Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

EDıTÖR'DEN/ Putin'in Soçi davetinin hatırlattıkları: "Bir çay içimlik zirveler"

 

Suat Taşpınar'ın konuyla ilgili olarak bugüne dek Radikal'deki "Gece Gündüz Moskova"köşesinde yayınlanan yazıları:

Radikal'deki 22 Ekim 2002 tarihli yazı :

Çankaya-Kremlin hattı işlemiyor

Kim okur, kim önemser, kim üstüne alınır bilmiyorum ama, ben vebal boynumda kalmasın diye yazıyorum:

ınanması zor ama Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bugüne dek devlet başkanları düzeyinde bir kez bile resmi ziyaret yapılmadı. 'Ne var bunda? Çok mu mühim?' demeyin. Rusya, Türkiye'nin son zamanda en önemli ticaret partneri. Doğalgazdan turizme, inşaattan dış ticarete geniş bir yelpazede iş yapıyoruz. Rusya'da 1 milyar doları bulan yatırımımız var. 1994 krizi dahil, bitkisel hayata her girişinde Türk ekonomisi için Rusya 'serum' oldu, müthiş bir pazar olarak önümüze sonsuz imkânlar açtı. Son krizden çıkışı Rusya'yla ticarette arıyoruz. O yüzden, üst düzey bir ziyaret, siyasi ilişkileri de roketler ve işadamlarına moral verirdi.

Etrafınıza bir bakın; dünya ekonomisi krizdeyken, kanat takıp uçan tek ekonomi Rusya'da. Bu pastadan daha çok pay almak için, tüm liderler Moskova'yı 'su yolu' yaptı. Kremlin hemen her hafta birkaç üst düzey konuğu ağırlıyor.

Oysa bizim 11 yıllık ortak geçmişimiz 'dolaylı temas'lardan ibaret; 1997'de Demirel KEı zirvesi için gelmiş Moskova'ya. Yeltsin de 1999'da ıstanbul'a, AGıT zirvesine günübirliğine gitmiş. Sezer ile Putin bir kez New York'ta, bir kez de Almatı'da uluslararası toplantı arası birkaç dakika görüşmüşler, hepsi o kadar. En son üst düzey ziyareti, iki yıl önce Rus başbakanı Kasyanov yapmış.

Bu sonbahardan umutluyduk. Sözde, Mavi Akım boru hattı tamamlanacaktı, açılışına Putin gidecekti, ilişkilerde yepyeni bir sayfa açılacaktı... Ama bu ziyaret de Türkiye'deki siyasi belirsizliğe kurban gitti. Seçim kararı, geziyi rafa kaldırdı.

Aslında diplomasinin eski dar kalıpları yok artık. Kırmızı halılı, bando-mızıkalı, kravatlı, asık suratlı zirveler önemini yitiriyor. Putin bu yaz Karadeniz kıyısında, Soçi'deki yazlığında onlarca devlet başkanını kravatsız ağırladı. Hafta sonu uçağa atlayıp bir çay içimlik Soçi'ye gelen dünya liderleri, sıcak mesajlar, samimi fotoğraflar bıraktı. Biz onlara kıskançlıkla baktık. 'Sezer günübirliğine Karadeniz'i geçip komşuya çaya gelemez miydi? Putin de iade ziyaretle Trabzon'a hamsi yemeye gitmez miydi?' diye hayıflandık. Bu 'temassızlık hali'ne aklımız ermedi.

Birisi çıkıp ne olduğunu anlatsın bizlere. 'Soğuk savaş' bitti, 'soğuk barış' mı başladı yoksa? ABD'den ıran'a, Fransa'dan Kuzey Kore'ye kadar tüm dünya Rusya ile canciğer kuzu sarması oldu, bizim derdimiz nedir Allah aşkına?

***

Radikal'deki 2 Eylül 2003 tarihli yazı:

Putin Antalya'da tatil yapınca...

Putin'in ıtalya gezisinden medyaya yansıyan renkli görüntüleri izliyor musunuz? Berlusconi'nin kanındaki 'Akdeniz ateşi' Putin'e de bulaşmışa benziyor. Bu sempatik ıtalyan, 'eğlenceli politika' denilen yeni bir diplomasi türünün öncülerinden. Bu yıl Putin'le beşinci kez baş başa. Olayın 'yüksek siyaset' ve 'şov' tarafı neyse de, her buluşmaları, ıtalyan iş dünyasına Rusya'da yeni menfaat kapıları açmaya devam ediyor. Bize de 'hasetle' onları izlemek kalıyor. Her yıl 1 milyon Rus Türk sahillerine tatile geliyor, ticari ilişkilerimiz iyi durumda. Ama 'Mavi Akım' krizi ortamı fazlasıyla bulandırdı. Putin'in yakın zamanda Türkiye'ye gelme ihtimali vardı, o da suya düştü. Oysa ki ilk kez bir Rus devlet başkanının Türkiye'ye yapacağı resmi ziyaret, sanıldığından çok daha önemli ve 'yol açıcı' olacaktı. O yüzden şahsen ben, Putin'in Antalya sahillerinde vatandaşlarıyla birlikte tatil yapacağı günü Türk-Rus ilişkilerinin yeni 'miladı' olarak bekleyeceğim. Türk tarafında bunu mümkün kılacak
bir 'lider'in geleceği günü de...

