Dünya Kanser Günü'nde Rusya'dan 'erken teşhis' uyarıları
4 Şubat Dünya Kanser Günü'nde Rusya'dan da önemli uyarı mesajları geldi. Perm Ulusal Araştırma Politeknik Üniversitesi’nden (PNİPU) biyofizikçi İvan Krasnyakov, kanserin erken teşhis edilmesinin önemine ve hastalığın ilk belirtilerine dair önemli bilgiler paylaştı. Krasnyakov, kanserin, kontrolsüz bir şekilde çoğalan ve çevre dokulara zarar veren anormal hücrelerden oluştuğunu belirtti. Normalde bağışıklık sistemi, mutasyona uğramış hücreleri yok etme kapasitesine sahip olsa da, bağışıklığın zayıflaması durumunda bu hücreler kontrolden çıkarak tümör oluşumuna yol açabiliyor. Kanser genellikle geç evrelerde teşhis edildiğinden, tedavi süreci daha karmaşık hale geliyor. Bu nedenle uzmanlar, erken tanının hayati önem taşıdığını vurguluyor.
Uzmanlara göre, hızlı yorgunluk hissi, açıklanamayan kilo kaybı veya alımı, hafif ateş, cilt renginde değişiklikler ve uzun süre devam eden sindirim sorunları gibi belirtiler kanserin erken evre sinyalleri olabilir. Bununla birlikte, sağlıksız yaşam tarzı faktörleri de kanser riskini artırıyor. Krasnyakov, sigaranın akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu, aşırı alkol tüketiminin ise karaciğer, ağız ve yemek borusu kanserlerine yol açabileceğini belirtti. Düzensiz beslenme, obezite, fiziksel aktivite eksikliği ve kronik stresin de kanser gelişimini tetikleyen unsurlar arasında yer aldığı ifade edildi. Bilim insanları, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve sigara-alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmanın kanser riskini önemli ölçüde azalttığını vurguladı.
Kanserin erken teşhisi için gelişmiş teknolojik yöntemlerin kullanıldığı belirtiliyor. Krasnyakov’a göre, sıvı biyopsi, PET-CT, kontrastlı MRG ve düşük doz bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme teknikleri kanserin erken evrede tespit edilmesine yardımcı oluyor. Özellikle mamografi, kolonoskopi, Pap testi ve HPV testi, meme kanseri, kalın bağırsak kanseri ve rahim ağzı kanserinin erken teşhisi açısından büyük önem taşıyor. Bu testlerin düzenli olarak yapılması, hastalığın birinci veya ikinci evrede yakalanmasını sağlayarak tedavi şansını artırıyor.
Son yıllarda, kanser tedavisinde immünoterapi ve gen terapisi gibi yenilikçi yöntemler ön plana çıkıyor. İmmünoterapi, bağışıklık sistemini harekete geçirerek kanser hücreleriyle daha etkili bir şekilde savaşmasını sağlıyor. Bu tedavi yöntemi özellikle melanom, akciğer, böbrek kanserleri ve lenfoma gibi hastalıklarda etkili sonuçlar veriyor. Ancak, bazı durumlarda bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesine yol açarak otoimmün reaksiyonları tetikleyebiliyor. Gen terapisi ise, kanser hücrelerinin genetik kodunun değiştirilerek bağışıklık sistemi tarafından daha kolay hedef alınmasını sağlıyor. Bilim insanları, bu yöntemin sadece tümör hücrelerini yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda hastalığın ilerlemesini de durdurabileceğini belirtiyor. Yeni tedavi yaklaşımlarının, kanserle mücadelede umut verici sonuçlar doğurabileceği ve uzun vadede daha etkili çözümler sunabileceği ifade ediliyor.
4.2.2025
Реклама