Pazar Yazısı/ Hayatın maliyet hesabı var mı? Hele de Moskova'da yaşıyorsanız...
Moskova'da insan ömrünün ne kadar kısa olabileceğini, bu şehirde doğal ölümü tatmanın kolay olmadığını düşündüren mutat olaylar öylece başlıyor.
Sağa yeşil ışık yanıyor. Önüme küstahça geçen sürücü ise düz gitmek istiyor. Yolumuzu kapattı. Onlara kırmızı yanıyor. Sola doğru kırsa bana ve arkamda yığılanlara yol açacak. Sağa yeşil ışık zaten 5-10 saniye yanıyor, sonra 3-4 dakika kırmızıya dönüyor. Arkamdan millet korna çalıyor. Benim telefonum çalıyor. Hanım, "Geciktik, nerdesin?" diye başka bir telden çalıyor. Öndeki adam istifini bozmuyor. Arkamdan öfke dalgası ensemi yalıyor. Terlemeye başlıyorum. Kornaya basıyorum. Öndekinde hareket yok. O ara bize yine kırmızı yanıyor. Öfkem mantığımın zincirinden boşanıyor. Ve tam o sırada, susmayan kornalara inat önümdeki işaret parmağıyla küstahça selamlıyor beni.
O işaret son damla oluyor. Arabadan iniyorum. Sürücünün kapısına uzandığım an, içerideki küstah bakışlı genç adam panikle kapıları kilitliyor. Öfkeyle camını yumruklamaya başlıyorum. Kırmak istercesine. Korku dolu gözlerle bakıyor. Kırmızı ışığa rağmen, lastikleri yakarak uzaklaşıyor. Kaldırımda insanlar bana bakıyor. Yaptığımdan utanıyorum.
Arabama dönüyorum. Korna çalan yok. Yeşil ışığı beklemeden, dönüp gidiyorum.
Bu şehirde yaşayanlar pahalılıktan bahsettiklerinde bir düşüncedir alıyor beni. Domatesin kilosunun kimi marketlerde 15-20 dolara satıldığını, iki pizzaya 50 dolar verdiklerini, kiraların yine dudak uçuklattığını anlatıyorlar.
Sözü, "Moskova'da yaşamanın maliyeti çok yüksek" diye bağlıyorlar. Ben ekonomist değilim. Sıkça duyduğum 'maliyet hesabı' terimi de bana sempatik gelmiyor.
Ama mevzu Moskova'daki hayatın 'maliyeti' olduğunda, parayla ölçülebilenlerden başka şeylere takıyorum. Domates almadan ya da dışarıda yemek yemeden pekâlâ yaşayabilirim. Bunların maliyetini koydum bir kenara. Ama trafikte küstahça hakkınızı yiyen, size alenen hakaret eden birilerine bir şey yapamamanın, buna cüret ederseniz de muhtemelen bedelini çok pahalı ödemenin maliyetini neyle nasıl ölçeceksiniz?
Ya da akşam hava karardıktan sonra, güvenlik kaygısıyla, eşinizi çocuğunuzu alıp "Hadi caddeye çıkıp biraz yürüyelim" diyememenin maliyeti ne kadar?
Belli bir saatten sonra metroya inmenin ya da banliyö trenine gündüz gözü bile binmenin yaratacağı olası tehlikeleri bilerek ve her an hissederek hastalıklı bir ruh halinin esiri olmanın bedeli ne?
Trafik polisinin sırf rüşvet koparmak için köşe başına yatıp olmadık nedenlerle gününüzü zehir etmesine kaç para koyacaksınız, Moskova'ya dair 'maliyet hesabı' yaparken?
Evet, Moskova gerçekten çok pahalı şehir. Ama üzerinde etiket olanlardan değil, bedeli ölçülemeyen maliyetlerden daha fazla korkmak lazım.
Verdikleri ile aldıklarını kefeye vurduğunuzda, hangi tarafın ağır basacağını kestirmek zor bu şehirde. Bir de önünüzdeki şoför ne kadar küstah olursa olsun, "Eyvallah" deyip yürümeniz şart. Sinirlerinizi aldırmadan çok uzun yaşayamıyorsunuz. Herkes benim kadar şanslı olmuyor. Çoğu, o arabadan bir defa inmeye görsün; muhtemelen 'üçüncü sayfa haberi' oluyor!
Реклама