Bir zamanlar komiserdi, şimdi başarılı işadamı
Belki Rusya’da çok fazla “başarı öyküsü” okudunuz, duydunuz ve gördünüz. Ama böylesine eminiz ki tanık olmadınız. Ali Galip Savaşır meslek hayatına komiser olarak başladı, arada vekaleten de olsa kaymakamlık bile yaptı. 1980 darbesi sonrası, 1402’lik olarak devlet görevinden koparıldı. Ve bugün Moskova’da başarılı bir iş adamı…
İşte onun öyküsü:
Onu Moskova’da pek az Türk tanır. Ortalıkta pek göremezsiniz. Kendi dünyasında, işinde gücündedir. Mücadele eder, ‘savaşır’. Zaten adı da Ali Galip Savaşır. “Hayatı roman” denilebilecek bir kişi aslında. Akla gelmeyecek mücadelelerden ‘galip’ çıkmayı başarmış biri. Hayatınızda hem komiserlik, hem vekaleten kaymakamlık ve belediye başkanlığı, hem halde sebze-meyve komisyonculuğu, hem inşaat malzemesi ve kimyasalları ticareti yapmış ve başarılı olmuş bir insan tanıdınız mı hiç? Hem “en seçkin öğrenci” sayılıp Cumhurbaşkanının huzuruna çıkan, hem “en kötü öğrenci” denilip okuldan atılan birisinin öyküsünü merak eder misiniz? O zaman anlatalım:
Ali Galip Savaşır’ın rahmetli babası, ailesinin nafakasını çıkarmak için İzmir’deki NATO tesislerinde Amerikalılar için kuru temizleme işinde çalışıyordu. Oğlunun gün gelip Rusya’da işadamı olacağını söyleseler gülerdi herhalde. Dünya küçük işte!
1956 doğumlu olan Savaşır, aslında hiç aklında yokken, mahalle arkadaşlarının teşvikiyle 1970’te polis koleji sınavına girer. Ankara polis kolejini başarı ile bitirir. Ardından, Türkiye’de polisin yönetici sınıfını yetiştiren prestijli Polis Akademisi’ne girer. Sadece okulda değil, sosyal hayatta da aktif bir öğrencidir. Sol harekete yakındır. Türkiye’nin en çalkantılı siyasi dönemleri yaşanmaktadır. 1976 yılında, akademinin 2. yılında iken Türkiye’de hükümet değişir. Sağ görüşlü partilerin koalisyonu başlar. Daha sonra Türkiye’de bakanlık koltuğuna kadar yükselen Agah Oktay Güner, o dönemde Polis Akademisi’nde maliye dersleri vermektedir. İlk derste, kendisinden önceki solcu profesörün ders kitabını eleştirir ve Marks’ın görüşlerini öğrettiği için suçlar. Çok sevdiği hocasına hakaret edilmesine dayanamayıp itiraz eden Ali Galip Savaşır, yeni hocanın gazabına uğrar. Okuldan atılır. Polis Koleji’nde iken bir bayram günü ‘örnek öğrenci’ olarak devrin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün huzuruna çıkma şerefine ulaşan Savaşır, bu kez ‘başarısız ve yeteneksiz bir öğrenci’ diye karalanıp okuldan atılmıştır! 2 yıl sonra bu kez yine iktidar değişir. Sol koalisyon işbaşına gelir Öğrencilere af çıkar. Savaşır da, Polis Akademisi’ne geri döner ve bitirir.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde komiser rütbesiyle 1978’de işbaşı yapar. Sonra Çankırı’ya, oradan Kastamonu’ya yollanır. Ardından Elazığ’ın Sivrice ilçesine gider. Bu arada Türkiye’de 1980 askeri darbesi olmuş, demokrasi askıya alınmıştır. Ülkeyi askerler yönetmektedir. Sivirce’de kaymakam belediye başkanlığı da yapmaktadır. O askere gidince, ilçenin hem polis teşkilatı, hem de kaymakamlık ve belediye başkanlığı vekaleten Ali Galip Savaşır’a kalır! Ve derken hayatının akışını tümüyle değiştirecek olay olur:
Türkiye’de askeri yönetim, üniversitelerden devlet dairelerine kadar her yerde görev yapan binlerce aydını, hiçbir gerekçe göstermeden işten atar. Tarihe “1402” olarak geçer bu uygulama. Piyango Savaşır’da vurur. 1983’te işsiz kala kalır. Memleketi İzmir’e döner. Bir gün bir arkadaşı arar. “Ankara halinde bir dükkanımız var. Gel başında dur” der. Bir zamanlar komiserlik yapan, ileride emniyet müdürü ve vali olmanın hayalini kuran idealist devlet memuru Ali Galip Savaşır, bir anda kendini domates biber satarken bulur! Hayatta yaptığı her işe dört elle sarıldığı için bu işte de ‘patron’ olur. Ama 1990’daki ilk Körfez savaşı işleri bozar. O arada mahkeme kararıyla devletteki görevine geri dönmüştür. Atandığı Bayburt’ta birkaç ay çalışır ve bu kez kendi isteğiyle devletten istifa eder. İzmir’e geri döner. İşleri toparlar. İhracata yönelir. Birkaç yıl içinde Almanya’da Münih halinde kendi şirketi olan, “Golden Light” diye kendi markası olan sebze-meyve tüccarı olmuştur.
