Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Sepetten sarkan para ve işte Moskova!

 

Moskova’ya on yıllarını vermiş, sonra yüreklerinin bir parçasını orada bırakıp Türkiye’ye dönmüş ahbapların nostalji meclisinde laf dönüp dolaşıp Rusya’da yaşanan akla ziyan hadiselere geldi. Herkes, normal bir memlekette uçuk senaristlerin hayal gücünün bile zor erişeceği, ‘şehir efsanesi’ diye burun kıvrılacak, ama Rusya şartlarında vakayı adiyeden sayılan anılarını patlatıyordu.

ışte onlardan birisini ‘gecenin en muhteşem anısı’ seçtik: Bankacı dostumuz Erhan Özçelik anlatıyordu. 1990’ların başında, Moskova’daki bankaları büyüyünce yeni bir binaya geçmeye karar vermişlerdi. Ama tamirat-tadilat ağır gittiği için, eski binadan çıkışları gecikmişti. Mal sahibi enselerinde boza pişiriyordu: “Hemen çıkın, yoksaa...”

Her seferinde adamı atlatmayı başardılar ve biraz daha zaman kazandılar. Ama adam Nuh diyor peygamber demiyor, herkesi sokağa atmakla tehdit ediyordu. Ne ekstra para ödeme sözü, ne tatlı dil adamı yola getiriyordu. Mal sahibi elektriği kestiriyordu, bilgisayarsız ortamda, mum ışığında çalışıyorlardı. Suyu kestiriyordu, damacanalarla su taşıyorlardı. Maksat Türk müşterilere ‘sınırsız hizmeti’ o günün Moskova şartlarında sürdürebilmek, bayrağı ve kuyruğu dik tutmaktı.

Derken bir sabah Aziz Nesin’in bile aklına gelmeyecek şey, bizim bankacıların başına geldi. Özçelik, her zamanki gibi Kamergerski Sokağı’na girdi, banka binasına yürüdü, kapının olduğu yerde durdu, kapı koluna elini gayrıihtiyari uzattı. Ama kapıyı bulamadı! Eli havada kaldı. Çünkü ortada kapı yoktu. Kapının yerinde, tuğladan örülmüş bir duvar vardı! Sabah sersemliğiyle gözlerini ovuşturdu, sağa-sola baktı. Doğru yerdeydi. Kaç yıldır tam burada duran kapıyı açar, bankaya girerdi. Ama bugün o kapı, duvar olmuştu!

Tabii işin aslı hemen anlaşıldı. Moskova’nın ‘vahşi Batı’ günlerini yaşadığı, şairin deyimiyle ‘ünlem kılıklı itlerin köşe başlarını tuttuğu’, mafyavari yöntemlerin hayatta tek geçer akçe olduğu günlerde mal sahibi ‘gereğini yapmıştı’. Geceleyin tuğlayla duvar ördürüp kapıyı külliyen kapatmış, meseleyi kökünden halletmişti!
Sabahın köründe hem personel, hem de müşteriler kapı önünde birikmeye başlamıştı. Rezalet kapıdaydı. Ama bizimkiler kolay pabuç bırakacak cinsten değildi. Giriş katında tüm pencereler demir parmaklıkla kaplı olduğundan, bir merdiven bulundu ve ikinci katın penceresi kırılıp içeri girildi. Personel aynı yöntemle yukarı çıkartıldı. Ve işte ondan sonra, bankacılık tarihine altın harflerle yazılacak Woody vari sahne başladı:

ıkinci katın penceresinden bir ipin ucuna bağlanan sepet aşağı sarkıtılıyor, sokaktaki müşteri evrakları imzalayıp sepete koyuyor, yukarıdan sepet sepet para aşağı yollanıyordu. Her ahval ve şerait altında Türk müteşebbisin cin fikri her meseleyi hallediyordu!

ışin komik tarafı o yıllar, henüz SSCB’nin yeni dağıldığı, eski sistemin yaşadığı, halkın “Muhakkak bir mal satılıyordur, ne alsam kar, uymazsa da takas ederim” deyip, gördüğü her kuyruğa sorgusuz sualsiz daldığı yıllardı. Az sonra bankanın sepetle para dağıttığı kuyruk, meşhur Tverskaya Caddesi’ne doğru uzamaya başlamıştı bile!

Sonra mesele bir şekilde çözüldü, duvar yıkıldı, bizimkiler güçbela taşındı. Geride, “Başka yerde anlatsalar martaval deriz, ama Moskova mevzubahis ise doğrudur” denecek bu uçuk-kaçık hikaye kaldı. Bugün de Rusya’dan gelen birilerinin benzer hikayelerini dinlediğinizde “Ufak at civciler yesin” demeyin. Başımıza gelenler, hayal gücümüzle uyduramayacağımız kadar orijinal şeylerdir.

Başka hangi memlekette yoldan taksi çevirirken bir ambülans acı bir fren sesiyle durabilir ve şoför “Önce yol üstü iki dakka hastaneye uğrayalım, sonra istediğin adrese atarım” diyebilir? Başka hangi memlekette musluğu tamir eden tesisatçı radyoda bir opera aryası duyunca “şunu bir dinleyeyim, sonra devam edeyim” diye mola isteyebilir? Hangi memlekette özelleştirmeden bir mülkü iç eden adam, “Yıllık metrekare  kirası da
2 bin dolar, satın almak istersen de 2 bin dolar, fark etmez!” diye fiyat biçebilir? Başka hangi memlekette kasanın önünde onlarca kişi kuyrukta beklerken saat tam 5’te pencere şaaak diye kapatılır ve “Mesai bitti” diye millet kapı dışarı edilir?  Hangi memlekette havaaalanında 3 ve 5 yaşındaki iki çocuğun vizesinde sorun var diye babasına “Sizim belgeniz tamam, geçebilirsiniz, ama çocuklar bekleyecek” denebilir? Ve hangi memleket,
terk ettikten onlarca yıl sonra bile hem küfür-kafir edip, hem dehşet bir sevgi ve özlemle hatırlanabilir?

11.1.2009

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Yıl biterken Rusya'daki işlerinizi geçen yıla kıyasla nasıl değerlendiriyorsunuz?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама