Ya o akşam Kral Lear olsaydı?
ılk fikir kimden çıktı bilinmez ama, işte doğalgaz boru hattı projesine “Nabucco” adı o gece verildi. Botaş (Türkiye), OMV (Avusturya), MOL (Macaristan), Transgaz (Romanya) ve Bulgargaz (Bulgaristan) şirketlerinin temsilcileri o gün start verdiler. Sonra Alman RWE de katıldı. Ve sahnedeki mücadeleyi, entrikaları, iniş ve çıkışları, isyan ve ihanetleri pek aratmayacak yola o gün girildi.
Yarın Ankara’da Nabucco projesi için en önemli gün. 3 bin 300 kilometrelik, 4.5 milyar avroluk (kimileri 10 milyar avroya kadar fiyat biçiyor) proje için imzalar atılacak, seneye kazma vurulacak, ilk gaz 2014’te pompalanacak. Hedef Rusya’nın tekelini kırıp Avrupa’ya alternatif güzergahtan gaz taşımak. Yani hem ekonomik, hem de politik bir proje. Türkiye’den Avrupa’nın ortasına döşenecek bu hat nasıl dolacak? ışte burası zurnanın “zırt” dediği yer:
Projenin sahipleri, ana kaynak olarak Azerbaycan’ın şah Deniz gaz sahasına güveniyor. Buna Türkmen, Kazak, ıran, Irak, Mısır ve hatta razı olursa Rus gazının da eklenebileceği söyleniyor. Politik sorunlar aşılacak olsa ıran gazı da dünden razı.
Rusya, “Nabucco politik bir proje. Bu boru hattını dolduracak gaz yok. Paraları toprağa gömeceksiniz” diyor ve kendi alternatif projesi “Güney Akım”ı pazarlamaya çalışıyor. Avrupa buna inanmıyor.
Ortada, enerji savaşlarının alası var. “Nabucco” operasındaki entrikaların, güç mücadelesinin kat be kat fazlası var. Dengelerin ve ittifakların sürekli değiştiği, esas oyuncuların bile muhtemelen birkaç hamle ötesini zor gördükleri, sisler içinde bir kör döğüşü var. Anlatmakla bitmez...
Bir yandan Rusya, Nabucco’ya gaz bırakmamak için geçen sene Türkmen gazını uzun vadeli kontratla kendine bağladı. Ama kriz çıkıp da gaz satışı düşünce, Gazprom bu kez Türkmenlerden daha az gaz almak için kıvranmaya başladı... Türkmenler Ruslara kırıldı, sadece Moskova’ya mahkum olmamak için bir yandan Çin’e boru döşüyor, öbür yandan Nabucco olsun diye dua ediyor. Türkmenlerin Nabucco’ya gaz vermek için iki yolu var: Ya Hazar’ın altından boru döşeyecek, ya da ıran üstünden yollayacak. ıkisi de sorunlu. ılkine Rusya “Hazar’ın statüsünü belirleyecek anlaşma imzalanmadı, boru döşetmem” diye taş koyuyor. ıkincisine ABD ve AB, ıran’a ambargo yüzünden onay vermiyor. Türkmenlerin işi zor. Bu arada Azeri gazını ‘kapatmak’ için Gazprom hamle üstüne hamle yapıyor, Rusya Karabağ kartını öne sürüyor ama Aliyev babası gibi denge politikalarıyla durumu idare ediyor. Ruslara gaz veriyor ama Nabucco’yu zora sokmayacak kadar.
Öbür yandan Moskova, henüz kazma vurulmamış dev projelerle AB’ye bastırıyor. Sorunlu transit ülkeleri (Ukrayna, Belarus, Baltık, Polonya) pas geçmek için denizlerin altına boru döşeme derdinde. Yukarıda “Kuzey Akım” (Baltık Denizi-Almanya), aşağıda “Güney Akım” (Karadeniz-Bulgaristan). ıkisi de pahalı projeler. ılkine Almanya, ikincisine ıtalya tam destek vererek AB kanadında Rusya müttefikliği yapıyor. Brüksel’in de kafası karışık. “Ne Rusya’sız ne Rusya ile” hallerinde... “Enerji güvenliği” diye geveliyor ama tavır koyamıyor.
Ve bu mücadelenin orta yerinde Türkiye... Aslında az zamanda, çok iş başarıldı. Bakü-Ceyhan yapıldı. Mavi Akım kuruldu. Hem ısa’ya hem Musa’ya yaranıldı. Belki “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne”masallarıyla boşa zaman, enerji harcandı ama son tahlilde “21. yüzyılın enerji kavşağı” iddasında yol alındı. Nabucco da bunun en önemli ayağı.
Ankara’nın işi kolay değil. Bir yandan Rusya ile sıcak ilişkileri korumalı. Öbür yandan Batı’yla köprüleri sağlam tutmalı. Fillerin kavgasında ezilmemek; çimen değilse de hesaba katılacak bir kaktüs gibi durabilmek lazım. Bir yandan Nabucco yol alıyor, öbür yandan Rusya 2. Mavi Akım ve “Güney Akım” projeleriyle kanca atmaya çalışıyor. şu ana kadar neredeyse faulsüz oynandı. Bundan sonrası daha da kritik. Nabucco’daki tabloya rağmen Putin eğer 6 Ağustos’ta Ankara’ya geliyorsa, Moskova’yı memnun edecek bir haber de gündemde demektir. Bu muhtemelen Rusların kazandığı nükleer enerji ihalesinin onayı olabilir.
ısmet Paşa, "Büyük devletlerle ilişkiye girmek, ayıyla yatağa girmeye benzer. Sevmek için sarılsa bile tırnakları kanatır" demişti. Belki de bugün umudumuz, Türkiye’nin artık ısmet Paşa’nın o sözü söylediği dönemdeki gibi “küçük” bir ülke olmaması.
ıçeriden bakınca manzara pek parlak olmasa da, dışarıdan kuş bakışı Türkiye hala “enerji mücadelesinde kartları güçlü” ülke durumunda. Belki de “bize rağmen” tablo bu. Enseyi karartmayalım.
Bir de Nabucco’nun arifesinde sevinelim: Ya o gece Viyana’da “Kral Lear”ı izlemeye gitselerdi?
12/7/2009
Реклама