ısmail Boy "Moskova korkusu"nu yazıyor: Bizim sınıf ve CSKA-Fenerbahçe maçı
Bizim sınıf ve CSKA-Fenerbahçe maçı
Size evvela bizim sınıf anlatayım…
2007-2008 eğitim döneminde Koç üniversitesinin sunduğu Executive MBA (Yöneticiler için ışletme Yönetimi Masterı) programına devam ediyorum.
28 Temmuz 2007 de başlayan ve yaklaşık 13 ay sürecek olan bir program. Derslerin ingilizce işlendiği (profösörlerin çoğunluğu yurt dışından geliyor) bu programa kabul için minimum 5 yıl iş deneyimi ve yüklü bir eğitim ücreti isteniyor.
Öğrencilerin hepsi kurumsallaşmış firma temsilcileri:
Procter&Gamble, Nestle, IBM, HP, Microsoft, Erricson, Alcatel, DHL, Fortisbank, Citibank, Delloite gibi uluslararası ve Global firmaların yanı sıra Arçelik, Aygaz, Sütaş, Doluca, Garanti Bankasi,Yapı Kredi, TEB,F ord, Otosan, Koç Holding, Cengiz Holding gibi Türkiyenin güçlü kuruluşlarının da üst düzey yöneticileri bu programa katılıyorlar.
Eğitimin başlangıcında 15 günlük yoğun bir program uygulanıyor daha sonra haftanın bir günü, sadece Cumartesi günleri 09.00-18.00 arası eğitim var (yıl boyunca 7-8 hafta Cuma gunleri de ders olacak) ve 2008 Ağustos ayında yine yoğun bir 15 günlük eğitim ile programı kapatacaklar ve başarılı olanlar Master diplomalarına kavuşacaklar.
Gerek öğrencilik yıllarına uzun bir aradan sonra tekrar geri dönmenin getirdiği nostalji, gerekse ilk 15 günlük kamp hayatındaki ağır ders çalışma ortamı hepimizi bir anda tekrar öğrenci psikolojisine sokup birbirimizle kaynaştırdı.
Aramızda bir “googlegroup” kurup fiziksel olarak birarada olmadığımız anlarda bile sanal ortamda sürekli birbirimizle görüşmelerimizi sürdürüyoruz,
Belki de bu programın amaçlarından biri de budur.
Bir taraftan Dünyada yönetimsel ve operasyonel olarak ortaya çıkan mükemmellikleri günümüz işletmelerinde nasıl uygulamaya alınması gerektiğini öğretmeğe çalışırken öte yandan da bu programa katılan yöneticiler arasında bir network kurup birbirleri ile iletişimi sağlamak ve muhtemelen geleceğin partnerliklerinin temellerini atmaktı.
Bu amaçla başlayan ders yılı, zaman zaman çok özel ve güzel organizasyonların yapılmasına da sebep oluyordu.,
Sınıftan birileri, örneğin Yapı Kredi'den Aslı hanım ortaya bir yemek fikri atıyor, Aygaz'dan Osman Bey “ısmail abi bizi yemeğe götür” (sınıfın en yaşlısı ben olduğum icin) diye tezahürat yapıyor, HP'den Burak Bey gerekli organizasyonları yapıyor, sonra hep beraber topluca bir yerlere gidiyoruz.
Bunların konumuzla ilgisi ne diyeceksiniz.
Sınıfın yarıdan fazlası Fenerbahçe taraftarı. Sınıfa maç günleri sarı-lacivert forma ile gelebilecek kadar fanatik yöneticiler de vardı aramızda. Hep birlikte Develi kebapta yemek organizasyonu ve peşine de Saraçoğlu'nda Fenerbahçe maçını izleme partileri de sınıfın değişmez aktivitelerinden oldu.
