Kim ne kazandı, ne kaybetti? Hava bugün "açık", yarın “parçalı bulutlu”
SUAT TAŞPINAR yazıyor: 16 saatten fazla süren Minsk zirvesi sonunda ateşkes kararının çıkması, her gün asker-sivil ölüm haberlerinin geldiği Doğu Ukrayna için “hayat öpücüğü” olarak sevinç yarattı. Anlaşma sağlanamadan masadan kalkılması durumunda doğabilecek vahim sonuçlar düşünüldüğünde, gelinen nokta büyük başarı sayılıyor. Diğer yandan, hem ateşkesin uygulanması, hem de asıl kalıcı barış yolunda atılacak adımlar için “ihtiyatlı iyimserlik” devam ediyor. Çünkü hala yanıtı belli olmayan pek çok soru var.
Kimin ne kazandığı ve ne kaybettiği sorununa gelince:
RUSYA: AB’nin yeni yaptırımlarla baskısını arttıracağı, ABD’nin Kiev’e muhtemelen silah yollayacağı, ekonomisinin daha da derin krize batacağı bir dönemde Putin frene bastı. “Ayrılıkçıları ateşkese ikna eden” isim olarak elini rahatlattı. Minsk performansı ile, daha düne kadar büyük tepki gördüğü Merkel’in ve ayrıca Hollande’ın takdirini topladı. Ateşkes yolunda gittiği sürece ne AB yeni yaptırımlar uygulayabilir, ne de ABD Ukrayna’ya silah sevk edebilir. Ateşkes anlaşmasının bütünü, Rusya’nın Doğu Ukrayna sorununu “dondurma” taktiğinin tuttuğunu gösteriyor. Daha da önemlisi Minsk zirvesi etrafında bir kez bile Kırım’ın lafının geçmemesi, özellikle AB açısından bu konunun “fiilen kapandığı”nın işareti sayılabilir. Her ne kadar “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden” söz edilse bile, bununla “Doğu Ukrayna dahil, Kırım hariç” manasının çıktığını söylemek iddialı olmaz. Rusya, federasyon çözümünde ısrar edip Donetsk ve Lugansk için “özel statü-otonomi”yi güvence altına alarak bir anlamda Ukrayna’ya ölümü gösterip sıtmaya razı etti. Üstelik ekonomik iflasın eşiğindeki Kiev, "kendi toprağı" olan Doğu Ukrayna’da yaşayanların emekli maaşları ve sosyal haklarını da üstüne almaya mecbur kaldı. Poroşenko’nun sert ve sinirli halinin aksine Putin yine “sakin güç” olarak masadan kazançlı kalktı. Üstelik "U dönüşü" her zaman mümkün; Ukrayna'nın ileride NATO üyeliği vb. gibi Rusya’nın katlanamayacağı adımlar atması durumunda filmin başa sarılması zor değil...
UKRAYNA: Pek çok analist, anlaşma metninde Rusya ve ayrılıkçıların talebi olan “federal Ukrayna” ve Ukrayna’nın “herhangi, bir blok içinde yer almaması” ifadesinin yer almamasını, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı” şartı olmasını Poroşenko’nun kazanımı olarak görüyor. Sınır denetiminin AGİT’te kalması, Rusya’nın önerdiği BM barış gücünün gündeme getirilmemesi de “artı” hanesine yazılıyor. Bir yönüyle de, kazanamayacağı bir savaşta hüsran yaşamak yerine, yol yakınken “onurlu” bir barış anlaşmasına imza attığını düşünenler az değil. Ancak statü değişikliği ile Donetsk ve Lugansk’ın Kiev ile gevşek beraberlik kuracak olmasını, Poroşenko milliyetçi güçlere kolay kabul ettirebilecek mi? Putin Moskova’ya rahat döndü, ama Poroşenko Kiev’e aynı rahatlıkla dönebildi mi? İktidarı, reytingi darbe yemeden çıkabilecek mi? IMF’den 17.5 milyar dolarlık kredi desteği gelse de, son bir yılda savaşa 10 milyar dolar harcadığı söylenen Ukrayna hükümeti kaybedilen Kırım ve “özel statü”ye teslim edilecek Doğu Ukrayna’yı kendi "milliyetçi" kamuoyuna nasıl kabul ettirecek? Dünkü anlaşmada vaat edildiği gibi, yıl sonuna kadar anyasada değişiklik yapılmasına parlamentosunda “vatansever-milliyetçi güçleri” ikna edebilecek mi? NATO’ya üyeliği de Rusya’nın tehdidine bile gerek kalmadan başta Fransa olmak üzere Batı cephesinden destek bulmadığına göre, iç politikada kime neyi satabilecek? Protestocuların yeni Maydan gösterileri ile mi yüzleşecek? Anlaşma çatışmaya katılanlar için genel af öngörüyorsa, Poroşenko, Donetsk ve Lugansk liderleri dahil, bugüne kadar açıkça “terörist ve savaş suçlusu” ilan ettiği insanları nasıl affedecek? Savaştığı Doğu Ukrayna’nın emekli maaşları dahil, sosyal haklarını nasıl ödeyecek?
