Rusya, savaşlar ve yumurtaları aynı sepete koymanın mahzurları üzerine...
Elbette ki hayır. Ekonomik başarı sağlanamadığı için çöken
bir Sovyet sisteminden sonra kurulan pazar ekonomisinde de sınıfta
kaldılar .
Doğalgaz, petrol, orman ve madenler bakımından dünyanın en zengin
kaynaklarına sahip bir ülke bir türlü ekonomisini toparlayamıyor. Hala
zengin ülkeler katagorisinde yer alamıyor ve daha uzun bir süre
gelişmiş zengin bir ülke olamayacak gibi duruyor.
Ülkelerin zenginlik kriterlerinden bir tanesi yapmış oldukları
ithalat miktarlarıdır. Çok ithalat, çok zenginlik demektir. ıhracat
ise bir ülkenin ihtiyaç duyduğu ithalatlarını finanse etmek için
yapılan bir faaliyet sayılmaktadır. Yani diğer bir deyişle
hükümetlerin ithalatı finanse edebilecek başka bir döviz kaynağı
varsa, örneğin turizm, taşımacılık, kredi v.s yollardan döviz
tedarik edebiliyorsa, ihracat için çok fazla da çaba sarf etmezler.
Örneğin dünyanın en zengin ülklerinden biri kabul edilen ABD’nin
ihracat diye bir derdi yoktur. ıthalatı, ihracatının 2 katı
fazlasıdır, o ithalatını kendi para birimi ile finanse ediyor....
Rusya’ya baktığınızda ithalatının finansmanını turizm veya
taşımacılık veya ABD gibi para basarak tedarik etme şansına sahip
değildir. Rusların tek döviz kaynağı ihracatttır ama onların
ihracatinin da kısıtları vardır. En büyük ihracat kalemi enerji ve
doğal kaynaklardır. Yani tüm yumurtalar tek bir sepette duruyor.
2008 öncesi suni olarak artan enerji ve maden fiyatlari bazi
ülkelerin ellerinde aşırı fon oluşmasına neden oldu. Bu fonlar bazı
aracılar eliyle yabancı sermaye olarak gidecek yerler aramaya başladı
, “BRIC” adı verilen ve gelişmekte olan ülkelerin başında sayılan
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkeler tüm yabancı yatırımın
gidebileceği çekim merkezleri olarak dikkatleri üzerilerinde
topladılar.
Ancak 2008 oluşan balonun patlamasıyla başlayan ekonomik kriz birçok
finans kuruluşlarının zor durumlara düşürdü. Finans çevreleri ve
bankalar ister istemez bütün yatırım kredilerini bir süreliğine
buzdolabına kaldırdılar.
2010 yılında artık krizin etkilerinin yavaş yavaş ortadan kalkmaya
başladığı görülüyor, peki kriz öncesinde gözde olan ülkelerde
durum nedir diye baktığımızda ılginc bir durum çıkıyor ortaya;
Bu 4 ülkeden 3 tanesinin krizin etkilerini üzerlerinden çok çabuk
attıklarını, Çin-Hindistan ve Brezilya’nın tekrar cazibe merkezi
haline gelmeye başladığını, ancak Rusya’nın henüz kriz öncesindeki
seviyesine gelemediği gözüküyor.
Rusya dışındaki bu üç ülkenin ortak noktalarına baktığımızda ekonomik
yapılarının KOBi dediğimiz küçük ve orta boy işletmelerinin üzerine
kurmuş olduklarını görüyoruz, oysa Rusya KOBI lere pek yüz
vermiyor, onları teşvik edici yönde kararlar çıkmıyor...
Ama bu kriz birşeyi net olarak koydu ki enerji ve hammadde fiyatları
büyük dalgalanmalara maruz kalabiliıyor, bu da döviz gelirlerini bu
tür ürünlerin ihracatına bağlayan ülkelerin bütçelerini ciddi olarak
etkiliyor. Rusya elde ettiği dövizin bir kısmını dogalgaz ve
petrolden değil de diğer hafif sinai ürünlerinden elde etmiş olsaydi
krizden çıkması daha kısa sürede olabilirdi, Çin, Hindistan ve
Brezilya’nın krizden erken çıkma konusundaki başarılarının altında
yatan gerçek budur.
Peki şimdi Rusya, artık yumurtalarını farklı sepetlere koymak adına
hafif sanayisini gelistirebilmek için daha somut adimlar atabilecek
midir? Yoksa yine enerji ihracatından gelecek dövizlerle hayatını
ikame edecektir,
Sanayileşebilmek için ucuz işgücü ve ucuz enerji artık tek
başına yeterli değildir, Günümüzde rekabet üstünlüğü farklı
kriterlerden oluşuyor. Rusya bu kriterlere uyabilecek mi? ışte onu
da önümüzdeki günler gösterecek....
5.3.2010
Реклама