O sırada Moskova’dan iki genç Türk kapısını çalar. Rusya’da satmak için sebze-meyve ister. Böylece Rusya ile tanışır. Bir süre sonra işlerini takip etmek ve alacaklarını tahsil etmek için Moskova’ya gelir. Pazarın büyüklüğünü görür. Kolları sıvar. Kendi sebzesini kendisi satmak zorunda kalır. Başta çok büyük sıkıntılar yaşar. Yolunu, dilini bilmediği bir şehirde el yordamıyla iş yapmaya çalışmaktadır. 1997 yılındır. Tam işleri toparlamaya çalışırken Rusya’da 1998 krizi patlak verir ve birçok işadamının başına gelenlerin aynısını yaşar: Çok büyük parası batar. O sırada şimdiki eşi İrina ile tanışır. Her şeye sıfırdan başlar. İki üç yılda yine işini zirveye çıkarır. Moskova’daki en büyük sebze-meyve tüccarlarından biri olur. Derken bir başka teklif gelir. Rusya’nın hızla gelişen inşaat sektörü cazip bir pazar yaratmaktadır. Türkiye’nin başarılı şirketlerinden ABS alçının temsilciliğini alır. Bu iş başlangıç da çok zahmetli de olsa düşündüğünden çok daha hızlı gelişir. Artık Rusya’da kazandığı deneyim, girdiği yeni işlerde önün açmaktadır. Rusya’nın neredeyse tüm şehirlerinde ABS alçıyı aranan bir ürün halini getirir. Ve son olarak da kendi markası olan AGS ile kalsit satmaya başlar. Boyadan plastik sektörüne kadar çok değişik sektörlerde kullanılan kalsit ürününü Türkiye’den getirerek pazarlamaya başlar.
Ali Galip Savaşır, tam 9 yıldır ter döktüğü Rusya’da umduğunun çok üzerinde bir noktaya gelmiş olmanın gururunu yaşıyor. Polis teşkilatının içinde pişen bir komiser, hayatının bin bir zorluğunu alt edip başarılı bir iş adamı olmuş sonunda. Hala ofisinin duvarında asılı olan Polis Akademisi diplomasına ve Gazi Üniversitesi İktisadi İdari İlimler Akademisi’nden aldığı kamu yönetim diplomasına gururla bakıyor. Şimdi ilk evliliğinden olan oğlu Erdem Onur’da üniversiteyi bitirdikten sonra babasının yükünü hafifletmek için Moskova’ya gelmiş. Rusça öğreniyor. Savaşır, işlerin dümenine oğlunu geçirip deniz ve güneş iklimlerinde daha fazla zaman geçireceği günlerin hayalini kuruyor. Arkadaşları şimdi Türkiye’de devletin önemli kademelerinde vali, emniyet müdürü olmuşlar. Zaman zaman buluşup eski günleri yad ediyorlar. “Kaderde Türkiye’de kalıp polis teşkilatında yükselmek de vardı, ama bize Rusya yolları nasip oldu. Hayat çoğu kez kendi bildiğini okuyor” diyor.
“Rusya’da yapılacak yanlışın maliyeti korkunç”
Rusya pazarının en büyük zorlukları ve kolayları sizce neler?
En büyük sorun, pazarın bilinmezliklerinin çokluğu. Bir de bilgiye ulaşma zorluğu…
Rusya’da iş yapmak isteyen Türk işadamlarına neler tavsiye edersiniz?
Hedeflerini çok iyi seçsinler Çünkü Rusya’da yapılacak yanlışın maliyeti korkunç. Türkiye’de ne olduklarının değil, Rusya’daki pozisyonlarının ne olduğunu iyi görsünler. Alçakgönüllü olmanın, htasız başarı getireceğini bilsinler. Yerel personele yer versinler. Bu ülkeye iş yapmaya, başarılı olmaya geldiklerini unutmasınlar, bazı eksikliklerinden ötürü bu ülkeyi küçümseme yanlışına düşmesinler.
Rusya’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Rusya’nın önümüzdeki 25 yıllık dönemde dünyanın en dinamik pazar ekonomisine sahip olacağına, Türkiye’nin Rusya pazarına verdiği önem ölçüsünde aydınlık günlere ulaşmasını kolaylaşacağına inanıyorum. Kısaca Türkiye’nin geleceğini AB’de değil Rusya’da görüyorum. Bu gelecekte yer almak isteyenler şu tavsiyede bulunuyorum: Bu ülkeye bugünü fırsat bilip vurup kaçalım mantığı ile değil, kalıcı, uzun vadeli projelerle gelsinler. Kurallara, yasalara uysunlar ve işe en baştan doğru başlasınlar.
(Kompas-Pusula dergisi, İlkbahar 2006 sayısı)
Реклама