Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Hiç hesapta olmayan, mecburi bir Nijni Novgorod "hapsi"nden notlar

 

NIJNI’DE  BIR HAFTASONU

Bir  yabancının başına gelebilecek  sevimsiz durumlardan birisi,  beşirli bir zaman dilimi için  çalışma program yapıp  görevli  gittiği yabancı bir sehirde   hiç hesapta olmayan  bir  tatil durumu  ile karşı kaşıya kalıp,   evinden uzakta bir hafta sonu veya  birkaç gününü  hiçbir  iş yapmadan  geçirmek zorunda kalmasıdır.  Eve geri  dönmek veya orada  kalmak hesabı yaptığınızda,  kalmanız daha ağır basıyorsa yapacak fazla birşey yok demektir. 

14 Haziran Rusya’da  “Deyn Löhkoy Promıyşlenmosti”   (Hafif Sanayi Günü, yani  bir nevi KOBı günü).  Sovyetler zamanından kalma  bu gelenek  günümüzde belki   büyük şehirlerinde pek kutlanmıyordur,  lakin küçük ve orta boy işletmelerin  bulunduğu  bazı küçük şehirlerdeki  fabrikalarda  çalışanlar,  önceden yaptıkları hazırlıklarla “Deyn Löhkoy Promıyşlenmosti”   gününü,  kendi aralarında  hazırlanmış bir eğlence programı düzenleyerek bu geleneği sürdürüyorlar.  Fabrikaların bahcelerinde  düzenlenen bir alanda  oluşturdukları takımlarla (Türkiye’deki orta dereceli okulların bazılarında yapılan yıl sonu şenliklerinin benzerleri sayılabilecek)  çeşitli yarışmalar düzenleyip kazananlara  fabrika idaresi tarafından hazırlanmış ödüller  veriliyor. Yarışan takımların yine  kendi  çalıştıkları bölümlerinden topladıkları taraftarlar ile tezahuratlar, şarkılar ve danslar eşliğinde herkes, hatta aileler  ve çocukların bile katıldığı eğlence dolu bir gün oluyor.  Elbette böylesine yorucu  ve bol kahkahalı  bir günün sonrasında  yeniden işbaşı yapmak zor   olacağı için o günün öğleden sonrasını   “Karotki Deyn”,  yarım gün tatil ilan ediyorlar, 

Işte biz de Bagaodsk’da  “Deyn Löhkoy Promıyşlenmosti” ye böyle yakalandık, hemen peşine de hafta sonu  eklenince  birkaç  günümüzü  bu küçük şehirde  işsiz güçsüz  geçirmek zorunda kaldık.  Affınıza sığınıyorum  “tecavuz kaçınılmaz ise, zevk almaya çalışın” derler ya, biz de  yapılacak en güzel şey  yakın çevreyi keşfetmektir deyip  sabah güneşinin  parlak ışıkları ile yola koyulduk. 

Nijni Novogorad’dan Moskova’ya giderken güneybatıya doğru bir yol ayrılır,  yaklaşık 60 km sonra o yol  sizi Pavlovo adında  küçük ama sevimli bir şehire götürür.  Yaz aylarında bu yolda  yolculuk yaparsanız  kendinizi  bir an için  Rusya’da değil de Avusturya, ısviçre, veya  Güney Almanya’da sanırsınız.  Yol boyunca etrafınızı çeviren zümrüt yeşili çimenler ve orman sonrasında sanki bir ıngiliz malikhanesine girer gibi yolun  her iki yanına sıra sıra dizilmiş uzun kayın ağaçları arasından şehre giriş  yaparsınız....

Bu sıcak  Haziran ayında haftanın yorgunluğunu atmak için Pavlovo’ya  gidip Oka Nehri’nde serinlemeye karar verdik. 1566 yılında kurulmuş olan  bu küçük şehrin içindeki   yaşlı  binaların duvarlarından fışkıran ağaç dalları da bizi doğruluyor  ve  doğanın buraya ne kadar da  cömert davrandığını  gösteriyordu.

Oka nehri Volga’yı besleyen en önemli kollarından biridir. Pavlova’nın  hemen yanıbaşından geçiyor. şehri  karşı kıyıya bağlanan yol çok ilginç  geldi.  Hani bizim Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ırmakları geçmek için halk kendi gücüyle  ahşap ve halatlarla asma köprüler kurar ya işte benzeri biri köprüyü de  burada çelik dubaları  yanyana getirip üzerini beton kaplayarak  bir köprü meydana getirmişler.  Köprünün  araçlar geçtikçe sallanması,   salaş ve güvensiz görüntüsü kimseyi   aldatmasın  sakın, zira üzerinden ağır yük  kamyonlarının  bile rahatça geçtiğine tanık oldum, üstelik köprünün bir köşesinden altından “jet skilerin” geçebileceği kadar boşluk  bile bırakmışlardı.

Mecburi  tatilimizin birinci günün  sonunda  Bagarodsk’a dönüşümüzde   bir kafede dondurma molası verip  yorgunluk atmak istedik.  Rusya’da yapılan dondurmaların lezzetine dünyanın hiçbir yerinde rastlamadım. Roma’da bile!....Rus kombinatları henüz süte hile karıştırmadıkları için olsa gerek, sebebini tam anlamıyla  bilmiyorum ama Rus yapımı dondurmayı ağzınıza aldığınızda dilinize saf süt tadı hemen bulaşır.  Rusya’da  dondurmanın  tadı kadar servisi de dünyanın diğer köşelerinden oldukça farklıdır. Normal  kafelerde oturup yiyeceğiniz  dondurma için dünyanın her tarafında farklı ücretler ödersiniz  ama ödenen bedel  kabına konulan dondurma   top sayısının, her bir  top fiyatı ile  çarpımı sonucu oluşur diye biliriz. Ama burası Bagarodsk ve burada kurallar farklı işliyor. Teraziye içinde iki top dondurma olan tabak konuluyor tartıdaki ağırlığa göre sizden parası isteniyor. Bu iki top dondurma  145 gr. 47 ruble, diger iki top için  155 gr. 51 ruble....

Bu dondurma meselesi açılınca aklıma hemen Galiç’teki  dondurma komedisi  geliyor.  Kastroma’ya bağlı Galiç kasabasında  gittiğimiz bir lokantada yemek sonrası tatlı niyetine dondurma istediğimizde garson  kadın “Dondurmayı, sade mi, meyveli mi, çikolatalı mı,  nasıl istediğimizi” sordu.  şaşırmıştım. 12 bin nüfuslu Galiç’te böylesine zengin dondurma çeşitleri olsun hayret! Neyse ben çikolatalı, arkadaşım da limonlu  dondurma istedik. Biraz sonra  benim önüme  kağıdından  yeni   çıkartılmış sade (vanilyalı)  dondurma ve yanında açılmamış  bir paket Babayevski  fabrikasının çıkolatası geldi, arkadaşıma da sade dondurma yanında dilimlenmiş limon  geldi. ışte size galiç usulu  çikolatalı ve limonlu  dondurma...

Ertesi günü Nijni Novogorad’a indik.  Oka nehrini Volga’yla birleştiği bir noktaya  kurulmuş bulunan Kremlinin bahçesinden aşağı baktığınızda sanki kendinizi Topkapı sarayında hissediyorsunuz.  Tek fark Topkapı sarayından karşıya baktığınızda Üsküdar, Kızkulesi, Harem , Haydarpaşa, Kadıköy ve  Moda sahillerini görürken burada göz alabildiğine yeşillik ve orman görüyorsunuz, Boğaz’dan  geçen  büyük yük  ve yolcu gemileri  ile  tekneler burada yerlerini  küçük mavnalara ve nehir turu yapan teknelere bırakıyordu.

Aynen  Fatih Sultan Mehmet’in Istanbul’u aldıktan sonra 1478 yılında  Boğaz’ın,  Karadeniz’den gelip Marmara’ya açıldığı noktasındaki  muhteşem manzarayı  seyredebilmek  için  Topkapı sarayını  Sarayburnu’nndaki tepeye inşa ettirmesi gibi , 1508 yılında Rus Çarı olan  III. ıvan Vasiliyeviç de  kendi Kremlin Sarayı’nı,   Oka nehrinın Volga ile sapan şeklinde birleştiği ve doğanın böylesine bir peyzaj  görüntüsünü başka hiçbir yerde vermediği bu  noktada kurmuştu.  

Kendimi bu güzellikler içinde  Harem dairesinin kafesli cumbalarından Boğaz’ın serin rüzgarında dışarıyı seyreden  cariyeler   gibi hissettim. Onlar Topkapı sarayında hapistiler, bense Nijni Novogorad “regyonu”nda...

3/7/2009

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Yıl biterken Rusya'daki işlerinizi geçen yıla kıyasla nasıl değerlendiriyorsunuz?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама