Erman Ilıcak başarısının sırrını verdi: "Patron şirketi değil, yönetici ortak modeli"
Rus Türk İşadamları Birliği RTİB'in Moskova'daki "Zirve Sohbetleri"nin dünkü konuğu Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erman Ilıcak, "Önce insan" dedi. Marriott Aurora Hotel'de kalabalık bir Türk işadamı topluluğuna seslenen Ilıcak, şirkette klasik patron modeli yerine "yönetici ortak" modeliyle başarıyı yakaladıklarını vurguladı.
Toplantının açılışında konuşan RTİB Yönetim Kurulu Başkanı Naki Karaaslan, Ilıcak'ın başarılarıyla gurur duydukları bir işadamı olduğunu, onn ve şirketinin başarısından Rusya'da iş yapan herkesin alacağı dersler olduğunu vurguladı. Karaaslan RTİB'in faaliyetlerini özetledi, Rusya'da Türkiye'yi, Türkiye'de ise Rusya'yı doğru, objektif anlatmayı temel hedef yaptıklarını vurguladı.
Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Aydın Sezgin de konuşmasında Türk müteçebbislerin kendi başarılarıyla büyük mesafe aldıklarını, artık "devlet ile iç içelik talebini ve gerekliliğini aşarak" başarı öyküleri yazdıklarını söyledi. Sezgin, Türk inşaat şirketlerinin 1989'dan 2013 nisanına kadar 40 milyar dolarlık taahhüt işine imza attıklarını belirtti.
Daha sonra kürsüye gelen Erman Ilıcak 1994 yılında St. Petersburg'da 140 metrekarelik bir ofis tamirat işiyle başlayan ve bugün 30 bini aşkın çalışanı olan şirketinin başarı öyküsünü anlattı. Kendisini "Enka okulu mezunu" olarak niteleyen, genç bir mühendi olarak girdiği Enka'ya ve patronu Şarık Tara'ya büyük minnet duyduğunu vurgulayan Ilıcak, "çok cesaret ve az sermaye ile" çıktığı yolda katettiği yolculuğu anlattı.
Ilıcak, şirket felsefesi olarak ilk sıraya "insan unsurunu" koyduklarını, klasik patron şirketi kalıplarını kırıp, 15 kadar "yönetici ortağın" A takımını oluşturduğu örnek bir sistem yarattıklarını söyledi.
Rusya'daki rekabet ortamına işaret eden Erman Ilıcak, "Ama Türk müteahhitler olarak Rusya'da çok başarılıyız. Rusya'da eğer bir ihale kaybediyorsak muhakkak bir Türk şirketine kaybediyoruz" dedi.
Bir işadamının Türk inşaatçılar arasında Rusya pazarında aynı ihalelerde yoğun rekabeti eleştiren sorusunu yanıtlarken Ilıcak, "Sportmence rekabet her zaman iyidir, sağlıklıdır. Mesela Enka'ya, Şarık Tara'ya sonsuz saygım var ama bir ihale olursa o işi almak için etik olmak kaydıyla her şeyi yaparız. Bence başka türlüsü doğru olmaz" dedi.
İşte Ilıcak'ın kendi ağzından başarı öyküsü:
“Rusya’ya Enka ile inşaat mühendisi olarak geldim. 1985-90 yıllarında ODTÜ’de okudum. Okul yıllarında Enka’da part time çalıştım. Irak, Libya’dan sonra 1992 yılında Minsk’e (Belarus’un başkenti) geldim. 1992-1995 yılları Rus oligarklarının doğuş tarihleri, Rusya’nın değişim yaşadığı yıllar. Genç idiler ve riske atıldılar. Ben de 1994 yılında şansımı denemek istedim. Kolay bir karar değildi, çünkü fazla birikimim yoktu. Ailem için de kolay değildi, anne ve babam mütevazı insanlar, riski almaz. İlk anne ve babama anlattığım zaman, annem üst komşumuzun bize gelmek istediğini söyledi. Meğerse komşumuz kadın psikolog imiş (gülerek). Neyse konuştuk onunla ve ikna ettim. Sonra çantamı alıp St.Petersburg’a gittim. Orada küçük bir otel odasından başladık işe. Ben, tercüman ve şoförüm vardı. Büyük cesaretle yola çıktık. Başlangıçta küçük işleri yapıyorduk. Kadromuzu gazete ilanlarından kurmaya başladık. Ne tesadüf ki halen bir çoğuyla beraber çalışıyoruz. Hani derler, Allah karşınıza iyi insanlar çıkarsın.”
