Moskova-Ankara hattında can alıcı soru: "Sahi biz nerede yanlış yapıyoruz?"
Sahi yoldaş, biz nerede yanlış yapıyoruz?
25/06/2006
Suat Taşpınar
"Ne söylendiğinden önemlisi, kimin söylediğidir" demişti bir büyüğüm, gazeteciliğe ilk adım attığım yıllarda.
Haber değerlendirmesi yapılırken bu söz denek taşıydı. Kulağa çok önemli gelen bir lafı ortadirek biri söylemişse haber olmaz. Ama kamuoyunda ağırlığı olan biri, çoğu kez ne söylese haber olur; önemli bir laf ederse zaten olay olur! Mehmet Y. Yılmaz'ın Hürriyet'te yazdığı Moskova izlenimlerini Türkiye'nin bu coğrafyadaki yetersizliğine getirip, "Bir yerde hata yapıyoruz; ama nerede" diye bitirdiği yazısını okuyunca bunlar geldi aklıma.
Biz, eş dostun haricinde kimsenin okumadığı muhabirler, arada bir gırtlağımıza kadar dolunca, yaradana sığınıp yazıyoruz. Rusya söz konusu olunca Türkiye'nin gördüğünün, buzdağının minik bir parçası olduğunu anlatıyoruz. Bu kadarının bile Türkiye'yi heyecanlandırdığını söylüyoruz. Enka, Efes, Migros, şişecam, Colin's ve diğerlerinin dillere destan başarılarına daha onlarcasını ekleyememenin aslında bizim başarısızlığımız olduğunu çiziktiriyoruz. Türk müteşebbisinin Rus pazarında hâlâ 'Saldım çayıra, mevlam kayıra' diye ilerlediğini dillendiriyoruz. Devletin zirvesinde 'Putin'le amma güzel ahbap olduk' muhabbetinin gerisini somut olarak dolduracak bir tek proje bile getirilemeyişinden kahroluyoruz. 'Gözümüzün önünde Rusya'nın fırsatları birer birer kaçıyor, köşe başları tutuluyor, karşılıklı çıkara dayalı siyasi ilişkilerin ağları örülüyor, Rus sermayesi gidecek ülke ararken Türkiye zayıf kalıyor' diyoruz...
Ama biz gariban muhabir-yazarlar, yankısız vadilerde bağırıp duruyoruz. ışte bu yüzden, yüreğimizi dağlayan meselelerin kara sularına, arada bir sözü dinlenir, yazdığı okunur abiler girince pek bir mutlu oluyoruz. Vallahi doğru söylüyorum. ışte Mehmet Y. Yılmaz gelmiş Moskova'ya. Müthiş değişimi yazmış. Türkiye açısından Rusya'nın önemini anlatmış. Tarkan konserine gitmiş, orada bir Türk sanatçısına yönelen sevgi selinin şifrelerini çözmüş. Ve 'habercilik' yapmayı da ihmal etmeyerek bam teline basmış: "Tarkan'ın şarkılarından oluşan bir köprü, Türkiye ile Rusya arasında gönülleri birbirine bağlamış bile. Bütün mesele, bu köprüden geçişleri artırmak artık. Yanıbaşımızda
150 milyon nüfuslu bir dev var ve biz o deve çöl devleti ısrail'in sattığının dörtte birinden bile daha az sebze-meyve satabiliyoruz.
Bir yerde hata yapıyoruz; ama nerede?"
Bu soru, tam da Cumhurbaşkanı Sezer'in Moskova'ya yapacağı ziyaretin arifesine rastlayınca, kimin okuyup kimin kulak kabartacağını dert etmeden iki kelamla cevap yetiştirmek lazım artık... Hatanın büyüğünü, uzun yollara stepnesiz çıkarak yapıyoruz. Dünya, Asya ya da daha doğrusu Avrasya yüzyılı olması beklenen bir döneme doludizgin giderken, tüm enerjimizi bizi reddeden Avrupa'nın kapısında harcayarak ilk yanlışı yapıyoruz. 'Medeniyet projesi' ile 'ekonomik çıkar projelerini' birbirine karıştırıyoruz. Birine emek vermenin öbürüne taş koymayacağını anlamak istemiyoruz, korkularımız bizi esir alıyor. SSCB devrinde nükleer silahıyla 'süper güç' olmak isteyip batan Moskova'nın, bu kez enerji kaynaklarına dayanarak aynı role soyunduğunu, enerji hatlarında Türkiye'yi köprü yapmaya elinin mecbur olduğunu göremiyoruz. Rusya Türkiye'nin önemini anladığı için Putin habire bize somut enerji projeleriyle adım atıyor, ama bizim dosyamız boş, karşı projeler getiremiyoruz. Kafamız hâlâ 'bavul ticareti' sakilliğinden kurtulabilmiş değil. Ya da 'Mavi Akım'da kazık yedik' diye popülist bir yalanın kuyruğuna sarılıp milleti aldatıyoruz. Kriz çanakçısı 'sıcak para' değil, harbi Rus sermayesi dünyada somut yatırım yapacak, şirket satın alacak ülke arıyor, onları çekmek için özel çabamız yok. Hadi, devlet 'Çankaya ve türban' meseleleriyle harap ve bitap; ama özel sektörün temsilcisi kurumlar da dökülüyor, Rusya dendiğinde. Tamamına erdirilmiş bir tek proje yok. Rusya'da hesapta Türk müteşebbisinin önünü açmak için başlattıkları projeler, Erbakan temellerinden geri kalmıyor. Yani Rusya'da nerede ve nasıl yanlış yaptığımız, büyük ölçüde cemaat ve imam ilişkisi gibi... ımamdan umudu kesip kendi başının çaresine bakan cemaat gemisini bir şekilde yürütüyor. ımama uyan cemaat (Bakınız: Hatemoğlu veya Ramsey'in Moskova deneyimleri) isyankârları oynuyor!
Sahi Mehmet bey, keşke Tarkan konseri çıkışı mesela Moskova'daki TOBTıM
Türk Ticaret Merkezi'ne de yolunuzu düşürseydiniz... Başbakan'ın törenle açtığı, bugün kapılarına kilit vurmak zorunda kalan boş mağazaların önünden geçseydiniz. Üst kattaki Türk restoranında oturup vatandaşlara 'Ne iş' diye sorsaydınız... Sebze-meyve dahil, sorularınızın çoğuna cevap alır giderdiniz. Evet, biz hepimiz bir yerde hata yapıyoruz. Sahi, nerede?
Реклама