Derdimiz ve dersimiz: Zarf ve mazruf
![]()
Yıllardır dönüp dolaştığımız ve ne hikmetse hep aynı noktaya çıktığımız kangren bir sorun var: Türkiye'nin yurtdışında tanıtımı. Bütçeler artıyor-azalıyor, görseller havada uçuşuyor, reklam ajansları değişiyor, her gelen meselenin belini kırmak için yemin ediyor, ama bir de dönüp bakıyoruz ki, kan ter içinde kalsak da, bir arpa boyu yol gitmişiz...
Moskova cephesinden durum şöyle görünüyor: Türkiye'nin reklam-tanıtım stratejisi, mahalleye yeni gelen bir delikanlıyı andırıyor. Oğlan sürekli şık elbiseler giyip, saçına briyantin boca edip, jön tıraşı yaptırıp, yakasına kırmızı lale iliştirip mahallenin sokaklarında volta atıyor. (Biz de hep güzel görüntülü bilbordlar, 5-10 saniyelik TV reklamları ile Rusların karşısına çıkıyoruz.)
Kız bu yakışıklıyı her seferinde görüyor, başını çevirip muhakkak bakıyor, hatta 'Vaaayyy!' çekiyor. Ama son tahlilde bunun 'zarf' olduğunu, 'mazruf'u bilmediğini düşünüyor. Yani görüntü bu da, arkasında ne var? Kılık kıyafet düzgün, ama delikanlı kimdir, ilginç midir, sıkıcı mıdır, eğlenceli midir, kültür-sanat-tarih denince boş mudur, 'keşfetmeye' değer mi? (Türkiye bilborda sığan birkaç kare, üç-beş saniyelik güzel görüntülerin ucu ucuna eklenerek reklam filmi yapıldığı bir klipten mi ibarettir, gerisi nerededir? Nasıl anlatılmalıdır?)
Kız birkaç kez denizin, plajın yüzü suyu hürmetine oğlanın peşinden atlayıp gidiyor, memnun da dönüyor, ama bu aşk artık sevgiye dönüşsün, bağımlılık yapsın istese de, pek olmuyor. Çünkü oğlan kendi mahallesinde ha bire 'Bende her şey var; güzellik, kültür, sanat, tarih, yemek, hoşgörü... Aklına ne gelirse bende gani' dese de, her yıl Rusya'ya gelip yine fiyakalı giysilerle caddelerde, sokaklarda volta atmaktan başka (yine aynı bilbordlar, medya reklamları...) bir şey yapmıyor. Kızı karşısına alıp kendini anlatmıyor, zevklerini, zenginliklerini sayıp dökmüyor. Kız da bu fiziki güzelliğe doymaya başlıyor, 'Bu adamda başka bir numara yok mu' diyor. (Ruslar da birbirinin aynısı otellerden, tek tip tatilden sıkılmaya başlıyor.)
Uzun lafın kısası, Türkiye önce tanıtım stratejisini gözden geçirmeli. Yıllardır Rusya'da bir turizm ürünü olarak Türkiye'nin ha bire 'lansmanı' yapılıyor. ıçerik taşımayan, doğası gereği sadece görüntü ve slogandan ibaret reklam kampanyalarıyla 'Cennet ülke Türkiye' tekerlemesi biteviye tekrarlanıyor. Oysa artık Türkiye'yi bilmeyen, duymayan, kendisi değilse de bir yakını muhakkak gitmiş olmayan bir Allah'ın kulu kalmadı Rusya'da. Temcit pilavı gibi aynı bilbordları, aynı filmleri evirip çevirip göstermeye, bunun için de milyonlarca dolar harcamaya gerek var mı? Değilse, neye gerek var?
Artık Ruslara bol bol Türkiye'nin 'içeriğini' anlatmak lazım. TV'deki popüler gezi programlarından gözde turizm-lifestyle dergilerine kadar, okumayı ve bilgiyi seven Rus halkına, bizzat Rus profesyoneller eliyle Türkiye'yi anlatacak, tanıtacak programlar, sayfalar yaptırmak lazım. Tarihinden kültürüne, edebiyatına, Türk ve yabancı yazarların Türkiye kitaplarını, sadece saygın Rus yayınevleri eliyle bol bol yayımlatmak lazım. Gazetecilerinden sporcularına, sanatçılarına kadar Rus toplumunun 'kanaat önderlerini' etkileyecek, onlar üzerinden Rus halkına olumlu Türkiye mesajları göndertecek PR çabalarını arttırmak lazım. Biz söylediğimizde 'sübjektif ve reklam' damgası yiyecek Türkiye gerçeklerini, ünlü, Ruslara söyletmek lazım. Bunlar hepten ıskalanıyor demek haksızlık olur; ama artık ağırlığın reklamdan çok PR'a dönmesi şart ve bunun için mevzuat engelini da aşmak lazım.
Türkiye turizmde okyanusları aştı, derelerde boğulmasın. 'Otellere' değil 'Türkiye'ye' gelen turistler yaratmadıkça işimiz kolay değil. Onun yolu da, mazrufun zarftan daha mühim olduğunu anlamak ve anlatmaktan geçiyor.
27/1/2008
Реклама