***

Radikal'deki 28 Aralık 2004 tarihli yazı:

Erdoğan ile Putin üzüm yer mi?

Putin'in Ankara gezisinden iki jest hatırlarda kaldı. ılki, kendisinden beklenmeyecek bir sıcaklıkla Cumhurbaşkanı Sezer'i sarılıp öpmesiydi -ki bu bu resim hafızalara kazındı-, ikincisi trafiği altüst ettiği için Ankara halkından özür dilemesiydi. Hatta Moskova'da bu konu değerlendirilirken, "Bunlar tesadüf değil, üzerinde çalışılmış detaylardı" diyenler oldu. "Moskova'da onun korteji yüzünden trafik sürekli kesilip millet perişan olurken Ankaralılardan özür dilemesi kara mizah örneği" diye yorum yapanlar da vardı. Orasını fazla kurcalamayalım. Ama Putin'in sıcak jestlerini bir kenara not edelim. En son geçen haftaki yıllık basın toplantısında Türkiye'den şikâyet eden Yunanlı gazeteciyi kibarca paylamasını ve özellikle turizmde alenen Türkiye reklamı yapmasını da 'artı hanesi'ne yazalım. Detaylar önemlidir. Erdoğan 12 Ocak'ta Moskova'da Putin ile görüşecek. Bizce, Putin'in bu son jestini unutmamalı ve teşekkür etmeli. Erdoğan ile Putin'in frekansları tuttu. Hayırlı bir 'dostluğun' ilk adımları atıldı. Erdoğan da tıpkı Berlusconi ve Schröder gibi sık sık Moskova'ya 'çay içimlik' de olsa gelip giderse bu dostluğun lezzetli meyveleri yenmeye başlanacak. Ama her zaman iki tarafın da üzüm yemesi gerektiği hatırlanmak kaydıyla.

 ***

Radikal'deki 31 Ağustos 2004 tarihli yazı:

Siyasette 'güvensizlik' sorunu

Siyasette 'güvensizlik' sorunu Siyasi pencereden bakınca, itiraf edelim, yüzyıllardır Rusya-Türkiye hattında en geçerli kavram 'karşılıklı güvensizlik' idi. Ortak geçmişimiz maalesef bunu körükleyen olaylarla dolu. Ama arkamıza değil önümüze bakalım. Eski 'hasımlar'ı ABD ve Avrupa bugün neredeyse Moskova ile 'hısım' olmuşken, biz hâlâ Ankara'nın genlerine işleyen 'Moskova alerjisi'nden tam kurtulamıyoruz. AB kapısında sürünürken 'alternatif planlar' düşünmüyoruz. Oysa değişen dünya dengeleri, Çin'in büyüyen etkisi, SSCB sonrası ortaya çıkan yeni devletler, Kafkasya'daki kırılma noktaları hep 'Avrasyacılık' düşüncesini yeşertiyor. Yeryüzünde 'Avrasyalı' olarak anılan iki ülke Türkiye ve Rusya'nın birlikte yapabileceği çok şey var. Bunun altyapısı, Avrasya Eylem Planı ile 2001'de iki ülke arasında zaten imzalandı. Putin'in gezisiyle şimdi 'çok boyutlu partnerlik' için somut adımların atılma zamanı geliyor. Kapıyı ilk çalan, Moskova'ya gelen Erdoğan'dı. Putin o kapıyı şimdi açıyor. Liderlerimizin bu kapıdan hevesle girmeleri lazım.

Bugüne dek en büyük sıkıntımız, 'üst düzeyde temas eksikliği' idi. Blair'den Berlusconi'ye tüm dünya liderleri yılda birkaç kez Moskova'ya gelirken, biz komşu kapısını çalmıyorduk. Bu artık aşılmalı. Erdoğan ve Sezer, icabında hafta sonu Karadeniz'in karşı kıyısına bir çay içimlik de olsa gitmeli. Devletin tepesinden yaratılacak bu olumlu hava, aşağıda didinip duran işadamlarına müthiş bir rüzgâr yaratır. Emin olun, Putin'in Türkiye'yi ziyareti sayesinde Rus halkının da, Rus polisinin de bize bakışı olumlu yönde değişecek. Putin'in her olumlu sözü, 'bahar havası' estirecek. Çünkü Rusya'da en büyük 'kanaat önderi' başkanın ta kendisi.

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Yıl biterken Rusya'daki işlerinizi geçen yıla kıyasla nasıl değerlendiriyorsunuz?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама