Rusya 30 yılda nasıl değişecek?
Taşradan Moskova'ya göç duracak mı? Göçmen akını devam edecek mi? Kuzey Kafkasya ayrılacak mı? Çin Sibirya'yı yutacak mı? Rusya'da geçtiğimiz günlerde yayınlanan "Rusya 2050. Ütopyalar ve Tahminler" adlı kitap tüm bu soruların yanıtını arıyor. Komsomolskaya Pravda gazetesi, kitabın yazarlarından ünlü siyaset bilimci Yekaterina Şulman ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Şulman geleceği tahmin etmenin kolay olmadığına, ancak bazı eğilimlerin yarına dair fikir verdiğine işaret ediyor. Siyaset bilimcinin dikkat çektiği ilk eğilim, ülke genelinde doğum oranı ve nüfus azalırken, iç göçün artıyor olması. Bu ise taşranın insansızlaşması, büyük şehirlerin kalabalıklaşması demek.
Bir başka deyişle nüfus Moskova ve St. Petersburg başta olmak üzere 1 milyon ve üzeri sayıda insanın yaşadığı 15-18 merkezde yoğunlaşırken, özellikle Ural ötesinde büyük bir boşluk meydana gelecek.
Örneğin ABD'deki gibi büyük şehirlerden yorulup küçük şehirlere taşınmak isteyenlerin meydana getirdiği bir göç akınının Rusya'da mümkün olup olmadığı sorusuna Şulman Rusya'nın şartlarına dikkat çekerek yanıt veriyor.
Rusya'da büyük şehirlerde kendi konutuna sahip insan sayısı hiç de az değil.
Bu ise insanları oldukları yere bağlayan bir etken. Genç aileler taşrada iyi okul bulamayacaklarından, yaşlı nüfus ise iyi sağlık hizmeti bulamayacaklarından korkarak büyük şehirlerde kalmaya devam ediyor.
Yekaterina Şulman, bu etkenler ışığında Moskova ve çevresindeki kümelenmenin büyüyeceğine kesin gözüyle bakıyor.
Şulman göç konusundaki bir soruya ise göçmenlerin daha fazla suça meyilli olduğu iddiasının İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı verilerle çeliştiğini yanıtını veriyor.
Göçmenlerin Rusyalılardan daha fazla çocuk yapma eğiliminde olduğu iddasının ise doğru olduğunu söylüyor.
Şulman'a göre, bu kaçınılmaz bir süreç ve önüne geçmenin tek yolu göç almamak, ancak Rus ekonomisinin içinde bulunduğu durum itibarıyla bu seçenek gerçekçi değil.
Şulman, Kuzey Kafkasya'nın artan nüfusuyla birlikte ayrılıkçı eğilimlerin kuvvetlenip kuvvetlenmeyeceği yönündeki bir soruya ise "ayrılıkçılık nüfus artışıyla değil, başta elitler olmak üzere ayrı yaşamanın daha iyi olacağı düşüncesinin kökleşmesiyle başlar" yanıtını veriyor.
Siyaset bilimciye göre, Kuzey Kafkasya özelinde şu anda böyle bir düşünce söz konusu değil. Şulman ayrıca verilerin Kafkasya'nın da nüfusunun gerileme eğiliminde olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.
Sibirya'da bir Çinli nüfus istilası tehlikesi konusunda ise Şulman, Çin'in de büyük şehirlere göç, doğruganlık oranının düşmesi gibi Rusya'dakine benzer eğilimlerin etkisi altında olduğunu belirtiyor.
Buna göre, Çin kaynaklı bir tehlike söz konusu ise eğer bu Çinli nüfusun Sibirya'ya gelmesi şeklinde değil, Çinli şirketlerin Rus doğal kaynaklarını ucuz bedeller karşılığında satın alması şeklinde olabilir.
Şulman son olarak şu anda ülkedeki siyasal yapının sosyolojik yapıyla uyum içerisinde olmadığını dile getiriyor. Buna göre, yeni neslin karar verici mekanizmalarda daha fazla yer almasına paralel olarak ülkenin siyasi bir değişim sürecine girmesi de kaçınılmaz. Buna göre, yeni siyaset dış politikayla daha az, ülkenin sosyal problemleriyle daha fazla ilgili, daha sol bir siyaset olacak.
7.8.2021
Реклама