Gündem nükleer tehdit: Rusya neyi hedefliyor?
Rusya, Eylül 2024’te nükleer doktrininde önemli değişiklikler yaparak, stratejik caydırıcılık politikasını güncelledi. Bu değişiklikler, Vladimir Putin tarafından Güvenlik Konseyi toplantısında açıklandı. Temel yeniliklerden biri, nükleer olmayan bir ülkenin nükleer bir devletin desteğiyle Rusya’ya saldırması durumunda, bunun ortak bir saldırı olarak değerlendirilmesi. Putin, nükleer silah kullanımının “ülkenin egemenliğini korumak için en son çare” olarak tanımlandığını ve bu silahların uluslararası istikrarı sağlamada önemli bir rol oynadığını vurguladı.
Putin, değişikliklerin Rusya'nın güvenliğini korumak için gerekli olduğunu belirtti ve nükleer triadın, yani kara, hava ve deniz unsurlarından oluşan nükleer güç yapısının, stratejik dengeyi sürdürmekteki hayati önemine dikkat çekti. Ancak, mevcut küresel siyasi ve askeri tehditlerin artması nedeniyle nükleer doktrinin güncellenmesi gerektiğini savundu. Özellikle, nükleer olmayan devletlerden gelebilecek tehditler ve bu devletlerin nükleer güçlerle iş birliği yapması durumunda Rusya’nın caydırıcı adımlar atacağını belirtti.
RBC ajansı açıklamaların olası sonuçlarını şöyle analiz etti:
"Değişiklikler, Rusya’nın nükleer silah kullanma koşullarını genişletti. Daha önce dört ana koşul altında nükleer silah kullanımı öngörülüyordu: balistik füze saldırısı, nükleer veya kitlesel imha silahlarının kullanımı, kritik devlet veya askeri hedeflere saldırı, ve Rusya’nın varlığını tehdit eden bir konvansiyonel saldırı. Yeni değişikliklerle birlikte, nükleer olmayan bir devletin nükleer bir devletin desteğiyle Rusya’ya saldırması da bu koşullara eklendi.
Bu değişiklikler, Rusya’nın nükleer doktrininde daha sert bir yaklaşım benimsemesine yol açtı. Özellikle Batılı ülkeler tarafından geliştirilen düşük güçlü nükleer silahların kullanımının artan bir tehdit oluşturduğunu belirten Putin, bu gelişmelere dikkat çekerek Rusya’nın bu tür tehditlere karşı tetikte olması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Batılı uzmanların bu silahların kullanımını daha normal bir olay gibi değerlendirmesi, Rusya’yı bu alanda daha sert adımlar atmaya yönlendirdi.
Rusya'nın bu değişiklikleri, NATO’nun artan nükleer kapasite geliştirme çabalarına bir yanıt olarak görülebilir. Putin’in yanı sıra Rus yetkililer, özellikle NATO'nun bu alandaki adımlarının, Rusya'nın stratejik çıkarlarına doğrudan tehdit oluşturduğunu ve bu nedenle nükleer caydırıcılık politikalarının güncellenmesi gerektiğini savundular. Rus diplomatlar, Batı’nın bu alanda aldığı önlemleri ve Rusya’nın gücünü küçümsemesini eleştirerek, daha net ve sert bir tutum sergilemenin önemine dikkat çekti.
Bu bağlamda, Rusya’nın nükleer doktrini diğer büyük nükleer güçlerin stratejileriyle karşılaştırıldığında, daha geniş kapsamlı bir caydırıcılık politikası izlediği görülüyor. ABD, Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkeler nükleer silahları yalnızca "aşırı durumlarda" kullanmayı planladıklarını belirtirken, Rusya’nın yeni doktrini, nükleer silah kullanımına ilişkin daha geniş bir manevra alanı tanıyor. Bu da uluslararası arenada nükleer gerilimin artabileceğine işaret ediyor."
Kommersat gazetesindeki ilk analizde ise özetle şu değerledirme yapıldı:
"Putin, nükleer silahların kullanımının, Rusya'nın egemenliğini ve stratejik güvenliğini korumada son çare olduğunu yineledi. Ancak dünya genelinde artan askeri tehditlerin ve risklerin dikkate alınarak nükleer doktrinin güncellenmesi gerektiğini belirtti. Bu bağlamda, Rusya'nın nükleer caydırıcılık politikasının genişletileceği ve daha fazla devlet ve askeri ittifakın bu kapsamda değerlendirileceği ifade edildi. Ayrıca, nükleer silahların kullanımını gerektiren tehditlerin listesi de genişletilecek.
Doktrinde yapılan diğer önemli bir değişiklik, herhangi bir nükleer olmayan devletin nükleer bir güçle işbirliği yaparak Rusya’ya saldırması durumunda, bu saldırının Rusya’ya yönelik bir ortak saldırı olarak ele alınacak olmasıdır. Putin, bu yeni düzenlemenin Rusya’nın kendini savunma hakkını güçlendirdiğini ve özellikle nükleer güçlerin desteklediği saldırıların önüne geçilmesinde kritik bir rol oynayacağını belirtti. Bu, özellikle Batı ile yaşanan gerginlikler bağlamında önem kazanmaktadır.
Putin, nükleer silahların kullanımıyla ilgili koşulların da netleştirildiğini belirtti. Buna göre, Rusya, yalnızca balistik füze saldırılarına değil, aynı zamanda hava ve uzay saldırı araçlarının geniş çaplı kullanımına da nükleer bir yanıt verme hakkını saklı tutacak. Stratejik ve taktiksel hava araçları, seyir füzeleri, insansız hava araçları ve hipersonik araçlar bu kapsamda değerlendirilecektir.
Bir diğer önemli değişiklik ise Rusya'nın müttefiki olan Belarus’a yönelik saldırılarda nükleer silah kullanma hakkının genişletilmesidir. Putin, Belarus’un Rusya ile olan müttefik ilişkileri kapsamında herhangi bir saldırıya uğraması durumunda, Rusya'nın nükleer caydırıcılığı devreye sokabileceğini belirtti. Bu değişiklik, Rusya'nın müttefikleri için de güçlü bir savunma garantisi sağlıyor.
Son olarak, Putin, Rusya ve Belarus'a karşı konvansiyonel silahlarla yapılan saldırıların da, bu ülkelerin egemenliğine yönelik kritik bir tehdit oluşturması durumunda nükleer silah kullanımını meşru kılacağını belirtti. Bu, doktrinde yer alan mevcut düzenlemelere kıyasla, nükleer silah kullanım eşiğinin daha da düşürüldüğü anlamına geliyor. Putin, bu değişikliklerin modern askeri tehditlere ve risklere uygun şekilde detaylandırıldığını ve orantılı olduğunu vurguladı."
26.9.2024
Реклама