Erdoğan ve Putin'e sunulacak dosya...
Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı’nın dün sitemizde yayınladığımız
açıklamasından da anlıyoruz ki, bu dosyada “iş düyasının sorunları” da
olacak. Belki bu ayrı bir dosya olacak. ışte bu yüzden Akıncı kibarca
işadamlarına diyor ki: “Karnınızdan konuşmayın, buyurun kalemi kağıdı
elinize alın, sorunlarınızı bize yazın, biz de bu dosyaya sokalım.”
Son tarih olarak verilen 13 Kasım’a kadar Moskova Ticaret
Müşavirliği’nin dtmos@dtmos.ru adresine kaç e-mail mesajı gidecek
merakla bekliyoruz…
Erdoğan’ın, Timur’un huzuruna çıkan Nasrettin Hoca durumuna düşmemesi
için, sorunlar-öneriler dosyasının içinin dolması çok önemli. Yani söz
işadamlarında. Bu fırsatı iyi kullanmalılar.
Gerçi davet işdünyasına yapılmış ama, sorunların sadece iş hayatına
özgü olmadığından hareketle biz de birkaç not aktarmak istiyoruz.
Öncelikle iki ülkenin büyük sermaye sahibi işadamlarını tanıştırmak,
buluşturmak için liderler ön ayak olmalı. Bugüne dek genelde “protokol
gereği” yapılan Türk-Rus ış Konseyi toplantılarından da biliyoruz ki,
kendi akışına bırakılan bu tür topantılarda özellikle Rus tarafından
pek az “vitrindeki” isim bulunuyor. Son dönemde ıgor Seçin’in el
atmasıyla toplantılar daha “iş odaklı” hale geldi ama etkili işadamları
hala kıyıda, geride...
Oysa Erdoğan Moskova’ya gelirken, sadece bakanlarını değil, Koç’tan
Doğuş’a, Ciner’den Çalık’a, Eczacıbaşı’ndan Vestel’e, siyasi duruşu ne
olursa olsun, artık Türkiye’nin “A takımı” sayılan şirketlerinin bizzat
patronlarını da alıp gelmeli... O zaman onların karşısına Miller’den
Fridman’a, Prohovski’den Abramoviç’e Rusya’nın “A takımını” çıkarmak da
Putin için zor olmaz. Yoksa bu iş sadece TOBB ile, DEıK ile yürütülecek
ilişkilerle ve temaslarla bir yerden öteye geçmez...
Erdoğan yanında, Türk medyasının en tepesindeki yöneticileri de
getirmeli. Onların bizzat gelip Rusya gerçeklerini, potansiyelini
burada görmeleri, kendi kumuna kafasını gömen devekuşlarından
yükseklere kanat açan albatroslar yaratabilir belki...
Erdoğan Moskova’ya, açık ve net gelmeli. Özellikle nükleer enerji
konusunda eğer “olmayacak duaya amin” deniliyorsa, eğer daha önce ihale
şartlarında olmayan “Türk devletinin ortaklığı” durumu yeni bir ihaleyi
şart koşuyorsa, yani ihalenin bu haliyle Rus ağırlıklı konsorsiyuma
verilmesinin hukuki ayağı çatırdıyorsa bunu açıkça söylemeli. Rusya’da
iş yapanlar iyi bilir ki, sağlam partnerliğin en başta gelen koşulu
açıksözlülük, duramayacağı sözü vermemek ve verdiği sözde durmaktır.
Türkiye Güney Akım’a yol verip Samsun-Ceyhan’a destek aldı. Bu iki
tarafın da kazandığı bir durum yarattı. Bundan sonra da aynı yolda
yürünürse, Rusların deyişiyle “karşılıklı çıkara dayalı dostluk uzun
ömürlü olur.”
Bu arada temcit pilavı gibi oluyor ama, ilişkiler bu kadar güzel bir
yörüngede ilerkerken, hala iki başkentte karşılıklı “kültür merkezleri”
kurulması projelerinin ete kemiğe bürünmemesi de üzücü.
Hem Rusya’da
yaşayan Türkler için bir çatı yaratması, hem de Rusya halkının
Türkiye’yi daha iyi tanımasına, lobiciliğimize muazzam katkı sağlayacak
olması nedeniyle bu proje çok önemli. Ama ne yazık ki uğrunda en az ter
akıtılan bir “hayal projesi”nden fazla öteye geçiremedik.
“Sorunlar-öneriler” listesinde bunu en başlara koymakta büyük yarar
var...
Bu konulara gene döneceğiz. Yankısız vadilerde bağırıp çağırmaktan yorulana kadar...
10/11/2009
Реклама