İsmail Boy: Devrimden kaçan Ruslardan Suriyelilere, Türkiye'ye göç edenler
TürkRus.Com yazarı İsmail Boy'un yazısı: İlk durduğum trafik ışıklarında yaşları 10-12 arası üç çocuk koşarak arabanın etrafını sardılar. Suriyeliydiler galiba, Türkçe bilmedikleri için sadece gülerek ellerini uzatıyorlardı.
Sonraki ışıklarda , uzun siyah giysili iki kadın vardı, bir tanesi biraz şişman ve 50’li yaşlarında, diğeri ise 30 lu yaşlarda gösteriyordu. İkisinin de başları kapalıydı ama genç olanın çok güzel bir yüzü vardı, upuzun ok gibi kirpiklerin arasından bakarken insanı delip geçen bir çift siyah göz, ,dupduru buğday rengi bir ten, küçücük kalkık bir burun ve dolgun etli dudaklarıyla hiçbirşey söylemeden ellerini uzatıyordu.
Muhtemelen bu kadınların erkekleri civarda erketeye yatmış olmalılar diye düşündüm, aksi halde bizim yardımsever Türk erkekleri bu genç ve güzel kadının bu soğuk kış günlerinde sokaklarda dilenmesine gönülleri razı gelmezdi. Sonraki ışıklarda ise kucağında küçük bebek ile bir kadın, yanında erkeği, elinde A4 kâğıda basılmış bir yazı tutuyordu: "Suriyeliyiz, aciz, Allah rızası için yardım edin..."
Son birkaç yılda bir milyondan fazla Suriyeli, Türkiye’ye kaçarak hayatlarını kurtarmaya ve yaşamlarını iyi kötü ülkemizde devam etirmeye çalışmışlardır. Aralarında kendi ülkesinde çok iyi mevkilerde olup, geçim derdi olmayanlar da vardır mutlaka, ama işte şimdi dilini, kültürünü, insanını hiç bilmedikleri bu topraklarda kendilerinin de pek anlamadıkları bir şekilde yaşamağa çalışıyorlar.
Türkiye’nin her köşesinde rastlıyorduk Suriyelilere, iş hayatında, ev hayatında, günlük hayatımızın pekçok yerinde varlar, öyle ki esprilerimize bile konu olmaya başladılar.
“Karadeniz’de Temel, 50 yıllık eşini kaybeden dedesine "Yahu dede, bak etrafta Suriye’den kaçıp gelen bir sürü dul kadın var, birini sana alalım da bu ahır ömründe rahat et" demiş. Dede de " Uşağum, hele biraz daha bekleyelim, bak Ukrayna da karıştı, belki onlar da gelir" diye cevaplamış...
Ukrayna karıştı ama oradan gelenler olmadı, oysa, 20’nci yüzyılın en büyük trajedilerinden birinin yaşandığı Rusya’da, 1919 yılında, SSCB devriminde Bolşevik muhalifi olan binlerce Rus insani ülkesini terk etmek zorunda kalıp İstanbul’a gelmişti, Aynen günümüzde Suriyedeki olaylardan kaçıp Türkiyeye sığınanlar gibi..
O yıllarda sadece Kırım ve Odessa’da 50 binden fazla yaralı Rus askeri, kadın ve çocuk, kurtulmayı bekliyordu. Bu Büyük göç Nisan 1919’dan itibaren İstanbul Boğazı’na akmaya başlamışt., Amiral Bristol komutasındaki “Nahma” adlı Amerikan gemisi 7 Nisan 1919’da Sivastopol’dan aldığı yüzlerce Rus mültecisiyle İ̇stanbul’a doğru hareket etmişti. İ̇lk anda gelenlerin sayısının 20 bin kadar olabileceği tahmin edilirken, daha sonra yapılan açıklamalarda bu sayının 100 bin kişiyi bulacağı belirtildi. Her ne kadar İ̇stanbul’a gelen Rusların bir kısmının Avrupaya gideceği belirtilmiş ise de çok sayıda mültecinin İ̇stanbul’da kalacağı kesindi.
Gelenlerin Rusya’dan ayrılma nedeni tamamen Bolşevizm korkusuydu. İ̇stanbul’a gelmelerinin en önemli sebebi de ulaşabilecekleri en yakın ve emin büyük merkezin burası olmasıydı. Ayrıca başka ülkelerin uyguladığı katı kısıtlamalar Rusların İ̇stanbul’a yönelmelerine neden olmaktaydı. Gelenlerin önemli bir kısmı Rus Gönüllü Ordusunun subay ve askerlerinden oluşmaktaydı ve askerlerin çoğu baş, kol ve ellerinden yaralı durumdaydılar. Bu görüntü aslında Rus Gönüllü Ordusunun ne kadar zor durumda olduğunu gösterirken, aynı zamanda yenilen bir ordunun ardından mülteci sayısının artacağının da işaretiydi. O günkü koşullara bakıldığında genel görüntü, zaten önemli sıkıntılar yaşayan İ̇stanbul şehrinin bu yükün altından kalkamayacağı şeklindeydi. Ocak ayı sonu itibarıyla yaklaşık altmış bin kişinin geldiği tahmin edilmekteydi.
O günlerde gazetelerde yer alan haberler şöyleydi:
“İ̇stanbul kendi muhacirlerine bakamayacak durumda iken şimdi de Rus muhacirleri geliyor. Vapurlar durmadan Rus mültecisi getiriyor. Adalar baştan başa doldu. Şimdilik işgal edilmedik ev, otel kalmadı…”
Günümüzde de Suriyeliler için benzeri şeyler söyleniyor, üstelik gelen Suriyeli sayısı milyonu geçmiş ve yoğun yaşadıkları bölgelerde suç işleme oranları hızla yükselmeye başlamıştı. Ama unutulmasın ki 1919’ların Türkiyesi Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarını kaybetmiş, geride yoksulluk ve sıkıntı içinde acı çeken, mısır ve süpürge tohumundan yapılmış ekmeği bile güçlükle bulabilen, savaşta yakınlarını kaybetmiş olmanın üzüntüsüyle yaşayan milyonlarca insan bırakmıştı. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda asker-sivil yaklaşık üç milyon insan kaybedilmiş, ve geride kalan 11 milyon nüfusun çoğu çeşitli hastalıklardan savaş sakatı kalmıştı. Bu şartlar altında bile zorda kalan bir ulusa kucaklarını açmış ve onları bağrına basmıştır.
Rusların Türkiye’ye gelişinin üzerinden yaklaşık bir asır geçti. Burada yasamaya karar veren Ruslar zamanla kendi kültürlerini de muhafaza ederek ve Türk toplumuna sanat, spor ve sosyal hayatta kattıkları bazı değerler ile aramızda sorunsuz olarak yaşayıp gittiler.
Türkiye’ye sığınmak zorunda kalıp bu topraklarda bizimle yaşamaya karar veren Suriyelilerin de Ruslar gibi bizlere katacağı sosyal değerlerle yaşamaya devam edeceklerini umuyor ve temenni ediyorum.
Kaynak: Bülent Bakar (“Esir şehrin misafirleri-Bayaz Ruslar”. Tarihci kitapevi Jak Delon ‘Beyoglunda Beyaz Ruslar”)
28.3.2015
Реклама