabilir. Eğer Medvedev ve onun şahsında
uyanmaya başlayan ‘önce insan’ anlayışı, oynatmaya başladığı taşların,
kayaların altında kalmazsa...
şimdi girişteki soruya herkes kendi
cevabını verebilir.
3.1.2010
Реклама