Hürriyet'in hamlesinden alınacak ders: Rusya'dan korkma, geç kalmaktan kork!
Bazı haberlere, biz Rusya’da yaşayan Türkler, Türkiye’deki okurdan farklı tepki gösteriyoruz. Çünkü Türkiye-Rusya arasında her hapşırık bizi nezle ediyor. Ya da tam tersi, her tebessüm bizim yüzümüzde güller açtırıyor.
Mesela Putin’in Türkiye’ye gelmesi belki sizin için sıradan bir olay; oysa bizim için, sonuçları Moskova’da gümrükte pasaportumuzu inceleyen görevlinin tavrında bile yansımasını bulan bir işaret fişeği olabiliyor...
ıster fazla alınganlık deyin, ister gurbet psikolojisi deyin, ne derseniz deyin.
Memleketi de, markalarımızı da bazen abartarak benimsiyoruz.
Mesela Ramstore’de bir çürük bir domates görsek hemen alıp bir kenara atıyoruz ki, bir Rus müşteri görüp şikayetçi olmasın...
Gittiğimiz restoranda bira içeceksek, özellikle “Efes!” diyoruz. Garson “Yok” derse, “Nasıl olmaz, dünyanın en güzel birası, bi dahaya yok derseniz kalkar gideriz” diye taklıyoruz.
Önümüzde yürüyen fıstık gibi bir kızın kalçalarına erkeklik hormonlarımız ayaklanmış bir halde bakarken bile, eğer Colin’s damgasını görürsek birden bire ‘milliyetçi damarımız’ ötekini bastırıyor.
Enka’nın ya da diğer inşaatçılarımızın diktiği her görkemli binanın önünden, sanki babamızın malıymışcasına sahiplenerek ve gururlanarak geçiyoruz.
Tverskaya Caddesi’nin en prestiji yerinde, herkesin gözünün önünde devasa Beko reklamını gördüğümüzde, yanımızda bir Rus dostumuz varsa, “Bu var ya bu! Bizim markamız!” diye hava basıyoruz. Vestel’e, Taç’a ve diğerlerine, gözbebeğimiz gibi bakıyoruz buralarda.
şimdi, yıllardır evimizi kiraladığımız, arabamızı bulup aldığımız, kiralık ofisimizi bulduğumuz, “Neden Türkiye’de böylesi yok?” dediğimiz meşhur ilan gazetesi “ız Ruk v Ruki”, yani “Elden Ele” de biz Türklerin eline geçti. Ne güzel! Dün Hürriyet Grubu, yüzde 67.3’lük hisseyi 336.5 milyon dolara satın aldığını ilan etti. Hayırlı olsun. Dileriz arkası hızla gelir. Dileriz milyon milyon tirajlı gazeteleri basmak için matbaa da kurarlar, Türkiye’deki büyük deneyimle bu coğrafyada dergiler, gazeteler de çıkarırlar, Doğan Ofset’in yıllardır uzaktan kotarmaya çalıştığı işleri Rusya’da tesisler dikip basarlar.
Hürriyet’e “Dabro pajalavat” derken, “Ah keşke!...” diye bir cümle kurmadan da edemiyoruz. Bu büyük operasyondan alınacak en önemli dersi, “Rusya’dan korkma, geç kalmaktan kork” diye özetlemek mümkün. Rusya’ya vakti zamanında çok ucuz maliyetlerle atılamayan adımlar, bugün kat be kat pahalıya atılabiliyor. “Satın alınan Trader Media East'in Rusya ve BDT’deki tarihi hepi topu 11 yıl... 1996’da ilk yatırımlarını yapmış ve kısa sürede 500 milyon değer biçilen bir grubu yaratmışlar. Rusların dediği gibi “Riske girmeyen şampanyayı içemez!”
Keşke şarık Tara, 1997’de Rahmi Koç’u Moskova’da ilk Ramstore’u –yanılmıyorsam- 17 milyon dolarlık bir yatırımla kurmaya ikna ederken, Aydın Doğan’ı ve diğer birçok büyük patronu da da bu coğrafyaya adım atmaya ikna edebilseymiş... Bugün Ramstore’un sahibi Ramenka şirketinin cirosu 600 milyon dolara dayandı.
Keşke Efes Pilsen’in ilk fabrikasını açtığı 1999’da, birkaç milyon dolar ayırıp birkaç projeyi riske edecek büyük Türk müteşebbis sayısı daha fazla olsaymış... Efes’in sadece sıfırdan yarattığı “Starıy Melnik” birasının isim hakkı için en az 250 milyon dolar değer biçiliyor bugün...
Tabii ki şirketlerimizin artık büyük paraları bastırıp büyük şirketleri satın alacak güce ulaşmaları göğsümüzü kabartıyor. Ama daha da önemlisi, sıfırdan büyük değer haline gelecek projeleri yaratıp yaşatmaları. Bunun için Rusya biçilmiş kaftan. Hala pazarın önü açık. Yarının devleri, şimdilik kuluçkadalar.
Hürriyet umarız Türkiye’deki büyüklüğünü Rusya’ya da taşır ve kendi sektöründe hala piyasada boşluk varken, büyük değerler yaratır. Ve bugün TME’ye ödediğinin kat be kat fazlasını ödemek için alıcıların etrafında fır döneceği projelere imza atar.
Neyse. Bundan sonra Ruslara caka satmak için bir nedenimiz daha var: “ız Ruk v Ruki de bizim!”.
Реклама