"Mutluluk gömleği" ve İvan İvanoviç...
KAAN AKOBA yazdı: Çocuklara anlatılan masallar, onların hayal dünyalarını genişletip, olaylara farklı açılardan bakabilmelerini sağlarken, hayatlarını da daha renkli kılarlar. İnsana özgü özelliklerden olup da, günümüz toplumlarında eksikliği en açık bir şekilde duyumsanan 'vicdan'; doğuştan yüreğimize konulmuş bir haslet olmanın ötesinde, doğru zamanda ve gerekli miktarda sulanması da gerekli bir fidandır.
Toprağa yeni ekilen taze fidanların, hayata tutunmalarını sağlayan can suyuna ne kadar ihtiyaçları varsa, çocuklarımızda oluşturmaya çalıştığımız törel bilincin de masallara, en az o kadar gereksinimi vardır.
***
Eski zamanlarda ülkenin birinde, kral, kraliçe ve biricik oğulları, altından saraylarında yaşarlarmış. Kralın çok ama çok büyük bir derdi varmış. Herşeyi olan, ama yine de bir türlü mutlu olamayan prensin yüzünü güldürmeyi, ülkesinde kim ne yapmışsa bir türlü becerememişmiş.
Bir gün kralın emri üzerine haberciler, ''Ey ahali'' diye okumaya başlamış ülkenin dört bir yanında kralın fermanını; ''Duyduk duymadık demeyin. Kim ki gelir prensimizin mutlu olmasını sağlarsa, ondan sonra ne dilerse dilesin, yüce kralımızdan.''
Yakındaki, uzaktaki diyarlardan, her çeşit alim, hoca, bilgin, hokkabaz, madrabaz, kim ne hüneri varsa, gelmişler saraya, hepsini ortaya dökmüşler ama, ne yapmışlarsa yine de gülmemiş yüzü, mutsuz prensin.
Yine doğmuş, batmış güneşler. Günler ayları, aylar yılları kovalamış. Sonra bir gece, rüyasına melekler girmiş, fısıldamışlar kralın kulağına;
Uzak tepelerden birinde, tek başına bir ağaç,
Kovuğunda yaşamakta, uludan ulu bir bilgin.
Sarayımıza gelsin, edeceği tek sözü olsun ilaç,
Prensimizin yüzü gülsün, bütün dertleri dinsin.
Haber salmışlar, üç günlük yoldan gelmiş Aksakal, vermiş işin sırrını, anlatıvermiş yapılması gerekeni.
Mutlu bir insan bulmak gerektir ilk önce,
Çıkartıp vermeli gömleğini, mutsuz prense.
Ne zaman gömlek prensin sırtında,
Ondan sonra artık her şey yolunda.
Mutlu bir adamın gömleğini giyerse, prensin de mutlu olabileceğine kral pek kolay inanmasa da, bakmış artık yapacak başkaca bir şey yok, emir vermiş adamlarına, ülkeyi bir baştan öbür başa dolaşıp, mutlu bir adam bulup kendisine getirsinler diye.
Yine günler, aylar geçmiş, mutlu bir insanı aramakla. Elçiler kime gitseler, ''Mutlu musunuz?'' diye sorduklarının, mutsuz olmak için mutlaka geçerli bir sebepleri oluyormuş.
Toprak ağalarına gitmişler, 'yağmur yağmadı' diye, yeterince ürün alamayacaklarından dolayı mutsuzlarmış, köylüler de, 'verim düşerse ağa paramızı ödemez' diye dertlenip üzülür, kendilerini mutsuz hissederlermiş.
Yolcu, yollardan şikayet eder, hancı müşterilerden.
Kısacası ülkede herkes, öyle ya da böyle ama bir şekilde kendini mutsuz hissedermiş.
Elçiler tam umudu kesip saraya döneceklerken, yolda bir oduncuya rastlamışlar.
''Dur bakalım bir soralım. Olmaz ya, hani belki bilir de söyler bize, eğer bu civarda varsa mutlu bir insan'' demişler.
Ey oduncu, bir dur da söyle bakalım bizlere,
Var mı buralarda bildiğin, mutlu bir er kişi?
Kralımız pek sevinecektir böyle bir habere,
Bundan sonra artık düzgün gidecek her işi.
Oduncu kafasını uzatmış sırtladığı sırıkların altından,
''Ben varım''
Önce kızar gibi olmuşsa da kralın adamları, bakmışlar oduncu onca yüke rağmen gerçekten de halinden pek bir memnun. ''Eh peki'' demişler, ''Hadi o zaman, neredeyse kulüben söyle de gidelim, bir gömleğini alıp hemencecik saraya varalım.''
