ısmail Boy'un Rusya notları: Kirov'da bir pazar günü unutulmaz plaj keyfi
Kirov ve güzel Vyatka Nehri
Kirov’a ilk gelişim. Kalacağım otelin adı “Vyatka”. Adını şehrin ortasından geçen kocaman nehirden alıyor. Söylenilenlere bakılırsa bu nehrin uzunluğu 2000 km.ye ulaşıyormuş.
şehre benden birkaç gün önce gelen mesai arkadaşım Halid beni uyarmıştı, “ıstasyondan otele gitmek için bineceğin taksiye 50 rubleden fazla verme” diye. Kirov tren garı önündeki taksi şoförleri, yanık esmer tenli, yer yer ağarmış olsa da siyah saçları ve elinde küçük bir valizle kendilerine doğru yürümeğe başlayan adamın ağzını bile açmadan Rus olmadığını hemen anlayıp ona göre stratejilerini belirlemişlerdi:
-Gastinitsa (otel) Vyatka?
-150 ruble.
Anlaşamadık tabii. Ben sağıma soluma bakınıp oradan geçen başka taksi araken önümde bir minibüs durdu. Baktım camın önünde uğradığı duraklar arasında “Vyatka” da var. Eski bir “Bakırköy-Aksaray-Beyazıt” hattı minibüs müşterisi olarak önümdeki araca atlayıp biraz da nostalji yaşayarak 10 rubleye otelime ulaştım.
Halit ile buluşup, bu sıcak pazar gününü otelde harcamak yerine şehri dolaşmaya çıktık. Kirov yaklaşık 1 milyon civarında nüfusa sahip bir şehir. Yemyeşil, zümrüt gibi bahçeler ve bu bahçelerin bazılarında yer alan birbirinden güzel mimarilere sahip kiliseler defile yapar gibi kendilerini sergiliyorlar sanki. Stalin yapımı taş binalar, kırmızı, mavi, sarı renkleriyle şehir merkezine ayrı bir güzellik katıyor, ancak araya serpiştirilmiş tipik Rus yapımı kibrit kutusu görünümündeki idari binalar ve dev toplu konutlar bu güzelliklere biraz gölge düşürüyordu.
Kirov’da beni o anda ve sizi de okuduğunuz zaman şaşırtacak olan en önemli olay; trafikteki insanların takındıkları medeni davranış biçimiydi. Hani Avrupa’da karşıdan karşıya geçmek için yolun kenarına yaklaştığınız anda sizi gören araba sürücüleri hemen fren yapıp sizin (yayanın) karşıya geçebilmesi için yol verirler ya, işte bu davranışın aynısını burada Kirov’da gördüm, hem de öyle tesadüf falan değil, bütün sürücüler bu kurala sonuna kadar uyuyorlar. şaştım kaldım valla… Helal olsun Kirovlulara, sanki Rusya’ya değil de ısviçre’ye gelmişim gibi hissettim kendimi.
şehir merkezindeki insan sayısının azlığına, herhalde insanlar bu sıcak pazar gününü daçalarında değerlendiriyordur diye yorum getirdik. şehirdeki amaçsız yürüyüşümüz havanın iyice ısınmasıyla işkence gibi olmaya başlamıştı. “Yani bu sıcak pazar gününde Ege’yi Akdeniz’i, Marmara’yı bırakıp buralarda, bu güneş altında aylak aylak yürümek Yüce Rabbimin bu kullarına gördüğü bir reva mıydı yoksa?” Otele dönüş yolumuzda yönümüzü nehre çevirdik ve aman tanrım gözlerimiz yerinden fırladı, nehrin bir tarafı tamamen doğal kumlarla kaplanmış bir plaj ve binlerce insan nehre girip serinliyor. “Halit beni çimdikle, rüya falan görmüyoruz değil mi?” dedim.
Hemen bir taksiye atlayıp otelden şortları kapıp “Titanik” plajına kapağı attık. Titanik Plajı dediysek de hemen fazla hayale kapılmayın, girişe bir gemi maketi yerleştirilmiş, ne malzeme, ne de ölçek olarak Titanik’i asla çağrıştırmayan bir plaj işte (Hani Biz Türklere mahsus bir deyim var: “ınsanoğlu çiğ süt emmiş”. Yarım saat önce banyoda soğuk duşa bile razıydık, şimdi Titanik Plajı’nı beğenmiyoruz...). Neyse giriş ücretini ödeyip yan yana duran iki soyunma kabininden birinde mayolarımızı giyip elbiselerimizi de getirdiğimiz çantalara koyup yanımıza aldık ve tertemiz kumsalın bir köşesine ilişiverdik.
Etrafı kolaçan ediyoruz. Sağımız solumuz atletik yapılı erkekler ve onların hava atmağa çalıştığı yusyuvarlak kalçalarını örtmeğe bile yetmeyen bikinileri ile bir sürü genç kız dolu. Voleybol oynayanlar, kitap okuyanlar, sohbet edenler… Muhteşem bir yermiş bu Kirov yahu…
Vyatka Nehri hafif bulanık akıyor, biraz serinlemek için nehre girmeğe kalktık, aman tanrım o ne akıntı öyle, ıstanbul Boğazı’nın “Aşiyan” kıyıları bile böyle akıntılı değil, kazara ayaklarını yerden kestiğin anda seni alıp götürüyor akıntı.
Fakat her şeye rağmen nehrin her iki yakasında uzanıp sularında saçlarını yıkamaya çalışan o yaşlı ağaçların görüntüsü aklınızdaki bütün olumsuzlukları Vyatka Nehri’nin akıntısı gibi alıp götürüyor…
Saat 17.00’ye doğru havanın bulutlarla kapanması üzerine toparlandık, gerçi bizi plaja getiren taksi şoförüne saat 18.00 gibi gelip bizi almasını söylemiştik ama biraz beklemeği göze aldık ve plajdan çıktığımızda şoförün kapıda beklediğini görmek ikinci şok oldu. şoförümüz “havanın bozduğunu görünce plajdan erken ayrılabileceğimizi düşünerek” bizi almağa gelmişti.
Rus insanının bir başka derin düşünce yapısı ve empatisi ile karşılaşmaktaydım, ne diyebilirim ki? Bu insanları anlamak ve anlatmak çok zor, işte geçmiş 20 yıllık Rusya’nın bendeki özeti…
Neyse siz şayet Kirov’a gitmeği planlıyorsanız mutlaka yaz mevsimine denk getirin, eminim bu şehre siz de bayılacaksınız…
11/9/2007
Реклама