Türkler neden 'Hayır' demeyi bilmez?
Markette ne var ne yok diye hızla karıştırdığım bir ekonomi dergisini "Yabancı işadamları Rusya'ya niye geliyor?" başlığını şıp diye yakalayıp aldım ve eve geldim. ışte yukarıdaki paragraf o yazıdan alınma. Türklerin kurnaz ve ısrarcı esnaf tarafını öne çıkarıp, "Bir mal yoksa yok deyin kardeşim, neden bizi oyalıyorsunuz" dokundurmasını yaptıktan sonra günah çıkarıyor yazar:
"Ama bizde durum daha kötü. Biz iletişime hep 'Hayır' diyerek başlıyoruz."
Bu, gerçekten de es geçilmemesi gereken bir Rus karakteristiği. Dergideki örnek, burada yaşayan herkesin her gün tanığı olduğu bir 'ters bakış' durumunu yansıtıyor: "Bira yok mu?" diye soruyor müşteri, "Yok!" cevabı geliyor. Sokakta size yaklaşan birisi "Ateşiniz var mı?" diye sormuyor, "Ateşiniz yok mu?" diyor!
Bana kalırsa, bizim birbirimizden esaslı farkımız yok. Türkler de, Ruslar da 'aşırı uçta' duruyor. Ticarette ya da hizmet sektöründe Ruslar hep 'Hayır' demeye meyyal; biz ise kafamıza silah bile dayansa 'Hayır' diyemiyoruz, 'Araya adam koruz, bi şekilde hallederiz' sallapatiliğine düşüyoruz. Biz hayatın kendisi için tam tersini yapsak da, ticarette bardağın tamamı boş olsa bile dolu göstermeye çalışıyoruz, Ruslar dolu bile olsa boş diyor. Oysa bir orta yol bulmak lazım. Hadi, Ruslar kendi meselelerini kendileri halletsin deyip bırakalım bir kenara. Peki biz kendi söküğümüzü nasıl dikeceğiz?
Mesela Rusya'da başarılı olmuş işadamlarına sorun, bu işin 'olmazsa olmazları'nı... ılk uyarılarından biri, "ış hayatında Ruslara verdiğiniz sözü ne pahasına olursa olsun tutun. Tutamayacağınız sözü asla vermeyin!" olacaktır. Rusya hâlâ çek ve senetin olmadığı; ticaretin büyük ölçüde verilen söze, boş bir kâğıda atılan imzaya dayandığı; akreditifin, teminat mektubunun ancak büyük işlerde anlam kazandığı; iş hayatından kaynaklanan 'meselelerin' çoğu kez hâkimle değil bir hakemle veya bilek gücüyle halledilmeye çalışıldığı bir coğrafya... Kapitalizmin henüz genlerini tam olarak bozamadığı Ruslar, ticarette genellikle dürüstler. Ben, 1998 krizinde batan birçok Rus işadamının yıllar sonra Türk alacaklılarını bulup borçlarını ödediklerini, o alacağa çoktaaan çizik atmış Türk işadamlarının şoka girdiğini bilirim.
Türk işadamları içindeyse çürük domatesler maalesef çoğalmaya başlıyor. Tutamayacakları sözleri verip sonra altında ezilenler, Türk işadamı imajına fena halde darbe vurmaya başladı. şu sıralar hem Ruslar hem de birbirleriyle iş yapan Türklerden o kadar çok şikâyet gelmeye başladı ki. Nasıl ki başarılı olanlara haklarını veriyoruz, imajı zedeleyenleri de yazıp haklarından gelmek mi gerekiyor? Yoksa hatalarını anlasınlar diye beklemek mi?
Lafın kısası: Aynada kendinizle yüzleşeceksiniz. Dükkânda o nargile yoksa 'Yok' diyeceksiniz. Tutamayacağınız sözleri vermeyeceksiniz. Çekirgenin sonsuza kadar sıçrayamayacağını unutmayacaksınız. 'Yıllardır Rusya'da Ruslarla iş yapıp kazık yemedim, ne geldiyse başıma bazı Türklerle iş yapmaktan geldi' diyenlerin hızla artmasının ayıbı sizinse, hesabını vereceksiniz. Dost acı söyler.
Реклама