Doğdukları yerde ölenler...
Onları tıpkı kendim gibi, havaalanlarında görüyorum. Uzak iklimlere gidecek uçakları bekliyorlar. Gönülden gelen bir ses 'Kal' diyor, mantığın sesi her seferinde 'Git' diyor. Terk eden mi, terk edilen mi olduklarını çözemeden biniyorlar uzak iklimlerin uçaklarına.
Bozkırda bir kasabadan geçerken
Tozlu yolda iki sıralı kahveler sakin kıpırtısız
Otobüsü süzerler
Doğdukları yerde ölenler
Onları Moskova'nın puslu sokaklarında, Los Angeles'ın ışıltılı bulvarlarında, Londra'nın ıslak caddelerinde ya da Vancouver'ın temiz parklarında görüyorum. Kabuğu çatlatanlar, daha iyi bir hayatın peşinden zincirlerini kıranlar, insanca yaşamak için ait oldukları topraklardan kopup meçhule yelken açanlar... Kimi 'Başa gelen çekilir' hallerinde, kimi 'ınsan gibi yaşayacak bir memleket yaratabilmiş olsaydık burada ne işimiz vardı' hayıflanmasında, kimi 'yeni hayat'tan ziyadesiyle memnun, kimi dönüş gününü iple çekmekte, kimi umudun tabutunu çivilemekte...
Sıcak öğle sonları, kan uykularda
Serinliği dipsiz kuyuların
Soğutulmuş testilerde sızıntı
Güneş birden devrilir gider
Ve geceleri titrek fenerler
Hiç şikâyet etmezler
Doğdukları yerde ölenler
Sayıları milyonları buluyor. Ortak paydaları memleketi gurbet, gurbeti memleket yapmaları. Ama isteyerek, ama mecburiyetten. Kimisi dünya devi şirketleri yönetiyor, kimisi elin inşaatında eksi bilmem kaç derecede mala sallıyor. Pasaportları aynı. Dünyaları farklı. Memlekette olmayan birşeyler uğruna düşmüşler yollara. Kimi huzur, kimi para, kimi yarına güven duyarak yaşamak, kimi memleketi kaplayan karabuluttan kaçmak için doğdukları yerleri terk etmiş. Çoğu, 'Gittikleri her yerde ayrı bir gökyüzü ama aynı yüreği bulacaklarını' hesaba katmadan..
Dağ başında bir köyde
Kar altında dal gibi bir kız
Munzur dağı gibi köye yazgılı
Çeşme başındakı gülüşmeler
Gidiyorlar, geliyorlar... Çok zaman kalanlar gidenlere imrenerek bakıyor, gidenler kalanlara... Bazen gidenler, 'kaçmak'la suçlanıp lanetleniyor, ama içten içe onların yerinde olmak isteniyor. Onlar bir kabuğu kırıp, bir eşiği geçip, dönüşü olmayan yola girenler. şanslı olanlar, mutlu olmayı başaranlar 'dünya vatandaşı', ama çoğunluk ruhuyla 'haymatlos'. ıçki duvarı aşılıp yüreğin sesine kulak verildiğinde ortak payda ortak yakınış oluyor çoğu kez: 'Dönüp de ne yapacağız?' Gitmek mi zor, kalmak mı zor sorusu ortada kalıyor yine... Belki de en iyisi ta baştan o eşiği hiç geçmemek, en doğrusu 'insanın doğduğu yerde ölmesi' deniyor ve yine Livaneli'ye kulak veriliyor:
Dünya onlar için dönmez
Bilmezler yol yorgunluğunu
Sesleri yankı bulur
Hep aynı kayadan, aynı saat diliminden
Düşlerinde Çin-ü Maçin'e giderler
Doğdukları yerde ölenler
11/12/2007
Реклама