Putin ne dediğinin farkında mı?
Rusya, etkisi kendi sınırlarında biten “orta direk” bir ülke hiçbir zaman olmadı. Değerli dostum Tayyar Alaca’nın bir seferinde kelimleri özenle seçerek anlattığı gibi, “dünyada bir başka ülke yok ki, diğer ülkelerde yaşayan milyonlarca insan da yıllar boyunca umutlarını ona bağlamış olsun”.
Yüreği hala “devrimci” kalan Alaca, Türkiye’den Güney Amerika’ya, Avrupa’dan Asya’ya, tıpkı kendisi gibi on yıllarca sosyalizm uğruna mücade edenleri ve uygulamadaki içyüzünü bilmemekle birlikte, ideallarine gönülden inandıkları Moskova’nın başarmasını, örnek teşkil etmesini vaktiyle ne kadar arzuladıklarını buruk bir sesle anlatmıştı...
Bu, yakından bildiğimiz bir vakıa. Ne ABD, ne Fransa, ne bir başka ülkedeki rejim başarsın diye, ilgisi-alakası olmayan ülkelerden insanlar da doğru ya da yanlış, mücadele etmedi, hatta dua etmedi... Belki de tarihte hiçbir millet Ruslar ve cümlesiyle “Sovyet halklar” kadar, başka milletlerin pozitif enerjisini, desteğini, sevgisini yanında hissetmedi... Sovyetler Birliği, kendi coğrafi sınırları ile vardı ama ötesinde de çok yürek o sınırın berisindekiler için atıyordu...
Dedik ya, belki buna değmezdi, değmedi de. Demir perdenin gerisinde uygulandığı şekliyle insan doğasına aykırı, özgürlüğü hiçe sayan, insana otoriter rejimin elinde bir alet, bir araç, bir vesileden öte anlam vermeyen sakat uygulama, milyonlarca insanın hayatının, kalanların da güzel hayallerinin dibine kibrit suyu dökerek tarihe karıştı...
Ne olduysa oldu; ama Sovyetler’in şu gök kubbe altında, yüz milyonlarca insandan, kendilerinin bile hala farkında olmadıkları kadar büyük bir manevi destek aldıkları su götürmez bir gerçek...
SSCB dağıldıktan sonra, tarih için çok kısa, bizim ömrümüz için çok uzun bir süre dünya ABD’ye kaldı. Adil bir dünya yaratmak için uğraşma imkanları varken, fırsattan istifade edip kendi çıkar çarklarını sonsuza kadar çevirecek uyduruk bir dünya kurmak ıstediler... Neocon’lardan da zaten “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” türküsünü söylemeleri beklenmezdi ya!... Taş üstünde taş, ayak bastıkları yerde adalet bırakmadılar...
Ve işte şimdi, dünyanın aklıselim sahiplerinin “Tek kutuplu dünya, hele de bunların eline kalacaksa vay halimize” dedikleri bir dönemde, kıpırdanan Rusya ve Çin var... Putin, “Hatta bize umutla bakanlar var” derken, umarım ve sanırım bu insanları kast ediyordu.
Bazı ülkeler ve milletler, kendileri zaman zaman bunu unutsalar da, ya bölgeleri için, ya da dünyanın tamamı için “rol model” niteliğinde oluyor. Bu gerçeği tarih yaratıyor ve besliyor, reel politik bazen nadasa bırakıp bazen en olmadık yerde kaynağından fışkırtıyor. Aslında Türkiye’de de bu cevher var. Osmanlı’nın ayak bastığı her yerde bugün bile bunu hissetmek mümkün. Rusya için ise son derece güncel, elle tutulacak kadar gerçek ve yakın bir durum.
Ama Rusya’nın “umut” olması için, sadece pazularını güçlendirmesi değil, dünyaya adalet mesajları vermesi de lazım. Bunun ilk adımında, önce kendi insanlarına hak, hukuk, adalet konusunda hak ettiğini vermesi lazım. Putin, tarihi bir sorumluluğu omuzlarında hissetmeli. Geçmişin, Sovyetlerin hatalarından ders çıkarmalı. “Tahakküm etmek” ile “rol model yaratmak” farklı şeyler çünkü... Putin daha çok “korkulan” değil “sevilen” lider oldu, ama Rusya ülke olarak o eşiği henüz atlayamadı.
Rusya, sadece kendisi için değil, dünya için de sorumlulukları olan bir ülke olmalı. Bunun için de önce kendi insanlarına güzel örnekler yaratmalı... Washington’un sahipleri dünyayı kendi çiftlikleri olarak görmeye devam ettikleri sürece, mazlum milletler hep umudu taze tutacaklar...
Ancak umut, “Tencere dibin kara, seninki benden kara” diyenlerin değil, hayatta “adalet duygusu”nu yüceltenlerin elinden gelebilir...
6/11/2007
Реклама