Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Kedi söğüdü pazarı

 Sonrasında Rusya'ya gelip de insanlarla zamanla kaynaştığımda ise, yazları sıcak yerlere gitmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan ancak, aslında kendi ülkelerine özgü soğuğu da çok sevdiğini öğreneceğim Rusların, o dondurucu kış günlerinde hiç de kutup ayıları gibi ortalarda dolaşmadığını görecektim.

 Her normal insan evladı gibi Rusların da üşüdüğünü ve evlerinden sokağa çıktıktan sonra metroya, tramvaya, otobüse, özel araçlarına kısacası en yakın kapalı mekanlara kendilerini bir an önce atmak için hızlı adımlarla koşarcasına yürüdüklerini gördükçe, ben de onlara ayak uydurarak sanırım, uzun kış mevsimine, kar fırtınalarına, donduran soğuklara, daha kolay alıştım diyebilirim.

 Kış aylarında, büyük şehirlerin özellikle de ana caddeleri dışında kalan yerlerde, apartmanların önlerinde, sokak aralarında, taşıtlar için otopark sorunu yaza göre katlanarak artar. Yağan kar biriktikçe birikir, taşınması geciktikçe de, araç park edilebilecek alanların daha da azalmasına neden olur. Sırf bu sebeple kışın arabasını satıp da yazın yeniden araba alan çok insan bilirim, o derece sıkıntı verici bir durumdur.

 Ayrıca sorun sadece park etmekle sınırlı kalsa gene iyidir. Eriyen karların delik deşik ettiği çukurlarla dolu ana yollardan ara sokaklara girildiğinde, çatısında birikmiş karları temizlemeye çalışırken yola yığıp, trafiği engelleyen insanların yol açtığı sorunlar, sürekli gidip gelmekten derinleşmiş tekerlek izlerine gömülüp tampon bırakılan çukurlar...

 Kısacası, en kolay çalınabilecek harcama kalemlerinden olduğu için, Rusya'nın aslında bütçeden milyonlarca ruble yapım ve onarım payı ayrılan yolları; yüzlerce üniversite öğrencisine doktora unvanı kazandıracak kadar hikaye çıkabilecek ölçekte bir konudur.

 ''Hayrola ne oldu Kaan, araban nerede?

 Her sene en az iki kez kara saplanan arabamı çekici ile kurtarmaya alışmış birisi olarak bu sene artık yeminliydim, karların yumuşayıp erimeye başlayacağı, araçların en çok gömülüp kara takılacağı günlerde, aracımı biraz uzaktaki otoparka bırakıp yürüyecek, çekicilerin her yıl benim sayemde biraz daha yükselen kişisel gelirlerine, en azından bu kış olsun, katkı yapmayacaktım.

 ''Senin gibi jeep'imiz yok ki, gaza basıp gidelim. Sokağa giremediğim için dün otoparka bırakmıştım, şimdi oraya almaya gidiyorum'' dedim. Bu kış, o her yıl yaşamaya alıştığımız sürecin, artık iyice sakız gibi uzayarak devam etmesi ise, sonunda insanların canını cidden sıkmaya başladı. Tam güneş çıkıp karlar erimeye başlayacakken bir bakıyordun gece ayaz yapmış, ardından da kar başlamış. ''Neyse'' deyip geçecekken, bu kez de hoop gene güneş çıkıyor, tekrar karlar erimeye başlıyordu... İşte kışın sürekli 'sil baştan' yapması dememin sebebi buydu, başka bir şekilde söylemek gerekirse; baharın geliyor gibi yapıp da bir türlü gelmemesi.

1akedi-st1

Tanya, bir kaç senedir otuzlu yaşlarının sonlarından, kırklı yaşlarının başlarına geçmeyi bir türlü beceremeyen, Rusya'nın 'Sosyal Devlet' olma olanaklarından da sonuna kadar yararlanmaya kararlı tipik bir Rus kadını.  Devlet bir kaç sene önce çıkan bir yasaya dayanarak, üç çocuğu dolayısıyla kendisine, şehrin dışında ama içinde iyi kötü bir ev de olan dört dönüm bir arsa alabilmesi için, yüzlerce bin ruble nakit parayı hesabına yatırdı. Ayrıca yaşadıkları bölgedeki anaokullarında da yer olmaması sebebiyle kendisine, çocukları için yine her ay düzenli olarak ödeme yapıyor.

 Özetlemek gerekirse, Rusya Federasyonu'nun azalan nüfusu nedeniyle, doğumları teşvik etmek için çıkartılan ne kadar yasa varsa Tanya hepsinden de faydalandı. Yani Tanrının ona bahşettiği doğurganlığı, hem bir aile saadetine, hem de nakde çevirebilmeyi gayet güzel becerdi.

 ''Sen nereye gidiyorsun böyle?'' dedim.

 ''Hafta sonundaki bayram için kilisenin önünde bir yer açacağım, arkadaşlarla orayı hazırlıyoruz''.

 Orucun Arapça karşılığı, 'savm'dır. Savm, bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini engellemesi manasındadır. Hani günlük konuşmalarımızda da 'başımızdan savmak' diye kullanırız ya, işte o.

 Bu yıl 15 nisan'da Rus Ortodokslar da, bizdeki ramazan ayının muadili olarak 7 hafta süren ve belirli yiyeceklerden uzak kaldıkları ???? (post), oruç ibadetlerini bitirip, yine bizim ramazan bayramı karşılığı ????? (pasha), paskalya kutlamaları yapacaklar.

