'Diva'nın akıbetinden kurtulan soprano
‘Ağır mevzuyu’ önden savalım; yükümüz hafiflesin.
Sabahın köründe
telefonum çaldı. Arayan, Türk-Rus gündemini kişisel meselesi belleyen,
vaktiyle ‘Rusya gurum’ payesini verdiklerimden biri; Saşa. Nükleer
santral ihalesi haberini okumuş. şaşkın: “Sizin derdiniz ne? Rus
şirketleri özelleştirmeden Petkim’i aldı, iptal ettiniz... Tüpraş’ı
aldı, iptal ettiniz... şimdi nükleer santrali de iptal etmişsiniz?”
Bunca yıldır her büyük ihalede çarşafa dolaşılmasının ayıbını itiraf
ediyorum, “Rusya’ya bir kasıt yok; hukuk-guguk...” diye geveliyorum,
ama Moskova’dan bakınca manzara tufah. Beş yıldır aynı senaryo
tekrarlanıyor.
Doğmamış çocuğa don biçildikten, olmadık vaatlerle
iştah kabartıldıktan sonra “Neylersin hukuk; pardon!” denilmesi gereksiz yaralar açabiliyor. Türkiye ‘ihale ciddiyeti ve hukuki zemin’den hep çakıyor.
Gelelim ‘iç işlerimize’.
Hafta içi Moskova Türk Kadınlar Organizasyonu’nun -gayet aktif birdernektir- yöneticisi hanımlarla çay içtik. Dokunsanız ağlayacaklar.
Burada yerleşik Türk nüfus arttıkça okul-eğitim sorunu büyüyor. Geçen
yıla kadar elçilik binasında bir daireye sığınmış olsa da, iyi kötü bir
Türk Çocuk Kulübü vardı. “Daha iyi, geniş yer bulunacak” denip oradan
çıkarıldılar. Ama pirince giderken bulgurdan olundu. Ne yeni yer var,
ne temcit pilavına dönen Türk Kültür Merkezi-Türk Okulu projelerinden
somut bir adım...
ışin en acı tarafı, Moskova’da Erdoğan’ın alayı vala ile açtığı, yasal
sorunlar yüzünden duvara toslayan, satıldı denip durulan TOBB’un Türk
Ticaret Merkezi’nde, bu çocuk kulübü için zaten yarısı boş olan binada
bir minik yer rica edilmiş, hatta “Sorun yok, bu iş bitti” mesajı
alınmış. Ama sonra Hisarcıklıoğlu “Rus ortağımız var, sorun çıkar,
olmaz” deyip reddetmiş. Ve o Ticaret Merkezi, kime satıldı, kaça
satıldı, hukuken ne durumda vb. soruları ‘devlet sırrı’ gibi kalarak,
bir başarısızlık abidesi olarak duruyor, Türk toplumuna bir faydası da
olmuyor...
Ve biz burada çocuk kulübü, okul, kültür merkezi diye
inlerken, diğer yanda Türkiye’deki Ruslar aslanlar gibi yol alıyor,
okullarıyla, kültür dernekleriyle göz dolduruyor. Hatta Büyükelçi
ıvanovskiy, Antalya’da Rus Ortodoks Kilisesi için belediyeden arsa
tahsisi bile istiyor.
Haftanın alkışı hak eden etkinliği, Denizbank’ın Rusya’daki bankası
Dexia Moscow’un genel müdür değişimi gecesiydi. Neredeyse 15 yıldır bu
ülkede kaç açılış, kaç tören gördüğümü bilmiyorum. Ama bu törenlerin
genelde ortak paydası, fuzuli rakamlarla, istatistiklerle dolu, sahne
heyecanıyla güçbela okunan upuzun metinlerle insanların sıkıldığı,
insani sıcaklıktan yoksun konuşmalar oldu, oluyor.
Bu kez hem Denizbank
Genel Müdürü Hakan Ateş hem de yardımcısı Derya Kumru’nun hüzünlü,
komik, düşündüren Rusya anıları, kişisel deneyimleriyle yüklü konuşmaları herkese keyif verdi. Ama bunun hitabet yeteneğiyle
ilişkili olduğunun da hakkı teslim edildi. Ardından, rahmetli
bestecimiz Nevit Kodalllı’nın gelini, genç sopranomuz Yelda Kodallı’nın
bir konseri vardı ki, dineyenler mest oldu. Ve o an iki yıl önceki bir
anı canlandı gözümde:
Moskova’da Türklerin inşa ettiği ve ortağı olduğu Ritz Carlton
Oteli’nin açılışında benzer bir kokteyl ortamında birden sahneye yaşlı
bir kadın çıkıp aryaları bülbül gibi şakımaya başlamıştı. Görkemli
salonu dolduranların çoğu, sahnedeki ‘diva’dan habersiz gürültülü
sohbetlerine, kahkahalarına devam ettiler. Kadının ilahi sesi,
gürültünün içinde fon müziği gibi kaybolup gitti.
Oysa geceyi organize
edenler, o gece o muhteşem otelin açılışına layık bir sürpriz düşünmüş,
rivayete göre Mariah Carey, Elton John gibi isimler bile önerilirken,
operanın yaşayan efsanesi, 80’ine dayanmış ıspanyol ‘diva’ Montserrat
Caballe’yi kimbilir kaç para ödeyerek o geceye getirebilmişlerdi. Ama
bu sürpiz heba olmuş, tanımayan çoğunluk açısından efsane soprano içki
sofrasında meze gibi kalmıştı. Caballe’ye yazık olmuştu...
ışte Denizbank gecesinde genç sanatçı Kodallı sahneye çıkıp da ilk
şarkıda aynı tehlike belirince, Genel Müdür Hakan Ateş’in mükemmel bir
zamanlamayla mikrofonu eline alıp, son derece zarifçe ‘sanatçıya saygı’
çağrısı yapması gecenin dönüm noktasıydı. Sonrasında konser bitene
kadar o mükemmel sesi huşu içinde dinleyenler çoğunluktaydı. Kodallı,
Caballe’nin akibetinden kurtulmuş oldu!
22.11.2009
Реклама