MERKEL VE HOLLANDE: İki lider, Obama’nın Rusya’yı tehdit ettiği, Kongre’nin Ukrayna’ya silah yollamak için bastırdığı bir dönemde, “ABD ile paralel politikadan vazgeçerek” son bir barış hamlesi yapıp başarılı oldu. “ABD’den bağımsız politika uygulayamazlar” eleştirilerine yanıt verdiler. Avrupa’nın kapısını çalmaya başlayan yangını en azından şimdilik söndürdüler. Bu açıdan kazançlı taraftalar. Ayrıca bu anlaşma, AB’yi hiç istemediği ama gidişattan dolayı mecbur kaldığı “Rusya’ya daha fazla yaptırım” açmazından da şimdilik kurtardı. İki lider hem ateşkes anlaşmasının bir anlamda garantörü olarak artık daha aktif rol oynayacak, hem de durumun normalleşmesi durumunda Rusya’ya yaptırımları gevşeterek ekonomik kayıplarını azaltmaya çalışacak. Fransa muhtemelen Mistral savaş gemisini teslim etmenin yolunu arayacak. Avrupa, Kırım meselesini unuttuğunu, Doğu Ukrayna’nın da sıcak çatışma çıkmadıkça “soğutulup dondurulmuş mesele” olmasını ehven-i şer sayacağını gösterdi.
DOĞU UKRAYNA AYRILIKÇILARI: Başından beri her ne kadar “bağımsız politikalar” izledikleri iddiasında olsalar da, son tahlilde Donetsk ve Lugansk yönetimlerinin tek güçlerinin Rusya’dan aldıkları destek olduğu biliniyordu. Tırmanan savaş en çok Doğu Ukrayna’daki sivilleri etkiledi. Binlerce insan canından, yüz binlerce insan evinden barkından oldu. Düşmanlıklar körüklendi. Yüzyıllardır barış içinde yaşayan insanlar bir anda “can düşmanına” döndü. Şehirler imha edildi, altyapı mahvoldu. En büyük acıyı yine onlar çekecek. Eski günlere ya hiç dönemeyecekler ya da çok uzun zaman alacak. “Bağımsızlıktan başka çözüme imza atmayız” deyip, Putin’in de bastırmasıyla otonomiye razı oldular. Ama imzalanan anlaşmanın şartları, bunun için ne kadar büyük bedel ödendiğini gösteriyor. Her durumda kaybeden onlar. Fillerin kavgasında ezilen çimler oldular.
Akan kanı durduracağı umuduyla alkışlanan 2. Minsk ateşkes anlaşmasının nasıl uygulanacağı şimdi merakla beklenecek. Yaptırım gücü olmayan AGİT’in hem ateşkesi, hem silahların çekilmesini, hem yabancı askerlerin-silahlarının ülkeyi terk etmesini, hem sınır güvenliğini nasıl denetleyeceği muamma. Poroşenko’nun Doğu Ukrayna’ya otonomi verecek anayasal değişiklikleri yıl sonuna kadar parlamentodan nasıl geçireceği bir başka soru. Provokasyona son derece açık olan bölgede sağduyunun hakim olup olmayacağı, eylüldeki ilk ateşkes anlaşmasında düşülen çaresizlik ve güvensizliğin tekerrür edip etmeyeceği yine akla gelen sorular.
Yani 16 saatlik maraton sonunda varılan anlaşmanın sevinci ve yorgun mutluluğu, yerini kısa sürede “ihtiyatlı iyimserliğe” bırakacağı anlaşılıyor. Ortada açık bir ateşkes anlaşması olsa bile, tarafların bu metni “kendi anladıkları gibi” yorumlamaya meyyal oldukları da... Doğu Ukrayna'da "hava parçalı" bulutlu...
Fotoğraf: Kommersant
12.2.2015
Реклама