 Rus Ortodokslar, Paskalya'nın kutlanacağı pazar gününden önceki pazar günü de, yani oruç tutmaya başladıktan sonraki altıncı haftanın pazar gününü yine kutsal olarak sayıp, ??????? ??????????? (Kedi Söğüdü Pazarı) olarak kutlarlar.

 Bu bayramın kaynağının Hazreti İsa'nın, Kudüs'e girişinde inananları tarafından palmiye dalları ile karşılanması olduğu rivayet edilir. İşte o zamanlarda ellerde karşılama amacıyla tutulan palmiye dalları, günümüzde bu inanca sahip olan grupların yaşam alanlarına bağlı olarak, farklı simgelerle uygulanagelir. Örneğin, yurdumuzda Hatay'ın Samandağı ilçesinde yaşayan Ortodoks Hristiyan vatandaşlarımız 'Çiçek Bayramı Ayini'ni 'zeytin dalları' ile karşılarlarken, Rusya'da yaşayanlar ise ülkelerinin iklimi nedeniyle bu geleneğe, söğüt ağacının bir türü olan kedi söğüdünün henüz çiçek açmamış tomurcuklarının olduğu ve tüylü bir kediye benzetildiği için de 'kedi söğüdü' diye anılan dallarıyla katılırlar.

 Tanya da, bir gün öncesinden ormana gidip arkadaşlarıyla yüzlerce ufak dal kesmiş ve pazar günü de kilisenin önünde gidip bunları gelecek ziyaretçilere satmayı planlıyormuş.

 Bu arada, Rusya'nın nüfusuna katkıları ve bu doğurganlığının karşılığında da devletin kendisine yaptığı ödemeler nedeniyle hükümet bütçesinin sürekli olarak açık vermesi ile ilgili sıklıkla şakalar yaptığımdan, ayrıca da efsanevi hikayelere merakımı bildiğinden olsa gerek, bana konuya ait pagan birkaç olayı da ayaküstü anlatmayı ihmal etmedi.

 Rusya'da çooook eski zamanlarda yaşayan ve doğurganlığı ile çevresinde tanınan bir kadın, sonunda hızını alamayıp 'toprak ana' ile rekabete girmeye kalkmış, 'Kim daha doğurgandır?' diye. Tabi sonunda Toprak Ana, gazabını göstermekte tereddüt etmemiş ve kadını kedi söğüdü ağacına çevirmiş.

 İşte şimdi derler ki, o yüzden bu söğüt ağacının herhangi bir dalını alıp ne şekilde olursa olsun toprağa gömdüğünüzde, bir süre sonra mutlaka tomurcuklanır, yeşerir ve büyür. Yani o derece verimlidir ki, kolayca çoğalır. Ancak sadece bu bayram gününde asla söğüt dikmemek gerekirmiş. Çünkü bu kurala uyulmayıp da dikilecek söğüt, bir küreğin sapı olabilecek kadar kalınlaşınca, onu toprağa diken kişi ölür ve mezarı da bu kürekle kazılırmış.

 Sonra, köylerde otlamaktan dönen hayvanları ahırlarına sokarlarken de, hafiften bu söğüt dallarıyla dürtüp, ardından hayvanlar içeri girince de dalı, çatının arasına koyarlarmış ki, hayvan bütün sene otlamaktan dönerken ahırını bulmakta sorun çekmesin ve sağlıklı, güçlü,verimli ayrıca da doğurgan olabilsin.

 İnanış dedik ya, kilisede ayine katıldıktan sonra söğüt dalıyla eve dönüldüğünde evin reisi(!),         bu dalla evde yaşayan bireyleri hafif dokunuşlarla pataklıyormuş gibi yaparken bir yandan da,

 ''Ben dövmüyorum, söğüt dövüyor'' diye de mırıldanırmış.

 Bunun da sebebi, söğüt dalının dokunduğu kişiye; güç, bolluk ve bereket verdiğine inanmalarıymış. Ardından da bu dal, evin girişinin hemen sağ tarafında bulunan ikonların olduğu yere konurmuş.     Yıl boyunca önemli bir iş öncesinde de, gerekli gören ev sakinleri 'yardım etsin' diye tomurcukları yutarlarmış. Özellikle  kadınların da, tomurcuk yuttuklarında mutlaka hamile kalacaklarına inanılırmış.

 Bir sonraki 'Kedi Söğüdü Pazarı'na kadar hükmü olan evdeki dal, süresini tamamladığında mutlaka bir suya bırakılırmış ama durgun bir göl değil de dere, nehir gibi bir akarsu olması gerekliymiş...

 İşte 'Kedi Söğüdü'nün öyküsü de bu. Eğer pazar gününüzü başınızı biraz da paganist efsanelerle ağrıttıysam kusura bakmayın, nihayetinde bir asprin alırsınız, bir kaç dakikaya hiç bir şeyiniz kalmaz ancak, hazır söğüt demişken son olarak bir iki şey daha söylemek isterim.

 Anadolu'da da, söğüt ağacı altında uyumanın, halsizliğe ve başağrısına iyi geldiği yönünde bir inanç vardır. Ayrıca asprin'in hammaddesi de olan söğüt ağacının yaprakları ve kabuklarının da ilk defa, Anadolu'da Selçuklu Devleti zamanında yapılan şifahanelerde, ağrı kesici olarak kullanılmaya başlandığını düşünürsek, aslında her olayın insanlık tarihinin birbirinin devamı olan basamakları olduğunu sanırım daha kolay anlayabiliriz.

akoba66@yahoo.com

7.4.2012

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Yıl biterken Rusya'daki işlerinizi geçen yıla kıyasla nasıl değerlendiriyorsunuz?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама