SSCB'den ıran'a, Küba'ya zaman tünelinde yolculuk: Teknoloji ve baskı rejimleri
Tam bir totaliter rejim sürüyordu, dolayısı ile ülkenin dış dünya
bağlantıları kesilmişti. Bu ülkede kaldığım sürece Türkiye ile olan
haberleşmem genellikle teleks haberleşmesi veya kaldığım oteldeki
santralda görevli Azeri asıllı iranli arkadaşımın geceyarıları
ayarlayabildiği telefon bağlantıları ile gerçekleşebiliyordu.
1986 yılından sonra uzun bir süre ıran’a gitmedim. Yaklaşık 10 yıl önce
tekrar Tahran ve Tebriz’i ziyaret etiğimde hala kredi kartlarına,
internete ve cep telefonlarına direndiklerini gördüm. Ancak artık bu
dirençlerinin de sonuna geldikleri görülüyordu. Nitekim gectiğimiz
ayların birinde Rusya’da bir gece evde canım sıkılp da internette surf
yaparken Tahran’da yaşayan bir gazeteci ile sohbet ettik ve hayretler
içinde kaldım. Benim geride bıraktığım ıran artık günümüz teknolojisine
tam anlamıyla teslim olmuştu, insanlar internet sayesinde bütün dünya
ile rahatça görüşebiliyordu.
Yani baskı rejimi artık günümüz teknolojisine yenik düşmüştü,
istediğiniz kadar toplum üzerinde baskı uygulayın nafile, toplumun
haber alma özgürlüğünü kısıtlıyamıyorsunuz.
Aklıma Rusya geldi. Ağır Stalin baskı dönemlerinde ve sonrasında Sovyet
halkının dış dünya ile ilişkisi tamamen kesilmiş, SSCB sınırları içinde
merkezi güçlerin yaptıkları propaganda haberlere inanmak zorunda
kalmışlardı. 1985 sonrasında Gorboçov kısmi olarak dış dünya ile
ilişkileri başlattıysa da ülke içlerinde dünya ile bağlantılar hemen
hemen sıfır noktasındaydı.
1988 yılında firmamızı ziyaret icin 3-4 kişilik bir Sovyet heyeti
gelmişti. Aralarında da iki tane Kazak asilli Sovyet vatandaşı vardı .
Heyeti gezdirme görevi bana düşmüştü. Istanbul’da gördükleri herşeye
hayretlerle bakıyorlardı. Ama dikkatimi çeken bir konu vardı. Ne zaman
bir manav dükkanı önünden geçmeğe kalksak birbirlerine dükkanın önünde
sergilenen parlak ve dolgun meyveleri gösterip kahkahalarla
gülüyorlardı. Dayanamayıp sebebini sordum, aralarındaki Kazak asıllı
olan Rus çantasından biraz da mahçup bir şekilde küçük, solgun,
büzüşmüş birkaç elma çıkarttı ve şöyle dedi,
“Kusura bakmayın ve sakın üzerinize alınmayın ama bu seyahat bizim ilk
yurt dışı seyahatimiz, bize öyle şeyler söylemişlerdi ki, sanki SSCB
dşındaki tüm ülkelerin insanları açlıktan nefesleri kokuyordu. Yiyecek
birşey bulamıyorlardı. Hele meyve ve sebze bulmak ise hemen hemen
imkansız gibiydi. O nedenle biz de Kazakistan ki elmalarıyla çok
meşhurdur, yanımızda Kazakistan elmaları getirdik. şayet sizin bu
meyve sebzelerinizi görmeseydik size ikram etmeyi düşünmüştük. şimdi
sizdeki bu güzel meyveleri ve bol çeşitleir görünce aklımıza hep bize
daha önce burası hakkında söylenenler geliyor da o yüzden bütün bu
gülmelerimiz.”
Eve durum buydu, şimdi merak ediyorum acaba SSCB yaşamaya devam
etseydi Sovyet vatandaşının haber alma özgürlüğüne ne kadar bir süre
daha karşı durabilirdi?
Bu sorumun tam cevabı sayılmasa bile günümüzde hala komünizmi yaşatmaya
çalışan tek ülke olan Küba’yı geçtiğimiz aylardan birinde ziyaret ettim
ve gördüklerim karşısında komünizmin bir kez daha yıkıldığına şahit
oldum.
Fidel Castro akıllı bir insan, artık halkının karnını sadece propaganda
ile doyuramayabileceğinin fakına varmış. Tek gelir kaynağı şeker ve
puronun ABD ambargosundan sonra bir zamanlar tek müşterisi olan
SSCB’ye ihracatının da sona ermesi ile kendine yeni gelir kaynakları
arama zorunluluğu ortaya çıkmış. Küba mevsim olarak yaz turizmine çok
uygun bir iklim kuşağında, deniz-kum-güneş bol bol var, buna bir de
“devrim turizmini” eklemiş. Böylece ortaya yabancıların akın akın
ziyaret ettiği bir Küba çıkmış, Turizmdeki know how eksikligini de
ıspanyollarla yatırım ortaklığı ile çözmuş. Artık sokaklar yabancı
gruplarla ve onlara birkaç parça birşeyler satmaya çalışan Kübalılarla
dolu...
Her türlü ilişki insanların gelişimine katkı sağlar. Küba’daki halk da
ziyarete gelen yabancılar sayesinde gelirlerini artırma ve gelişme
yolundalar. Artık komunizmin hiçbir baskısı bu ülkede görülmüyor. Halk
rahatça yabancılarla temas halinde. Oysa 1990 öncesi Rusyasında
sokaktaki Rus yabancının kendisine sokakta “Saat kaç?” diye sorduğunda
bile bırakın cevap vermeyi oradan hemen uzaklaşırdı. Gördüğüm “Komünist
Küba’da” ise yerli halk evlerini yabancılara ziyarete açmaktaydı...
Evet her türlü baskı ve totaliter rejimler sonunda ınsana ve onun eseri
olan teknolojiye yenilmeye mahkumdur....
10.5.2010
Реклама