Samimi bir itiraf yazısı: "Sahi nedir bizim bu Rus şoförlerden çektiklerimiz?"
Nedir bu Rus şoförlerden çektiğimiz?..
Başlığa bakıp yine bu adam Rus şoförler hakkında olumsuz şeyler bulup çıkartacak diyeceksiniz ama bu kez yanılıyorsunuz işte….
Aloşa yaklaşık 12 yıldır Moskova’daki bir Türk inşaat firmasında makam şoförlüğü yapıyor, bu işinden önce bir nevi profösyonel askerlik yapıyormuş, Nikaragua, Angola. Afganistan’da bizzat çatışmalarda bulunmuş,
Koca göbeği ve 110 kiloluk vücudu ile küçük bir Sumo güreşçisi görüntüsünde biridir,
Ancak o iri kaba gövdenin içinde taşıdığı minik kalbi de yılda birkaç kez Belgorad’da yaşayan anne ve babasına ziyaret ederek onların yıllık patates iaşelerini temin etmeyi ihmal etmeyecek kadar da hassastır.
Aloş ile genellikle arabada giderken yol boyunca dünya meselelerinden, ve spordan konuşuruz, radyoda duyduğu herhangi bir haberi veya o sabah gazetede okuduğu bir başlığı sizi hiç sıkmadan yorumlayıp, fikirlerini açıklar, Konuşmalarımız zaman zamanda futbola kayar, iyi bir CSKA taraftarıdır, ama Fatih Tekke’yi takip etmeyi de ihmal etmez, o hafta neler yaptığını hemen bana yetiştirir. Türk milli takımı hakkında da bilgisi var ve maçların kritiğini yapacak kadar da Türk oyuncuları tanır,
Herhalde yanında çalıştığı işvereni nedeniyle Türkiye ile ilgili haberlere biraz daha yakın diye düşünüyordum, meğer kazın ayağı hiç de öyle değilmiş.
Geçenlerde Puşkin Müzesi’nin önünden geçerken kapıdaki uzun kuyruk dikkatimi çekti. Aloşa’ya sordum cevap gecikmedi,
“Amadeo Modilgiani’nin resim sergisi var onun kuyruğu bu” dedi.
Hesapta kendimce espiri yapayım dedim,
“Sen beğeniyor musun Modilgiani’yi?” diye sordum.
Hay sormaz olaydım,
“Bilmem, ben sadece “Çingene Kadın ve Çocuğu” isimli tablosunu görmüştüm,” deyip hemen peşine de “ ısmail Bey, Modilgiani hem ressam, hem de heykeltıraş bir ıtalyan’dı galiba ama Fransa’da yaşamıştı, değil mi?” diye sorarak beni mahcup duruma düşürdü,
“Valla ben kendisini pek tanımam” deyince başladı anlatmaya
“Evet ya , Fransa’da yaşadı, aşırı içki ve tuberkülozdan genç yaşında, sanırım 35’inde de öldü” diye devam etti,
Yanımızda Ali ıhsan Başkan vardı, dayanamadı,
“Ulan şerefsiz şoföre bak, bizden çok biliyor, bu herifi çalıştırmak da mesele yahu” diyerek bir yaramıza daha parmak bastı,
işte bizim dertlerimizden biri de bu, yanımızda çalıştırdıklarımız bizden daha çok biliyorlar…
Hani Rusya hakkında biraz bilgisi olan herkes Rus insanının çok okuduğunu söyler ya , ben biraz daha ileri gidip okumanın tek başına yeterli olmadığını ayrıca okuduklarını anlamanın da önemli olduğunu söyleyeceğim….
Yine söz şoförlerden açıldı devam edeyim bari ama bu seferki Türk şoför.
Rusya’da büyük projeleri olan ve Zamanının çok az bir kısmını Türkiye’de geçiren bir inşaatçı arkadaşımın ıstanbul’da full time çalışan bir şoförü var, yani Türk şoför patronu ıstanbul’da iken gece, gündüz, hafta sonu tatili falan demeden tüm mesai ile şoförlük yapıyor. Birkaç kez ben de arabasına bindim, Arabada sürekli 92,5 FM de yayın yapan CNN radyo açık, yani şarkı türkü ve geyik muhabbetinden ziyade, günün haber ağırlıklı programını yapan bir kanal dinleniyor arabada.
Türk şoför nedense hiç sesini çıkartmadan söylenen adrese giderken asla konuşmuyor, kendisine sorulan soruları da mümkün olduğunca kısa cevaplarla geçiştiriyordu.
Bu şoför arkadaşın bir görevi de her sabah bütün Türk gazetelerinden alıp arabada patronuna hazır bekletmek, patron da gazetelere arabadayken yol boyunca göz atıyor ve arabadan inerken hepsini orada bırakıyordu.
Normal şartlar altında, bu şoför arkadaştan, patronu arabaya binmenden veya patron ofiste ya da dışarıdaki bir toplantıya katıldığında patronunu beklerken arabada bıraktığı gazetelere göz atabileceğini beklersiniz değil mi?
Bizim şoför de öyle yapıyor herhalde, patron gelinceye kadar arabada oturup gazetelere biraz göz atıyordur diye düşünüyoruz, şimdi işin esprisini anlatıyorum dikkatle dinleyin.
Alınan gazeteler arasında iş aleminin okuduğu DUNYA gazetesi de var, bu gazetenin özelliği iş dünyasına sadece ekonomik haberleri verdiği için hafta sonları Cumartesi-Pazar günleri aynı baskıyı yapıyor, yani hafta sonları cumartesi baskısını hiç değiştirmeden pazar günü de satmaya devam ediyor.
Bizim uyanık şoförümüz aylarca hem cumartesi, hem de pazar günü bayiden DÜNYA gazetesini satın almaya devam etmiş.
Patron bunun farkında ama bakalım bizimki ne zaman farkına varacak diye beklemiş, sonunda şoförden bir hareket gelmeyince bizim arkadaş çaresiz, şoförüne hafta sonları DÜNYA gazetesini bir defa almasının yeterli olacağını hatırlatmış…
şimdi siz bu adama okumuyor diyebilir misiniz? Okuyor işte, ama okuduğunu anlıyor mu? ışte o biraz şüpheli…
Okuyan ve okuduğunu hazmedebilen insan ile tartışmak da, şakalaşmak da ayrı güzelliktir.
Sözü yine Rus şoföre getireceğim,
Rusya’ya ilk geldiğim dönemlerde Valuda diye bir şoförüm vardı, O zamanlar hiç Rusça bilmiyordum ama her sabah Valuda beni evden alıp ofise götürüyor ve yolda da kendisi ile tarzanca anlaşmaya çalışıyordum, bu arada farklı bir yere gitmem gerektiğinde de gideceğim yerin adresini sekretere Rusça yazdırıp Valuda’ya gösteriyordum. Yine böyle bir seferde Moskova’nın güney batısında kendilerinden mal almayı düşündüğümüz bir ticari kuruluşu ziyaret etmemiz gerekiyordu, gittiğimiz adreste büyük bir bahçe girişindeki bariyerin önünde durmak zorunda kaldık, kapıdaki görevli, bulunduğu kulübeden çıktı önce kime geldiğimizi ve ne için geldiğimizi sordu, gidip kendi kulübesinden telefon ile randevumuz olup olmadığını teyit etti, sonra yanımıza gelip benim pasaportumu istedi, alıp gitti, sanırım kayıt yapacaktı, birazdan geri gelip, pasaportu okuyamadığını ve Propiska (ülkeye giriş iznimin) nerede olduğunu pasaportta göstermemi istedi, tekrar gitti geldi ve sonra arabanın bagajını kontrol etti, alt tarafı bir müşteri ziyaretine gidecektik, bir sürü prosedür ile karşılaştık, böyle gereksiz şeylere beklemek galiba o zamanlar pek alışık olmadığım bir şeydi ki oturduğum yerden sinirlendiğimi belli edip huzursuzca söylenmeye başladım, , Valuda bana döndü ve gülerek…
“Pentagon !” dedi.
Yani “Sanki Pentagon’a giriyoruz da !...” demek istiyordu.
Zeka, Valuda ile aramızdaki lisan bariyerini tek kelime ile aşmıştı.
ıkimiz de bastık kahkahayı.
Türkiye’de hiçbir şoför beni böyle güldürememişti.

Реклама