PAZAR YAZISI/ Hiçbir şey göründüğü kadar basit değildir...
Novodeviçye Parkı’nda, Barbara Bush’un hediyesi ördek heykellerinden birinin üstünden inen çocuk koştu, koştu, bankta oturan annesinin ayağına bir tekme savurdu! Yaşı iki, bilemedim üç. Elinden kitabını düşüren annesi şaşkın gözlerle baktı: “Ama bunu neden yaptın?” Çocuk cevap vermedi. Önüne baktı. Bilemezsiniz ki neden? Belki dün kendisine bağırdığı içindir. Belki istediği çikolatayı almadığı içindir. Belki kendisini erkenden uyumaya mecbur ettiği içindir. Belki o an içinden oynamak geldiği içindir. Belki hiç sebepsizdir. Kim bilir?
Bazen eşiniz size ummadığınız bir tepki verir. Mesela akşam eve gidersiniz, yemek yok. Surat beş karış. Neden? Bilemezsiniz ki? Her sorunun basit ve net cevapları olsa, hayat çok daha kolay, ama emin olun çok daha renksiz oldurdu. Tahmin yürütürsünüz: Trafikte gecikmiştir ve vakti olmamıştır. Canını sıkan bir şey olmuştur, yemeği düşünememiştir. “Pizza söyleriz ya da dışarı gideriz” diye düşünüp boşvermiştir. Ama siz nedenini sorduğunuz an bir öfke patlamasıyla üstünüze çullanabilir. Neden? Bilemezsiniz ki? Dün dediğiniz bir şeye kızmıştır, olağanüstü günlere girmiştir, yine pireyi deve yapmıştır, siz farkında olmadan çok kırıcı bir şey yapmışsınızdır ya da geçen sene annenizle yaptığı kavganın yıldönümüdür ve onu anmaya karar vermiştir! Neyse ne. Hiçbir şey göründüğü kadar basit değildir...
Bir top. Peşinden koşan 22 kişi. Onların da peşinden koşan milyarlarca kişi. O top direkten dönmese ruh hali bambaşka olacak. O top direkten döndüğü için bir başka millet depresyonda. Oysa çok basit: Bir top. Topun peşinden koşanlar. Çizgiyi geçince gol. Ama yine hiçbir şey o kadar basit değil. Futbol sadece futbol değil. O entrikadan ekmek yiyenler, onun üstüne siyaset yapanlar, onun altında kişiliği ezilenler, onun için çarpan milyarlarca yürek... Bir muamma hali.
... Ve asıl gündemimiz: Yasak kararı. Domatestan bir mevzu. Rusya kapıları kapatmış. Milletin malı elinde kalmış. Ahali feryat figan. Üstelik bu iş, Moskova’da hesapta imzalanan işbirliği anlaşmalarının mürekkebi kurumadan olmuş. Sonra Rus devlet televizyonu bir program yayınlamış. “Batı bizi yıkmak istiyor” denmiş, arada yok yere Türk şirketleri teröre destekle itham edilmiş. Neden? Kim bilir? Tepkiler arşı alaya varmış. Ama aynı program tekrardan yayınlanmış. Hem de başbakanlar telefonda hasbıhal ettikten bir hafta sonra. Bu tekrarla kim kime ne mesajı vermiş? Kim neyi ne uğruna kaşımış? Herşey bir tesadüf müymüş? Kim bilir?
Koca bir yap-boz masada. Elimizde yerli yerine oturabilen sadece üç-beş parçası var. Fili tarif eden körden halliceyiz. Pek düşünmüyoruz, ama pek çok konuşuyoruz. ‘Domates dersem çık, enerji dersem çıkma’ diye oyunlar mı oynanıyor? Köşe kapmaca oynanırken birileri ‘Köşeni kap’ diye sinyal mi yolluyor? Birileri bir yerlere
çelik-çomak sokmaca mı oynuyor? Birileri körebeye mahkum edildikleri oyunda kazara sert bir yerleri mi tuttu? Tavlaya geçince şeş kapısını alamadığımız için habire kırılıyor muyuz? Satranç oynayalım dendiğinde şahsız, vezirsiz, kalesiz, kolsuz, kanatsız mı çıkıyoruz ortaya?
Benim aklım pek ermez bu işlere. Ama bildiğim bir şey var: Fotoğrafın ‘zoom’ yapılan kısmına çok fazla bakmak körlük yaratır. Domatesten mevzular değil bunlar. Hiçbir şey göründüğü kadar basit değildir...
15.6.2008
Реклама