Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Bağra basılan o taş...

 
Sonraları tam binanın karşısındaki terasa konuşlanan kafeyi uzun okumalar için ideal bir sığınak bellediğim yaz günlerinde o taşı, daha doğrusu kaya parçasını keşfettim. Ve peşinden çok uzaklara bir yolculuk başladı...

Meydanın bir köşesinde, mermer bir kaidenin üstünde bir kaya parçası duruyordu. 1990’ın 30 Ekimi’nde, daha SSCB ayaktayken oraya dikilmişti. ‘Politik baskı kurbanları anıtı’ diye geçiyordu. Ona ‘Solovetski taşı’ diyorlardı. Adını, kuzeydeki Beyaz Deniz’de, Tanrı’nın unuttuğu, ama Stalin’in ‘rejim düşmanlarını’ sürmek için hatırladığı Solovetski Takmadaları’ndan alıyordu. 

Onlara kısaca ‘Gulag’ dendi geçildi. Soljenitsin’in romanıyla da dünyada bilmeyen kalmadı. Aslında ‘Gulag’ bir tek hapishane ya da çalışma kampının adı değildi, bir terimdi. SSCB’de sayıları 500’ü bulan çalışma kamplarını birleştiren ‘Glavnoye Upravleniye Lagerey’, yani ‘Kampların Genel Yönetimi’ kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmaydı. ışte o meydandaki taşa adını veren ‘Solovki’, daha 1920’lerde ilk ‘Gulag’ın kurulduğu, Stalin terörünün ilk kurbanlarının can verdiği kampın olduğu adaydı.

s2.jpgStalin’in tüm iktidar yılları, tarihin en kanlı dönemlerinden biridir kuşkusuz. ‘Büyük Terör’ dönemi olarak anılan, 1936-38 yıllarında doruğa çıkan şiddettin, yaklaşık 800 bin kişinin hayatına mal olduğu, çoğunun bir gecede sorgusuz sualsiz kurşuna dizildiği bilinir... Sadece o iki yılda Moskova’da kurşuna dizilenlerin sayısı en az 30 bindir... 4 milyondan fazla insan, devlete karşı suç işlemekten mahkum olmuştur... Soljenitsin’e inanacak olsanız, bu rakam 60 milyondur. Sadece 2. Dünya Savaşı’nda cephede 27 milyon insanını kaybeden bir toplumun, çilelerle dolu hayatının özetidir bu rakamlar...

ışte geçen hafta, 30 Ekim günü, o zulüm adasından getirilen bu taşın etrafında toplananlar, politik terörün kurbanları için bir mum yakıp bir kırmızı karanfil bırakanlar, bu ülkenin vicdanı olan insanlardı. Yeltsin devrinde ‘Politik Baskı Kurbanlarını Anma Günü’ ilan edilen bu güne, Başkan Medvedev’in sözleri damgasını vurdu. “Hiçbir şey insan hayatından yüksek değer değildir” diyordu Medvedev, milyonlarca insanın terör ve temelsiz suçlamalarla öldürül-düğünü hatırlatıyor, Stalin terörünü ‘devletin yüce menfaatleri’ kılıfı altında temize çıkarma çabalarını kınıyor, buna izin verilmeyeceğini söylüyordu.

Memleketin ezberlerini bozmaya çalışan, hayatın merkezine ‘devleti’ değil, ‘insanı’ koymak için eksi düzenin bekçilerine karşı belki de Don Kişot savaşı veren, yeni neslin temsilcisi hukukçu başkan bunları söylerken, devletin politik baskısı için peki halk ne diyordu? ışte burası, zurnanın zırt dediği yerdi.

Ankete bakılırsa, “Devletin vatandaşı üzerinde politik baskısına izin verilmeli mi?” sorusuna halkın yüzde 31’i, “Tümüyle ya da belli koşullar altında evet” cevabını verebiliyordu! Yüzde 11’lik kitle ‘kararsız’ kalmıştı. “Prensip olarak devlet politik baskı yapamaz, yapmamalı” diyenlerin oranı yüzde 59’u geçmiyordu.

ışte bu da bir başka Rusya gerçeği... O taş orada, en temel hakları bir diktatörün dudağının arasından çıkan tek lafla ellerinden alınmış, zulüm görmüş milyonların, beyinleri tek kurşunla dağıtılmış yüz binlerin acısının, gözyaşlarının katılaşmış hali olarak duruyor, duracak. Ama yaşayan insanların yüreğine oturmuş, kaskatı olmuş ‘korku taşı’ kırılmadıkça, yazık ki, çok fazla bir değeri yok... Korkunun krallığında bu kadar çok gönüllü bekçi oldukça...

 8.11.2009

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Yıl biterken Rusya'daki işlerinizi geçen yıla kıyasla nasıl değerlendiriyorsunuz?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама