PAZAR YAZISI/ Ölümden gayrı her derde deva satılan memleket
Çocukluğumda hasta olup da burnumu çekerek yemek sofrasına oturduğumda ikaz alırdım: “Git önce tuvalette burnunu bir güzel temizle, sonra gel!” Öyle alenen, hele de var gücünle sümkürerek, üstüne üstlük bunu sofrada yaparak burun temizlemek, tahayyül ötesi bir ayıptı. Hâlâ da öyle düşünürüm ben. Ama Allah’ın ıngilteresi’nde normal karşılanıyordu, ne yaparsınız işte!
Adetler, davranış kalıpları, olguların farklı iklimlerde farklı algılanışı üzerine düşünüp bu gençlik anısını hatırlamamın nedeni, hafta içinde genç başkanımız Medvedev’in ettiği bir laf. Hani boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz türünden... Bu ara Rusya’nın iflah olmaz bir derdine fena halde takan liderimiz dedi ki: “Rüşvet ve yolsuzluk sadece kanundışı olmamalı, ayrıca ayıp ve yakışıksız sayılmalı. En zoru da bu...”
şimdi buna, öylesine söylenmiş ve anında buharlaşmış iki kelam muamelesi yapabilirsiniz. Ama bana kalırsa, öyle yaparsanız Rusya’yı ıskalamış olursunuz. Bu cümlede bugünkü Rusya’nın kilidi, ruhuna çöken tortu var. Baktığımız, ‘herkese aynı gibi”‘göründüğünü sandığımız, ama çok farklı yansıyan bir manzara var.
Medvedev’in lafını tersten şöyle tekrarlamak mümkün: “Rüşvet ve yolsuzluk ülkemizde kanuna aykırı. Ama ayıp ve yakışıksız değil.”
ışte burası zurnanın zırt dediği yer. Yemek sofrasında burnunu sümküren adama dehşetle bakan delikanlı, bugün bu söze müstehzi bir tebessümle bakıyor. Çünkü toplumlar farklı farklı. Kimisi misafirlikte ikram edilen bir şeyi ucundan da olsa bir lokma yiyip içmemeyi ‘büyük ayıp’ sayıyor. Kimisi misafirine ölümüne ısrar etmemeyi, gönülsüz teklif ve ayıp sayıyor. Kimisi alenen sükürmeyi ‘normal’ karşılıyor. Kimisi bir bayanla yemek yediğinde hesabı ödememeyi ‘yüz kızartıcı’ buluyor. Kimisi “Karınız ne kadar güzel” diye iltifat edene namus belasına kurşun yağdırıyor. Eh, işte, kiminin kültürü de, yaptığı devlet işi karşılığı aldığı parayı rüşvet değil, hediye sayıyor. Hiç gocunmuyor.
Medvedev aslında ‘malumu ilam’ ediyor. Rusya’da rüşvet ve yolsuzluğun ‘yanlış’ olduğu konusunda bir toplumsal mutabakat yok. Deveyi hamuduyla götürenler için ‘Yakalanmadığın sürece hırsız değilsin’ diye özlü söz bile var. Her iş hallolurken, “Size minnettarlığımı nasıl gösterebilirim?” diye kilit bir cümle kullanmak farz. Herkes ne manaya geldiğini biliyor. Bunlar bir suç pazarlığı korkusu içinde değil, eğlenceli bir sohbet tonunda konuşuluyor.
Sovyet devrinde, devlet köpek çektiği halkı mengenede sıkarken, ‘Domuzdan bir kıl bile koparsan kârdır’ diyerek zaten toplumda meşruiyet yaratılmış. Sonrasında da alışkanlık, adet, norm olmuş. Hastaneden okula kadar, rüşvetle açılmayacak kapı yok. Haklı ya da haksız olmanıza bakmaksızın, yeryüzünde ölüm dışında her şeye çare bulunan nadir memleketlerden biri Rusya. Halkın yüzde 25’i açıkça ‘rüşvet ve yolsuzluk ortamında çıkarı olduğunu’ itiraf ediyor. Kalan sessiz çoğunluğu siz düşünün.
Yani, alanın ve verenin şikâyetçi gibi görünüp aslında memnun olduğu bir sistemin belini kırmak imkânsız. Medvedev’in yel değirmenlerine savaş açtığını düşünenler az değil. Hatta kimileri, “Başkan ve eşinin kollarındaki saatlerin toplam bedeli pahalı bir cipin fiyatına eşitken hangi temiz toplumdan söz edebilirsiniz?”
diye işi olmadık yerlere bile çekiyorlar. Eh işte, elin ağzı torba değil ki büzesiniz!..
24/5/2009
Реклама