PAZAR YAZISI/ Kriz ağlarını 'haroşo' örerken keramet sorgusu
Telefondaki arkadaş diyor ki: “Evsahibi ‘Enflasyon yüksek, ruble değer kaybetti, ben kendi kaybıma bakarım’ deyip zam istedi. Kriz filan dinlemiyor. Çıkacağım.”
ışyerlerinde durum farklı değil. Bir yandan mantar gibi türeyen iş ve alışveriş merkezlerinde müthiş boş yer olduğu yazılıyor. Öbür yandan inidirim isteyen mağaza sahipleri sık sık, “ışine gelirse öde, yoksa çık, indirim filan yapmam” cevabıyla karşılaşıyor. Bunu iki şekilde izah etmek mümkün diyorlar: “Ya daha fırtınanın farkında değiller, ya da klasik Rus inatçılığıyla, mantıksız da olsa geri adım atmak istemiyorlar. Rus politikacılar da böyledir...”
Ama bu devranın böyle sürmeyeceği kesin.
Bugün değilse yarın, gerçekle herkes yüzleşecek. Devletin ümüğünü sıktığı büyük medyada inkar edilse de, kriz ağlarını “haroşo” örüyor. Petrol 36 doları bile gördü. Daha temmuzda 147 dolardı. ıki ay evvel finans bakanı “50 doların altına düşerse durum çok kötü olur” demişti. Belki de öyle, ama sükunetin altın olduğu bir dönemdeyiz. Panik korkusuyla develer pire oluyor. Devalüasyon bile gıdım gıdım ilerliyor.
Oysa işsizlik artıyor, sanayi üretiminde rekor düşüş var, fabrikalar kapasite azaltıyor, tüketici kredileri kapanıyor, batık şirket sayısı çoğalıyor, devletin yıllardır biriktirdiği paralarla gün kurtarılmaya çalışılıyor. Millet birbirine, “Krizden kaynaklanan tasarruf tedbirleri kapsamında tünelin ucundaki ışığı geçici olarak söndürüyorum. ımza: Tanrı” yazılı mesajlar yolluyor, stres atıyor.
Tek teselli, kara günleri çıkarmaya yetecek rezerv paraları. Bir veya iki sene, herşey kötü gitse de idare edilir. Sonrasına allah kerim. Ondan sonra, tüm dünyayla beraber bir istikamet tutturulur artık. Ya selamet, ya felaket.
Son üç beş yıl herkesi feci halde şımartmıştı. şehr-i Moskova’da son üç-beş yıldır sanki simyacı olmuşcasına dokunduğu herşeyi adeta altına çevirdiğine inanan, yaptığı her işte rekor karlar eden, bunu “eşyanın tabiatı” sayan, bir koyup üç-beş alamamanın sadece aptallara mahsus bir beceriksizlik olduğuna inanan, bu muazzam başarıda kerameti kendinde bilen o kadar çok insan, işadamı tanıdım, gördüm, izledim ki... Benzer şişinmelerle kendisini mihenk taşı sayan o kadar çok politikacı vitrine çıktı ki...
Oysa şimdi manzaraya bakınca anlıyoruz ki, 2000’li yıllar neredeyse tüm dünyanın çarşaf gibi bir denizde kazasız-tasasız yol aldığı bir dönemmiş. Bir masal alemiymiş. Müzik çaldığı sürece herkes keyifle dans ediyormuş.
şimdi fırtınalar kıyıları dövmeye başlarken, hatta kimilerinin evini başına yıkarken, yüksek dalgaların tsunamiye benzemeye başladığı bir dönemde deniz yine orada duruyor... Ama çarşaf gibi değil.
Eh, kaptanın iyisi fırtınalı denizde belli olur.
Kerameti kendinde bilenlerin bunu sınamaları için bol bol “fırsat” var önümüzde.
Oluk oluk akan petrol gelirlerinden, her deliği kapayan sıcak paraya kadar, son yılların masal aleminde yelkenleri dolduran rüzgarlar kesilirken, kerametin nerede olduğunu da göreceğiz anlaşılan.
Hem orada, hem burada.
21.12.2008
Реклама