şampiyonlar ligi kuraları çekilip Fenerbahçe’ye CSKA Moscow çıktığında sınıftakiler benim Rusya'da iş yaptığımı bildikleri için özellikle de “Aygaz Osman” mutlaka Beşiktaş’ın Çarşı gurubu gibi; “ısmail abi bizi Moskova’ya Götür……” diye tezahürata başlar diye tahmin yürütüp hemen Moskova'daki arkadaşları aradım, maç biletleri ve bir günlük Moskova şehir turu konusunda gerekli teyitleri alınca Ggruba aşağıdaki maili attım,
“Arkadaslar
Champ.L. CSKA Moskova-Fenerbahce maci icin 2 Ekim tarihinde Moskovaya gitmeyi planlayan arkadaslar varsa haber versinler,
Onlara Moskovanin tarihi ve kulturel Guzelliklerini gosteren tam gun kulturel bir tur ayarlamaya calisayim.
Gece miiii? valla ona soz veremem :))
Hani Temelin sabah evden giderken dedigi gibi
"Hanim aksama su isit, olmadi cay demleriz...."
bizimki de o hesap,
siz hele bir gelin, olmadi VOTKA...
sevgiler
ismail”
Gelmek isteyenlerin listesini istedim,
Aaaaa koca koca adamlar hemen kıvırtıverdiler.
Yok efendim “o gün yurt dışından bir misafiri gelecekmiş” veya “ mühim bir toplantısı varmış,” veya “bu sıralar şirketten ayrılamazmış” v.s.
Bazıları da “abi Moskovaya gelemiyorum ama Hollandaya kesin giderim” bahaneleriile kendilerini affettirmeğe çalışıyorlar.
Birazcık baskı kurunca gelemeyişlerinin sebebi anlaşıldı.
“Evden Moskova için izin alamıyorlarmış…..”
Nedenlerini pek tabi tahmin ediyorsunuz.
Yurt dışı gezilerinde söz konusu ülke Rusya olunca bütün kadınların depresyonu başlıyor.
Sanki Rusya'nın dışında başka ülkelerde kadınlar yokmuş da sadece Rusya'da varmış gibi.
Yapmayın hanımefendiler, “Korkunun ecele faydası yoktur...”.
Sorun kadınlar değil, sorun Erkeklerdir, bunu artık anlayın lütfen.
Erkek istemese hangi kadın onu zorla baştan çıkartabilir ki?
Veya erkek isterse Dünyanın en kapalı ülkesinde bile eşini aldatır.
Bu söylediğim şaka değil,
Iranın en bağnaz dönemlerinde 1981-1986 yılları arasında Tahran'da görev yaptım,
ıslam Devrimi henüz yerleştirilmeğe çalışılıyordu ve Irak ile de savaş başlamıştı, koyu bir taassup, ülkenin her tarafında vardı, buna rağmen tanıdığım bazı ıranlı işadamlar her türlü zamparalığı ( bu kelime de Farsçadır ve aslı “Zen pare” dir yani kadın seven) yapmaktan geri kalmıyordu..
Anlatmak istediğim, zavallı Rus kadınlarının adı çıkmış bir kere dokuza, bir türlü inmiyor sekize..
Bizim kadınlarımiz erkeğini kendine bağlayamamış ise bunun suçunu Rus kadınlarında aramasın.
Nereye kadar Rusya için bu yasaklar sürecek böyle.
Yoksa Kizil Meydan'aki St Basill katedrali mimarları Barma ve Posnik'in bu katedralden daha iyisini yapmasınlar diye gözlerini kör eden Çar Korkunç ıvan gibi, siz de kocalarınızın gözlerini mi kör edeceksiniz başka kadınlara bakmasınlar diye?
Unutmayın ki eşine sadık kalmak istemeyen bir erkek için kadının ülkesi Rusya-Türkiye-ıran-Hollanda ya da Afganistan olmuş, hiç farketmez, yeter ki o böyle bir arayışa itilmesin...
Siz benim ne demek istedigimi anladınız....
Реклама