PAZAR YAZISI/ Moskova'da ayda 5 bin dolar kazandıran kebap iş
O an derin bir nefes aldım. Ders 1: Eğer Moskova’nın merkezinde park ettiğiniz arabayı ararken birisi gelip size bu soruyu sorarsa sevinin: Arabanız çalınmamış demektir! Gerçi ben bir araba çaldırmış bir Moskovalı olarak hep sıramı savdığım hissiyle yaşıyorum, ama hiç belli olmaz. Ders 2: “Arabanızı mı arıyorsunuz?” sorusuna “Evet” cevabını verirseniz, arkasından kesinlikle şu cümleyi işitirsiniz: “Çektiler, ama anlaşırsak en fazla bir saate sorun hallolur”.
Ölümü görüp sıtmaya razı olanların hüzünlü mutluluğu ile baktım adamın suratına. Daha birkaç gün önce TV’de, neredeyse hiç park yeri olmayan bu koca şehrin sokaklarında arabası çekilenlerin ‘dramını’ izlemiştim. Aslında birkaç yüz rublelik (en fazla 10-15 dolar) resmi cezadan başka bir şey ödemiyordunuz arabanıza kavuşmak için. Ama dağbaşında bir yerde saatlerce bekleyen insanlar, kuyrukta kavgalar, her biri yarım saatte doldurulan tutanaklar, oradan bir başka mezbeleliğe gidip garajda arabasını arayanlar... Tam bir cehennem azabıydı yaşananlar.
Adam cin bakışlarıyla süngümün düştüğünü anladı: “4500 rubleye bir saate hallederiz. Ama sakın yanlış anlamayın. ısterseniz ben adresleri size söyleyeyim, taksiye atlayıp kendiniz gidin halledin. En az 5-6 saatiniz gider, ben dostça uyarayım”.
ıstediği tam 175 dolardı. Bezgin bir halde hesap yaptım kafamdan. Söylediği adres Çin’deki bir sokaktan daha tanıdık değildi. Çevreyolunun dibindeki adrese gidecek taksiye en az 30-40 dolar vermem gerekecekti. Kuyrukta 5-6 saat bekleyip 10-15 dolar daha ödeyecektim. Sonra, eğer o dağ başında bulabilirsem bir başka taksiye atlayıp arabamın olduğu garajı arayacaktım. Adam bana 1 saatte cenneti vaad ediyordu. Pazarlık için bir hamle yaptım ama ‘tok satıcı’ kapıyı sıkıca kapattı. Derhal teslim oldum. Bir dakika sonra, Ukrayna köylüsü şoförün, 100 dolar bile etmeyecek, yürümesi mucize külüstür Jiguli’sinde tıngır mıngır yol alıyorduk.
Öfkem yerini yılgınlığa bıraktı. “Hep aynı yerde mi bekliyorsunuz?” dedim. “Kızıl Meydan’ın yanı iyidir. Orada çok araba çekiliyor” dedi, “lütfen yanlış anlamayın, illegal bir şey yapmıyorum, aksine bence insanlara hizmet veriyorum. Geçende kadının biri Lexus cipini bulamayınca çalındı sandı, az daha kalpten gidiyordu, yetişip kurtardım”. “Günde kaç iş çıkıyor?” diye yokladım. “ıki, en fazla üç. Haftasonu çok içi çıkıyor. Ama Moskova trafiğinde daha fazlasına yetişemiyorum” diye sırıttı. “Sizin verdiğiniz paranın en fazla yarısı bana kalıyor” deyince dehşetle bir hesaba giriştim: Günde iki ‘servis’ten 175 dolar, ayda bu hesapla neredeyse 5 bin dolar kazanıyordu bu herif! “Adam lazım mı, size takılayım” dememek için kendimi zor tuttum.
O arada hiç bilmediğim yollardan, resmi daireye geldik. En az 30 kişi kuyrukta, güneşin altında çile dolduruyordu. Nikolay birine telefon etti. “Siz oturun, şimdi geliyorum” dedi. 5 dakika sonra işlemler halledilmiş olarak geldi, 15 dakika sonra da arabamın direksiyonundaydım.
Kıssadan hisseler: Moskova’da yaşamak, hiç bir şeye şaşılmaması gerektiğini, her seferinde bir kez daha şaşırarak öğrenmek demektir. Mesela belediyenin çekilen aracın sahibinden çekici parası almadığını, şoförleri bile ayda 40 bin ruble (1600 dolar) kazanan çekicilerin parasının bütçeden çıktığını hayretle öğrendim. Moskova’nın bir yandan servisin en berbat olduğu, ama öbür yandan da Nikolay örneğindeki gibi ‘en hızlı, en etkili’ hizmetin ücreti mukabili anında sağlandığı bir şehir olduğunu bir kez daha idrak ettim. Ayda 3-5 bin dolar kazanan Nikolay’ın memleket meselelerine dalıp, “Biz adam olmayız. Herkes kendini düşünüyor, ülkeyi düşünen yok. Sahi Türkiye’de bu işler nasıl oluyor?” diyen sesi kulağımda, gazlayıp gittim.
Реклама