Kulübemi göstereyim göstermesine de,
Yoktur benim ne yeleğim, ne de gömleğim.
Sırtım pek, karnım tok benim kulübemde,
Olmayan şeyi, söyleyin, size nasıl vereyim?
***
Gerçek ismi bende saklı ama biz isterseniz onu, Rusya'daki devlet dairelerinin tümünde, duvarlarda asılı duran örnek dilekçelerdeki en klasik isim ile, yani İvan İvanoviç İvanov olarak analım.
İvan İvanoviç İvanov, 'Büyük Vatanseverlik Savaşı' gazilerinden ve İkinci Dünya Savaşı'nda Berlin'e giren Sovyet Ordusu'nun askerleri arasında da bulunmuş bir savaş kahramanı.
Savaş ve sonrasında gösterdiği yararlılıklar nedeniyle de ülkesi tarafından, ömrünün sonuna kadar göğsünde şerefle taşıyacağı, tam yedi adet madalya ile onurlandırılmış, İvan İvanoviç.
Çocukların, masallarla büyüdüğü Sovyetler Birliği coğrafyasında doğmuş İvan, ''Gömleği olmayan ama mutlu olan adam'' masalını acaba hiç duymuş mudur?
Arkasına baktığınız zaman yazılı tarihten anlıyorsunuz ki solda, göğsünde yedi madalyanın olduğu fotoğraf, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının hemen öncesindeki bir Zafer Bayramı sırasında çekilmiş.
O gün fotoğrafçının karşısına geçerken İvan İvanoviç, nereden bilebilirdi ki, madalyalarının yeni sisteme geçiş sırasında birer birer elinden çıkacağını?
Çöken bir sistemin altından çıkıp hayata tutunmaya çalışan ailesine yardım için o kahraman asker, madalyalarını pazarlara götürüp, yüreği kan ağlayarak teker teker satacağını acaba bir an bile olsun düşünmüş müydü?
Önce oğlu gelmişti. Pazardaki konteynerinde satmak için Türkiye'den ayakkabı getirecek ama, bunun için de biraz daha paraya ihtiyacı olduğunu anlatacaktı. Ardından da kızı. Damadı ile köylerden birinde özelleştirilmekte olan bir kalhozu çok ucuza kapatacaklarmış ama, keşke biraz daha paraları olsaymış, sanki o zaman işler çok daha kolay olurmuş...
Hanımının, eski buzdolaplarını değiştirmek için gereken parayı yıllardır bir türlü bulamadıkları için, ne kadar mutsuz olduğunu bilmiyor muydu sanki? Hem ne olacak, herkesin onca ihtiyacını giderebilecekken, bir kaç metal parçasının dolapta tozlanıp durmasının, kime ne faydası olacaktı ki? ''Madalyalarımı satarsak eğer, sonra ben 9 Mayıs'ta sokağa nasıl çıkarım?'' diye tutturup, bencillik etmenin ne alemi vardı?
O, hayatı boyunca zaten hiç kimseye hayır diyememişti.
Karar verdi, götürdü sattı bütün madalyalarını. Herkesin gönlü olmuş, kısa bir süre için de olsa yüzleri gülmüştü işte.
Peki ya kendi yüzü?
İvan İvanoviç İvanov, sanırım zaten hiç bir zaman şöyle doyasıya bir gülememişti. Savaşlar, yokluklar ve sıkıntılarla geçen yılların ardından, değişen sistem de kendisine pek fazla bir şey getirmemişti. Hoş, gerçi onun da parada pulda gözü yoktu ama, yine de bir parça da olsa rahat bir hayat yaşamaya kim hayır derdi?
***
Aslında, iki resim arasındaki 'tek fark', İvan İvanoviç İvanov'un göğsünden yok olan yedi adet şeref madalyası.
Bu arada yüzüne hiç dikkat ettiniz mi, peki sizce her iki fotoğraftan bir tanesinde bile olsa gülümseyen bir insan, mutlu bir yüz ifadesi görebildiniz mi?
İki fotoğraf arasında değişmeyen tek şey ne biliyor musunuz?
İvan İvanoviç İvanov'un sırtındaki gömleği.
Sistemler, insanlar, ülkeler değişirken, onca yılda kendisine bir tane yeni gömlek bile almamış, alamamış, geçen yıllara rağmen değişmeyen tek şey gömleği olmuş.
Neden dersiniz? Başkasının gömleğini giymekle mutlu olunamayacağını bildiği için, yeni bir gömleği de gereksiz mi gördü acaba?
akoba66@yahoo.com
7/4/2013
Реклама