Türkiye'de darbe olursa Rusya ne yapar?
Arayan kadim dostum Saşa, Moskova’dan. “Ne o, Türkiye’de darbe mi olacak” diye damdan düşer gibi sordu. Saate baktım, beni uyandırmak için erken, ama darbe yapmak için geç bir saatti.
Kerata, sabah ekranında içinden Türkiye geçen bir haber dinlemiş, Moskova’nın ıstanbul’dan ileri olduğu nadir şeylerden birini, yani yerel saat farkını unutup sarılmış telefona.
O konuşurken, kontrpiyede kalmamak için hemen televizyonu açtım ve birkaç kanalı taradım. Cümle abuk sabuk programlar berdevamdı, Hasan Mutlucan değil Serdar Ortaç şarkı söylüyordu, darbe filan olmadığını anladım.
Saşa, Rus medyasında bile ‘Ne olacak Türkiye’nin hali’ sorusuna cevap arandığını, laiklerle dincilerin patlama noktasına varan kavgasının kaygıyla izlendiğini, ama aslında Türkiye’ye ne olacağının kimsenin umurunda olmadığını, sadece halkın ‘milli daça’ belledikleri Türkiye’ye gidişlerine sekte vuracak gelişmeleri duymak istemediğini, gazetelerin Rus Karadenizi’ndeki it bağlasan durmaz otellerin bile Türkiye’de beş yıldızlı otellerdeki tatilden pahalıya geldiğinden yakındığını, bir darbe olur da turlar askıya alınırsa halkın Rus ordusundan hiç değilse Antalya bölgesine asker çıkarıp durumu normale döndürmesini talep edebileceğini, Rusya’nın ‘ihtiyatlı iyimserlik’ tavrından çıkıp Türkiye’ye nota üstüne nota verebileceğini, bu notaların yan yana getirilmesiyle ‘Balalayka’ çalınabileceğini, Moskova’dan habersiz bir saçmalığa kalkışmamız gerektiğini filan, bir solukta anlattı. Bana birşey sormaktan çok kendi yüce fikirlerini beyan etmeyi sevdiğinden,
lafı bitince eyvallah deyip kapattı.
ışte azizim, küreselleşme dediğiniz meret böyle bir şey. Size ağız tadıyla kendi derdinize yanma imkanı bile vermiyorlar.
Vaktiyle ‘demir perde’ vardı. Herkes kendi çöplüğünde eşelenir dururdu. Kimsenin derdi kimseyi germezdi. şimdi kimin eli kimin cebinde belli değil. Kim hapşırsa kimin nezle olacağı muamma. Eskiden kendi küçük sandalında yalap şalap da olsa kendi yolunda gitme şansı vardı. şimdi hepimize deli gömleği gibi ‘globalleşme’nin tek tip üniformasını ve standart yaşam biçimlerini giydirdiler ve koca bir gemiye bindirdiler. Biraz kafayı kaldırsak ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyorlar.
Halbuki birileri kaptan köşkü, lüks kamaralarda keyifte, bazıları bizim gibi ya kazan dairesinde ya deniz seviyesinin altındaki penceresiz, ışıksız kamaracıklarda. Ama soran oldu mu, aynı gemideyiz. Ziyadesiyle halvet olmuş durumdayız. Rusya’nın gazı olmasa ya donacağız ya sanayide makinalar duracak. Türkiye’nin domatesi olmasa Rusya’da enflasyon bir basamak yukarı çıkacak. Rusya’dan turistler gelmese oteller boş kalacak. Vaziyet karışık.
Peki kuzum, tam da Ergenekon bombaları patlarken, aranan eski komutanlardan birinin Moskova’da çıkmasına ne demeli? Gerçi Hazret, “ış için geldim, bitirince döneceğim” demiş, ama komplo teorilerinin bini bir para etmez haldeyken, insan ‘Ne iş’ demez mi? ‘AB’yi bırakalım, Rusya ile ittifak yapalım’ diyenler Moskova ile dirsek teması kuruyor olmasın da, neme lazım! şaka bir yana, Türkiye sallan yuvarlan yine bir orta yol bulur. Allah’tan umut kesilen yerde bile Tür-kiye’den umut kesilmez. Çözümü demokraside, uzlaşmayı da içeride aramak kaydıyla.
Zaten Türkiye’nin Rusya’dan en son örnek alacağı şey rejimdir herhalde. Biz bu kadar yolu, kafa göz yararak da olsa kat edip, kör-topal bir demokraside kaç zamandır ilerliyoruz; Rusya kendisi için belki ‘uygun’, ama bizim için ziyadesiyle ‘yabancı’ bir yolda taban tepiyor. Memleketin kaderi üzerinde ‘halk’ın ne kadar söz sahibi olduğunun küresel bir araştırması yapılsa, Türkiye’nin yeri Rusya’nın beş-on basamak üstünde olur.
Dostluk ve işbirliğinde başımız arşı alaya varsın, ama rejim meselesine gelince Rusya ve Türkiye için en iyi reçete: ‘Senin rejimin sana, benim rejimim banadır.’ Haksız mıyım Saşa?
13/7/2008
Реклама