"Beyin göçünü durdurmanın tek yolu insanları zincire vurmak"
Rusya, 2022 yılından bu yana hızlanan beyin göçüyle birlikte bilim dünyasında ciddi bir çözülme yaşıyor. Scopus veritabanı üzerinden yapılan kapsamlı analizler, her yıl ülkede çalışan araştırmacıların yaklaşık binde 8’inin ülkeyi terk ettiğini gösteriyor. Moskviçmag'ın aktardığına göre, sadece 2023 yılında yurtdışına çıkan akademisyen sayısı 1938’e ulaşarak rekor kırdı. 2024’ün ilk beş ayında bu sayı şimdiden 1133’e ulaşmış durumda. Aynı dönemde ülkeye dönen ya da yeni gelen bilim insanı sayısı bunun çok altında. Fizik, matematik ve bilgisayar bilimleri gibi uluslararası ölçekte entegre disiplinlerde göç oranı daha yüksek.
Habere konu olan araştırmanın yazarı Andrey Lovakov’a göre, yaşanan kayıp sadece sayısal değil, niteliksel bir boşalma anlamına geliyor. Ülkeden ayrılanlar arasında uluslararası tanınırlığı olan akademisyenler ile gelecek vadeden genç araştırmacılar öne çıkıyor. Bu durum, hem mevcut uzmanlık düzeyini hem de akademik kuşaklar arası bilgi aktarımını tehdit ediyor. Göçün yöneldiği ülkeler arasında Almanya, ABD, İsviçre, Finlandiya ve İsrail gibi geleneksel merkezler öne çıkarken; Ermenistan, BAE ve Kazakistan gibi yeni göç güzergâhları da dikkat çekiyor. Çin ve Hindistan’a ise neredeyse hiç göç olmadığı gözleniyor.
Bilim insanlarının göç nedenleri arasında sadece siyasi veya ekonomik faktörler değil, aynı zamanda kurumsal çöküş ve etik dışı uygulamalar da yer alıyor. Akademik liyakat yerine ilişkilerin belirleyici olması, bazı üniversitelerde yaygınlaşan intihaller, sahte bilimsel unvanlar ve bilim dışı uygulamalara verilen destek göçü teşvik eden başlıca etkenler arasında. Biyolog Aleksandr Pançin, bu tabloyu “sistemin, bilimi değil sadakati ödüllendirmesi” olarak tanımlıyor.
Yurtdışında yaşayan Rus akademisyenler göç sürecinin kişisel ve profesyonel anlamda zorlayıcı olduğunu kabul ediyor. Ancak çoğu, uluslararası akademik çevrelerin daha açık yapısı ve bilimsel özgürlük nedeniyle geri dönmeyi düşünmüyor. Sosyolog Dmitriy Rudenkin, 2022’de yaşanan ani çıkışın ardından göç akışının istikrar kazandığını, ancak yaşanan kayıpların uzun vadede telafisinin çok zor olacağını savunuyor. Özellikle sosyal bilimlerde, ideolojik baskılar nedeniyle en nitelikli kadroların ayrıldığına dikkat çekiliyor.
Astrofizikçi Sergey Popov, bilim insanlarının göçünü “uzun süredir biriken ve şimdi açığa çıkan bir yapısal krizin sonucu” olarak yorumluyor. Popov'a göre, araştırma altyapısına erişim zorlukları, uluslararası iş birliklerinin kesilmesi ve akademik izolasyon, sadece mevcut nesli değil, yeni kuşakları da etkileyecek. Pandemi ve özel askeri operasyon sonrası dönemde uluslararası deneyimden yoksun kalan yeni akademisyen kuşağı, ileride daha düşük bilimsel kapasiteye sahip olabilir.
Popov "Beyin göçünü durdurmak ancak insanları zincire vurarak mümkün olabilir. Bu yüzden, nasıl durduracağımızı değil, bilim insanlarını ülkemizin laboratuvarlarına nasıl çekeceğimizi, Rusya’yı dünya çapındaki araştırmacılar için nasıl cazip hale getirebileceğimizi konuşmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Tüm bu tabloya rağmen geri dönüşlerin sınırlı olduğu belirtiliyor. Araştırmacı Anna Kuleşova, yurtdışında geçici pozisyonlarda çalışan bazı bilim insanlarının dönüş yaptığını ancak kalıcı olarak geri dönenlerin çok az olduğunu aktarıyor. Kuleşova’ya göre, gelecekte bilimsel sistemin yeniden inşasına katkıda bulunmak isteyenler çıkabilir; ancak bu ancak özgürlük, liyakat ve bilimsel etik gibi temel ilkeler garanti altına alındığında mümkün olacak. Aksi takdirde Rusya’da bilim, yalnızca kendi içine kapanan, dünya standartlarından uzaklaşan bir yapı olmaya devam edecek.
18.6.2025

Реклама