"Babuşka deme, diline biber sürerim"
Karşıdan geliyor, anlatıyorum işte, sevimli bir babuşka, muhtemelen yetmişin üzerinde… “Affedersin,” diye bölüyor tanıdık bir arkadaş. “Kim geliyor dedin?” "Babuşka", diyorum.
“Sen ciddi misin? –diye sinirleniyor.– Benim annem yetmiş iki yaşında, ve hâlâ zinde, güzel bir kadın.”
İtiraz etmeye çalıştım, dedim ki zinde olmak güzel, ama yine de “babuşka” denebilir. Ama bana, “aptalsın, kadınlara hakaret ediyorsun,” dediler.
Ve muhtemelen gerçekten aptalım. Artık babuşka ya da nine yok. Belki taşrada yetmişini geçmiş kadınlar bu sıfatlara razı olabilir. Ama Moskova’da asla.
Burada “yaşlı” sözcüğü bile aşağılayıcı kabul ediliyor. “Yaşını almış kadın” desen bile, kulağa kötü geliyor.
Artık yaşla ilgili her şey yasak. En fazla kabul edilebilen kelime “anti-age”, o da yalnızca kozmetik ambalajlarında ve çok küçük puntolarla yazılmışsa.
Moskova sonsuz gençliğin şehri. Yaşlılara burada yer yok. Dünya Sağlık Örgütü mü? Onlara göre 60–75 yaş arası “yaşlı”, 75–90 arası ise “iyice yaşlanmış”.
O kâğıdı kendinize saklayın. Bizim sınıflandırmamız başka. 45 yaşına kadar kadınlar “kız”, sonrası “kadın”. Ebediyen. Ne babuşka var, ne nine.
Torunlarının bile kendilerine babuşka demesine izin vermeyen kadınlar tanıyorum. “Bana Tanya de. Sadece Tanya!” — “Babuşka Tanya mı?” diye soruyor saf torun. “Hayır, sadece Tanya.”
Ve aslında bu mantıklı. Özellikle kadın psikolojisi açısından. Çünkü kelimeler sadece kelime değil, küçük enerji parçacıkları (evet, biraz ezoterik dokunuş, biraz NLP). Ve bir kadına “yaşlı” ya da – Tanrı göstermesin– “ihtiyar” derseniz, bu onu öldürmez belki, ama içine hüzün, keder ve karanlık bir gölge salar. Daha dün, hafif elbisesiyle randevuya koşarken herkes arkasını dönüp bakıyordu. Bugünse birdenbire “yaşlı vatandaş” olmuş. Bu, kadını çökertebilir. Çünkü kadınlar narin, duyarlı ve çevresine bağlıdır. Başkalarının sözlerinde ve bakışlarında yaşar. Nasıl görülüyorsa, öyle hisseder.
Benim gençlik arkadaşlarım hâlâ “kız” benim için. Gözümde değişmediler. Oysa çoğu çoktan büyükanne oldu – yani teknik olarak. Ama bana göre hâlâ o eski neşeli kızlar. Belki de hâlâ benimle sohbet etmek istemelerinin nedeni budur: Ben onlarda hâlâ “Arabesque” şarkılarına dans eden, kahkahalar atan genç kızları görüyorum.
Bu yüzden sosyal medyadaki en kıymetli yorumlar şunlardır: “Ne kadar genç görünüyorsun!”, “Resmen genç kız gibisin!”, “On yıl öncekinden bile daha iyisin!” – Bunlar bir tür psikoterapi gibi, güzellik bakımı gibi, ruha sürülen nemlendirici krem gibi.
Bir gün markette sıradayım. Önümdeki adam döndü ve dedi ki: “Burada bir babuşka vardı, ama bir yere gitti.” Hemen arka sıradan bağırıldı: “Kime babuşka diyorsun sen?!” Ve elinde bir kutu karbonatla biri çıktı ortaya. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre muhtemelen “çok yaşlı” sınıfında. Ama bu hakareti kabullenemedi. Şükür ki o karbonat paketini adamın suratına fırlatmadı.
Sonuç şu: Babuşka yok artık. Herkes uzun, genç ve mutlu yaşıyor.
Sadece kadınlar mı? Bir keresinde 65 yaşında bir adama “dyeduşka” dedim. Altına yorumlar yağdı. “Ben 66 yaşındayım, haftada üç kez spor salonuna gidiyorum. Neyin dedesi?!”
O anda düşündüm: On yıl sonra ben de o yaşta olacağım. Torunum bana “dyeduşka” dese hoşuma gider mi? Sanmıyorum. Muhtemelen kulağına eğilip şöyle diyeceğim: “Bak, bana sadece Lyoşa de. Ya da Lyoha. Tamam mı?”
Aleksey Belyakov, Moskviçmag
13.5.2025

Реклама