Cilalı dezenformasyon devri: Putin’in Erdoğan’a “diktatör” dediği iddiasının perde arkası
SUAT TAŞPINAR yazıyor: Konu vahim… Meçhul bazı tetikçilerin, Türk-Rus ilişkilerini hedef alan bir “sanal suikast planı” olduğu ortada… Derine dalmadan önce, dün akşam Rus haber ajanslarının geçtiği haberin girişini birlikte okuyalım:
“Rusya Dışişleri Bakanlığı, resmi açıklama yayımlayarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “demagog diktatör” dediği iddialarını yalanladı. İddianın şaşkınlık ve öfke ile karşılandığı belirtilen açıklamada, “Bu provokasyonu sipariş edenler ve yerine getirenler amaçlarına ulaşamadıklarını bilmeli” denildi.”
Şimdi de bir kaşık suda fırtına yaratan bir “haber”in perde arkasına birlikte bakalım:
Zira internetin “niyetlere” bağlı olarak bir “prangasız özgürlük platformu” olarak da, bir “kara propaganda silahı” olarak da kullanılabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biriyle karşı karşıyayız.
Bizim cephemizde takibi-analizi bir hafta önce başlayan ama Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklaması yapılana kadar sütunlarımızda yer vermeyi gereksiz ve “art niyetli maksatlara hizmet” sayıp bir kenara attığımız “haber müsveddesine” ibret için tekrar dönelim:
Bir hafta önce, 1 Kasım akşamı Londra’dan bir Türk bankacı dostumuz internetten bize bir haber linki yolladı. “Böyle bir haber var. Doğru mu?” diye soruyordu.
AWDnews.com adlı bir sitede İngilizce yayımlanmış bir haberdi söz konusu olan. Site , bu “bomba” haberi sözde Rus ajansı İtar Tass’a dayandırıyor, Başkan Putin’in Soçi’deki Valday forumu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan için “demagog diktatör” dediğini aktarıyordu. Devamından da yine Putin’in ağzından çıktığı söylenen, Erdoğan’ı hedef alan çok sert eleştiriler sıralanıyordu.
Hemen siteyi inceledik. İletişim emaili bile olmayan, sırf bu nedenle bile ciddiye alınmayacak “tuhaf” bir siteydi. Değişik internet kaynaklarından baktığımızda, hesapta dört dilde yayın yapan bu “iddialı” sitenin uluslararası web siteleri reyting ölçüm sistemi Alexa’da TürkRus.Com gibi mütevazı bir sitenin yarısı kadar takipçisi olmadığı da görülüyordu. (Dünyanın en çok okunan 100 bin sitesi içinde TürkRus.Com 77 bininci iken AWDnews.com sitesi 147 bininci sırada. Yani bu listeye bile giremiyor.) Sadece üç yıllık geçmişi olan sitenin registrasyon adresi Dubai, hosting adresi ise Almanya idi. Hiçbir şekilde kaydadeğer, şeffaf, saygın bir site değildi. Haberleri dezenformasyon kokuyordu. Sonsuz sayıya ulaşan troll sitelerden biri olduğunu anlamak zor değildi.
Biz bu bilgilere ulaşıp, haberin kesinlikle yalan olduğuna kanaat getirdiğimiz sırada Türkiye’den saygın birkaç gazeteci daha bizi aradı ve “internette hızla yayılan bu haberin doğruluk payını” sordu. Yukarıdaki tabloyu onlarla da paylaştık. Böylece, mesleki açıdan “faili meçhul bir cinayete tam teşebbüs hali” olduğunda mutabık kaldık. Mevzuyu “haberleştirmeden” çöpe attık.
Valday forumunu olabildiğince yakından takip etmiş, okurlarımıza aktarmıştık. Putin’in konuşması ve soru yanıtlı sohbet kısmını hem TV canlı yayınlarından, hem de aynı akşam Kremlin’in resmi web sitesindeki tam metinden izlemiştik. Tartışma konusu haberde sözü edilenlerle uzaktan yakından alakalı tek cümle etmemişti Putin…
Yine de habere kaynak olarak gösterilen İtar Tass’ı aradık, soruşturduk. Kesinlikle böyle bir haber servis edilmemişti. Yani açıkça “asparagas” bir haber sözkonusuydu.
