Dönülmez akşamın ufkuna doğru...
Türkiye ile Rusya’nın yüzyıllardır birbirinin karbon kopyası olaylar ve dönemler yaşadığını, benzer profildeki liderlerce yönetildiğini söyler dururum. şimdi iki ülkenin 1 numaralı gündem maddesi de aynı: Devlet başkanlığı muamması.
Türkiye’yi size bırakıyorum; kazasız belasız halletmenizi diliyorum! Ve Rusya’ya dönüyorum. Cuma günü, önemsediğim bir gelişme oldu. Başkan Putin, bugüne dek yıllık olarak belirlenen federal bütçenin, 2008’den başlayarak üç yıllığına yapılıp onaylanmasını resmen istedi. Bu ne anlama geliyor? ‘Force majeur’ bir gelişme olmazsa, Putin 2008’de Kremlin’i terk edecek. Mesela ABD’de son yılına giren başkana ‘lame duck’, yani topal ördek derler. Mevcut politikalarını sürdürmesi, kendinden sonraki başkanı bağlayacak yeni inisiyatiflere girişmemesi bir teamüldür. şimdi Putin, giderayak hesapta kendisinin olmayacağı, Rusya’yı yeni bir başkanın yöneteceği dönemin taşlarını döşüyor. Bütçenin nereye harcanacağını bugünden belirlemek, kendi politikalarının devamlılığını garantiye almak demek.
ısmet Paşa için söylenen söz Putin için de geçerli. “Kafasında kırk tilki dolaşıyır, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor”. Ama yine de biz, eldeki mevcut verilerle işin adını koymaya çalışalım: Görünen o ki, Putin ‘Tekrar gelmek üzere gitmek” hesabı yapıyor. 2008-2012 arasını, Kremlin’in koridorlarında ruhunun dolaşacağı bir dönem olarak tasarlıyor. O zaman, halef olarak karizmatik, koltuğu dolduracak, bir süre sonra “Bu başkan Putin’den de iyi çıktı” dedirtmeyecek birini bulması lazım. Yani Putin, kendi Yıldırım Akbulut’unu bulmak zorunda. Ki, her daim biat etsin, Çar yetkileriyle donatılan koltukta inisiyatif kullanmaya kalkmasın. Yani sadakatin yetenekten daha önde geldiği bir aday olmalı.
Ama iş bu kadar kolay değil. Diyelim ki Putin, en sadık isim diye kalktı Dimitri Medvedev’i ya da Sergey ıvanov’u sonbaharda başbakan yaptı ve böylece adayını işaret etti. Başka bir parlak adayın çıkmasına izin verilmeyeceği için, bu ismin kazanması da zor olmayabilir. Ama ya sonra? O koltuğa oturan kişinin, yani seçimle Rus halkının devlet başkanlığı tacını giydirmeye layık gördüğü bir ismin, iplerini Putin’e teslim etmeyi kabullenmesi nasıl bir manzara yaratır? Eğer bir fikir ayrılığı ve çıkar çatışması çıkar da, orada oturan isim “Mühür kimdeyse Süleyman odur” demeye kalkarsa ne olur? Putin’i, yeni bir danışma makamı yaratıp, mesela “Devlet Konseyi Başkanı” diye ‘bir bilen’ durumuna getirecek operasyon yapılırsa yine ülkenin anayasal yapısı sarsılmaz mı? Soruları çoğaltmak mümkün...
Putin “Ben vazifemi yaptım, arkama bakmadan gidiyorum, bunu da Rusya’da anayasal yapının yerleştiğini, artık iktidarların sadece devrim ya da darbeyle değişmeyeceğini göstermek için yapıyorum” deseydi herşey farkı olurdu. Ama görünen o ki, ortada anayasanın ruhundan çok lafzına sadakat sözkonusu. Anayasa “Üst üste iki kereden fazla başkan olunmaz” diyor. O zaman bir dönem çekilip, perde gerisinden herşeyi kontrol edip, daha 60 yaşına bile gelmemiş deneyimli bir devlet adamı olarak 2012’de koltuğa geri dönmek ve 8 sene daha ülkeyi yönetmek mümkün. ışte o zaman en baştaki soruyu bir daha düşünmek gerekiyor: “Aslolan seçimle gelmemiş birinin devlet başkanlığı koltuğunda oturmaması mıdır, yoksa seçimle gelmemiş birinin ülkeyi yönetmemesi midir?”.
Bana kalırsa, seçimle gelmemiş birinin ülkenin kaderinde söz sahibi olmaması anayasanın lafzına daha uygun. Rusya’da gerekli anayasal değişiklik yapılıp Putin’e üçüncü dönemin yolu açılsa, bunun doğuracağı sakıncalar, yasal yetki sahibi olmadan iktidar ve sorumluluk sahibi olmasından çok daha iyi olurdu ve olur da... Putin “Benim sürem bitti, ben de Clinton gibi köşeme çekileceğim” deseydi sorun yoktu, ideali belki de oydu. Ama eğer Putin bu ülkede hala yüzde 70’lere varan bir desteğe sahipse ve bundan güç alarak “Ne olursa olsun ülkenin kaderinde söz sahibi olacağım, fiilen bırakıp gitmeyeceğim” diyorsa, bunun anayasal altyapısını sağlamak daha makul bir çözüm olurdu. Çünkü öbür türlüsü Rusya’nın geleceğine dair daha büyük bir soru işareti, belirsizlik, Kremlin’de potansiyel iktidar kavgası olarak önümüzde duruyor. Ve saatin kumu gittikçe azalıyor.
Реклама