Tersinden okuduğumuz dua
Rusya kendi sağlam gündemiyle ilerliyor. Çünkü stratejisi belli. Enerji
süper gücü olarak kalmak için her hamleyi yapıyor. Yeltsin devrinde
Bakü-Ceyhan’a çomak sokmak için her yolu denerken, bugün Putin’in
kararıyla Samsun-Ceyhan’a bile imza atıyor. Dün “hasım” gibi görülen
Türkiye’nin artık bu enerji denkleminde “güvenilir partner” olacağı
anlaşıldı ve Moskova “siyasette dün yoktur, bugün vardır” diye, makas
değiştirip yoluna devam ediyor. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor.
Elbette atılan “enerjik” adımlar, Türkiye’nin de çıkarlarına uygun
olduğu için karşılık buluyor. Türkiye sahiden “enerji kavşağı” oluyor.
Hem ısa’ya hem Musa’ya yaranmayı beceriyor. Rusya’ya rağmen
Bakü-Ceyhan’ı, ABD’ye rağmen Mavi Akım’ı gerçekleştirmeyi başarmak az
iş değil. şimdi de bir yandan Nabucco’nun başrolüne soyunuyor, öbür
yandan onun rakibi “Güney Akım”a sularını açıp dengeyi kolluyor.
Bunların hepsi güzel. Hepsi alkışı hak ediyor. Hepsi on küsur yıldır
yankısız vadilerde kaybolan sesimizle bizim de yazıp çizdiğimiz
doğrular. Türkiye’nin kendi çıkarları temelinde Rusya ile daha da
yakınlaşması şart. Dileriz Mavi Akım-2 de, Samsun-Ceyhan da, Tuz
Gölü’nün altına gaz depolama tesisi de hayata geçer.
Buraya kadar yazdıklarımızda alkışlanacak olanlar iki ülkenin devlet
adamları, siyasetçileri... Hem Erdoğan’ın, hem Putin’in kararlılığı...
Onların altındaki ekiplerin gayreti... Onlar ikili ilişkileri geliştirmek için kendi işlerini iyi yapıyor,
doğru yapıyor.
ışte tüm bunlar Türk-Rus siyasi ilişkilerine bahar yaşatıyor... Bu
ortamda dev enerji projelerinde tomurcukları patlatıyor, gonca gül
kokuları etrafa yayılıyor...
Peki ya “ticari” taraf? Vaktiyle dörtnala koşan Türk iş dünyası? Onun
temsilcisi kurumlar? Devletin o işlere bakan ayağı? Somut proje,
politika üretmesi gerekenler? Türk müteşebbisin önüne zorlu Rusya
pazarında ışık tutması gerekenler?
Rusya’ya kendi gayretiyle tırnağını geçiren Türk müteşebbisin
başardıklarına şapka çıkaralım... Devletin, iyi-kötü çabasına,
şirketlere kira yardımından reklam desteğine kadar katkısına da “devamı
gelecek ilk adımlar” diye selam verelim...
Ama bu kadar mı? Ticari ilişkileri geliştirecek, müteşebbisin önündeki engelleri kaldıracak, ufuk ve imkan açacak ne yapılıyor?
Bu ülkede işi gücü müteşebbisin yolunu açmak olan kurumlar ne yapıyor?
Odaları, borsaları, birlikleri, beraberlikleri, öteler, berileri hangi
adımları atıyor? Ne kadar aktifler?
Türkiye’de en son kapsamlı bir Rusya raporu ne zaman yayınlandı?
Sorunların envanteri ne zaman çıkarıldı? Öncelikler ne zaman belirlendi?
Mesela başarılı Türk KOBı’lerini Rusya pazarına organize bir şekilde sokmak için bir pilot proje mi hayata geçirildi?
Mesela tekstilcileri, dericileri kanunsuz pazar yerlerinde birilerinin
insafına terk etmekten kurtarıp mağazasıyla, show-room’uyla, deposuyla,
lojistiğiyle sağlam bir çatı altında buluşturacak bir Türk toptancı
merkezi mi yapıldı?
Türk müteşebbisi Rusya pazarına sokmak için TOBB ve TıM’in ortaklığıyla
inşa edilen Moskova’daki iş merkezi mi çalıştırılabildi?
Batılısından Arap’ına tüm sermayenin önüne kırmızı halılar serilirken,
kriz öncesi gidecek yer arayan Rus sermayesini Türkiye’ye çekmek için
esaslı bir tanıtıma, “road show”a mı çıkıldı?
Rusya’da kendi göbeğini kendisi kesip başarıya ulaşan, marka olan
şirketlerin deneyimlerinden yeterince istifade etmek için somut adımlar
mı atıldı? Birkaç Rusya konferansı dışında deneyim paylaşımı için
verimli ortamlar mı yaratıldı?
Adlarıyla, temsilcilikleriyle gayet etkileyici olan kurumlardan biri
Rusya’daki Türk işadamlarının önüne birkaç soruluk bir anketle gidip de
bir “sorun envanteri” çıkarmayı mı denedi? “Derdiniz nedir, bir
anlatın” mı dedi?
Ta Sovyet devrinde şap vakaları yüzünden Türk et ve süt ürünlerine
konan giriş yasağını kaldırmak mı mümkün oldu? Memleketin tavuk
tesisleri iflas ederken dünya alem Rusya’ya tavuk satarken yıllardır
“Ne yapalım Ruslar yasağı kaldırmıyor işte” lafından gayrı bir cevap mı
bulundu?
Gümrükler birilerinin çıkarları uğruna bir yıl boyunca cehenem azabı
çektirirken, karnından konuşanlar sorunu halının altına süpürmek yerine
halletmek için mi uğraştı?
Krizde hazır pahalı Batılı markalar çekilmişken ya da pazar paylarını yitirmişken, onların boşluğunu kalite-fiyat dengesi bulan Türk malları alabilecekken, meslek örgütleri eliyle bu konuda kapsamlı-etkili tanıtım-imaj-reklam kampanyaları, PR etkinlikleri mi düzenlendi?
Soruları çoğaltmak mümkün... Cevapları bilenler, bilmeyenlere söylesin.
Kriz tünelinin ucunda Rusya iştah açan bir büyük pazar olarak beklemeye
devam ederken hepimizin şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor.
Yapılan şeyler az değil; enseyi karartmamak lazım. Ama daha fazla
somut çaba şart. Yoksa zemin ayağımızın altından kaymaya başlar. Organize olamazsak, olanlar bizi sollar geçer...
şimdi on yıl önceki duayı tersten okuyoruz:
“ınşallah siyasette geldiğimiz noktaya, ticarette de geliriz!”
22.10.2009
Реклама