Medyanın içler acısı hallerinde böylesi bir asparagas “magazin” bir haber için yapılmış olsa gülüp geçmek mümkün olabilirdi. Ama mevzu, siyasi ilişkileri son derece iyi giden Türkiye ile Rusya’nın arasını bozmak isteyen “birilerinin” elinden çıkma, “planlı bir eylem”di. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek yok…
İşte bu noktada dün akşam Rusya Dışişleri’nin açıklaması geldi. Resmi yayın kurumlarından olan Rusya’nın Sesi Radyosu haberi Türkçe sitesinden şöyle aktardı:
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 24 Ekim 2014’de Valday Kulübü toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “demagog diktatör” olarak tanımladığı ve Ankara’nın Suriye krizindeki terörle mücadele politikasını sert bir dille eleştirdiği iddiasına Moskova’dan yalanlama geldi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İngilizce yayın yapan AWDnews portalında, Rus ITAR-TASS haber ajansına dayandırılarak gündeme getirilen bu iddiayı şaşkınlık ve öfke ile karşıladığını bildirdi.
İddianın sahte bilgi propagandası olduğunu ve gerçeklerle bağdaşmadığını vurgulayan Rus Dışişleri, “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Valday’da yaptığı konuşma, devlet televizyonlarından canlı olarak verildi, tüm metin virgülüne kadar yayınlandı. AWDnews portalında yayınlanan haberi yazanlar, Putin’in Valday’da hangi tarihte konuştuğuna bile bakmadan aceleyle dışarıdan verilen bu ‘siparişleri’ yerine getirmiş.” ifadelerini kullandı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı, bu tür ‘ahlaksız’ girişimlerin Rusya ve Türkiye arasındaki karşılıklı çıkar ve güvene dayalı ortaklık ilişkilerinin gelişimine balta vurmayı hedeflediğini belirtti. Açıklamada, “Bu provokasyonu sipariş edenler ve yerine getirenler amaçlarına ulaşamadıklarını bilmeli. Kimse onlara inanmadı.” denildi.
AWDnews portalında yer alan haberde, Rusya lideri Putin’in Türkiye’nin "teröristleri destekleyen demagog bir diktatör tarafından yönetildiğini" söylediği iddia edilmişti. Haberde Putin’e mal edilen sözler şu şekilde aktarılmıştı: “Türkiye rejimi uluslararası güvenlik açısında ciddi bir tehdit haline geldi, bölgesel istikrarı tehlikeye sokuyor. Rusya, bunu görmezden gelmeyecek ve Erdoğan’ın Orta Doğu’da intihar eylemi düzenlemesini engellemek için gereken her şeyi yapacaktır.”
Erdoğan’ı, Putin’i, iki liderin politikalarını, eylemlerini, üsluplarını vb. eleştirebiliriz. Burada bir sorun yok. Ama kitle psikolojisi üzerinden mühendislik yapıp, gerçekten de iyi giden ilişkilerin temeline dinamit koymak isteyen birileri olduğu kesin. Bunu bulup çıkarmak “mağdur olanların” işi. Ama biz objektif gazetecilik yapmaya çalışanlar, mesleki anlamda karşı karşıya olduğumuz vahim tehlikelere karşı pür dikkat olmak için bu son “vaka”yı asla unutmamalıyız.
7.11.2014
NOT: Ve bu vesileyle, neredeyse 10 yıl önce Radikal gazetesinde kaleme aldığımız bir yazıyı, "medyanın halleri" bahsinde yeniden hatırlatmanın tam da zamanıdır.
Moskova'dan son haber: 3. Dünya Savaşı'nı medya başlatacak!
SUAT TAŞPINAR
18/12/2005
1. ve 2. Dünya Savaşı'nın nasıl başladığını, tarihle birazcık flörtü olan herkes bilir. Ama 3. Dünya Savaşı'nın nasıl başlayacağını bir ben biliyorum! Elimde sağlam kanıt yok. Tanık ifadesi de sormayın. Moskova'da oluşumun dünyanın kaderiyle ilgili özel bilgiler edinme ayrıcalığı verdiğini söyleyecek kadar sıyırmadım kafayı.
Ama maalesef ben bir gazeteciyim ve gazetecilerin burnu, ister çıkacak savaş olsun, isterse yaşanacak kriz, çoğunluktan daha iyi koku alır.
Hatırlatayım: 1. Dünya Savaşı, 28 Haziran 1914'te Avusturya arşidükü Franz Ferdinand ve karısı Sofia'nın, Sırp milliyetçisi bir terörist tarafından öldürülmesiyle patlak verdi. 2. Dünya Savaşı ise 3 Eylül 1939'da İngiltere ve Fransa'nın, Polonya'yı işgal eden Hitler Almanyası'na savaş ilanıyla başladı. Sonrası malumunuz...
3.Dünya Savaşı'nın başlama tarihini kestiremiyorum, ama nasıl çıkacağından adım gibi eminim: Bir gün bir medya kuruluşu yalan yanlış bir haber verecek ve o gün savaş başlayacak. Olayın gerçek yüzü anlaşılana dek dünyanın yarısı haritadan silinecek. Tıpkı biz gazetecilerin insanları suçladığımız haberleri manşetten, o insanların masumiyetlerini mahkeme kararıyla tescil ederek önümüze koydukları tekzipleri iç sayfadan tek sütuna koyduğumuz gibi, o gün de yalan yanlış haber için dilenecek özür, muhtemelen savaşın gürültü patırtısı arasında duyulmayacak bile.
Hasan Cemal'in 'Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim' kitabını okurken, objektif gazeteciliğin kaybolup giden değerleri de satıraralarında sık sık göz kırptı. Ve bizzat Hasan Cemal'in şahsında klişeleşen deyimle 'soru işaretinin çengelini' beynime astı. Eh, ben de Cumhuriyet'in o kavgalı yıllarında 'yükseliş ve çöküşü' bizzat yaşamış bir gazeteci olarak kişisel tarihimden sayfaları okudum kitapta. Daha kitabı bitiremeden, özellikle 'haberi en az iki, hatta en iyisi üç kaynaktan teyit etmeden yayımlamama' ilkesinin şimdiki medya âleminde Kaf Dağı masalı gibi algılandığını düşünürken bir habere takıldım.
Putin, Rus bankacılarla toplanmış ve gazetecilerin önünde, "Yabancı bankaların Rusya'da şube açmaları engellenmeli, hatta tümüyle yasaklanmalı" demiş. Bu açıklamayı yerli ve yabancı bazı medya kuruluşları yanlış anladı. Doğru anlamak için de özel gayret içine girmediler. Haberlerini yazmadan evvel bir bankacıyı arasalar doğrusunu öğreneceklerdi. Ama artık suyu getirenle testiyi kıranın bir tutulduğu medya âleminde bu tür mesleki gereklilikler bile 'zul' sayıldığından, anladıklarını yazdılar. Putin, yabancı bankalara savaş açıyordu. Rusya'da 40'a yakın 'yabancı banka' vardı. Bunlardan beşi de Türk'tü. Demek ki, bu bankaların kaderi de belirsizdi!
Türk basınını hadi bir yana koyalım, ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Komsomolskaya Pravda bile soru işaretleriyle dolu ilk günkü haberinin ardından, ikinci gün açıklama yapıp durumu düzeltti. İşin doğrusu şuydu: Rusya'daki 40 küsur banka 'yabancı' banka değil, 'Rus yasalarına göre kurulmuş yabancı sermayeli bankalar'dı. Yani bunlar zaten pratikte 'Rus bankası'ydı. Putin'in kastettiği başka bir şeydi. Yabancı ülkelerde kurulu olan ve kuruldukları ülkelerin yasalarına tabi olan bankalar, Rusya'ya gelip sadece şube açmak istiyor ve Rus lisansı almayı zorluk sayıyordu. Şube açmaya izin verilmesi için bastıran Dünya Ticaret Örgütü de, tam üye olmak isteyen Rusya'ya aba altından sopa gösteriyordu. Putin'in öfkesi burnundaydı. Mealen, "Lisans alın, diğerleriyle eşit şartlarda çalışın. Ama dışarıdaki bankanın şubesi gibi gelip, büyük sermaye gücünüzü denetimsiz olarak Rusya'da kullanıp ülke ekonomisini yönetemezsiniz" diyordu.
Dünya savaşlarıyla başlayıp işi Moskova'daki bir bankacılık haberine indirgediğimi mi düşünüyorsunuz? Sakın yapmayın. Ben, minik bir örnekten hareketle, çok 'muhtemel ve yakın tehlikeyi' anlatıyorum size. Irak'taki 'nükleer silah tesislerinin uydudan çekilme resimlerini' gerçekmiş gibi yayımlayıp savaşa giden yola taş döşeyen medya değil miydi? Öncelikle biz gazetecilerin kendimizi silkeleme zamanı gelmedi mi? Gazeteci bu kadar sorumsuz davranırsa, üç vakte kadar olacağı söylüyorum size:
Bir gün bir yalan haber uçacak ve 3. Dünya Savaşı çıkacak. 'Medyanın gücü' dedikleri işte bu...
Реклама