"St.Petersburg’da 1990’lı yıllarda küçük bir tadilat işiyle yola çıktım. O yıllarda 5-10 milyon dolarlık işler vardı, ama sayısı fazlaydı. Ama banka mektubu veremediğim, kadro olamadığı, yeterlilik ve geçmişim olmadığı için müteahhit olarak aldığım ilk iş 140 metrekarelik bir ofisin tadilat işi idi. Bu işlerle devam ettik. Kadrolaşma için Türkiye’de gazete ilanlarına başvurduk. İlanlar sayesinde çok değerli uzmanlar topladık. Sonradan anladık ki her şirektin bir kültürü varmış ve bizim kültürle, Türkiye’de büyük firmalardan gelen insanların iş kültürü arasında farklılığı gördüm. Onların yaklaşımıyla benim yaklaşımım farklıydı. Pazar da farklı idi. Sonra o arkadaşlarla bir yere varamayacağımızı anladık. Ama çözüm bulmamız gerekiyordu, çünkü bekleyen işler vardı. 1990’lı yıllara bakarsak Türk firmalarının yüzde 90’ı Moskova’daydı.
Türkiye’den orta halli ailenin eğitimli çocuklarını kendi saflarımıza kattık. Biz bu gençleri yakalamayı başardık. Ben de böyle ailenin evladıyım. İnşaat sektöründe insan değil, makineler genellikle ön planda oluyor. İnsan 4. yerde. Biz bu anlayışı değiştirdik. Biz güzel insanları Türkiye’den getirmeye başladık. Bu arkadaşlar bizlerle beraber yetişmeye başladı. Onlar bize çok şey kattı. Böylece hızlıca büyümeye başladık. 1998’ta patlak veren krizden Rusya çok etkilendi. İnşaat sektörü dahil. Bir çok işveren bankadan kredi alamadığı için inşaat projelerini ertelemek zorunda kaldı. O dönem bir çok Türk firması Rusya pazarından çekilme kararı aldı. Alarko bunlardan biri idi. St.Petersburg’ta Alarko çok kuvvetli idi. Onlar çekilirken, yetiştirdiği 40-45 değerli arkadaşı bize bıraktılar. Alarko’ya minnetdarım, onların sayesinde küçükken orta çapta müteahhit haline geldik. Ekonomik anlamında hem Rusya hem de Türkiye’de o yıllar da zor idi. Siyasi ilişkiler de bugünkü gibi balayı değildi. Rusya’ya giriş yapmak bile zor idi. Kapıda bekletiyorlardı bir köşede, amaç bir daha gelmemek. İşçi vizesi almak da zor idi. Allah’a çok şükür o engeller kalktı. Ciddi bir ayrıcalığımız var.”
“Herkes Moskova’dan çıkarken biz burada ofisimizi kurduk. 2008’e kadar bu büyüme devam etti. 2008’e geldiğimiz zaman ciromuz 1 milyar dolardı, 14 bin çalışanımız vardı. Yaşım da 40 idi, şirketin 15 yaşı vardı. Bizim için hayallerin ötesinde bir noktaydı. 1998 krizi bizim için dönüm noktası oldu, binlerce işçi çıkarabilirdik. Biz arkadaşlarla Türkmenistan’a gittik. Daha sonra Libya’da çalışmaları başlattık. 200 kişi Enka’dan ayrılarak bize geldi. Ardından Türkmenistan’dan büyük işler aldık. Daha sonra arkadaşlarla bir çok Asya ülkesine gittik. Çok iyi analiz ettik. Bu arada Rusya pazarı tekrar düzelmeye başladı. 2002’den sonra elimize geçen paraları St.Petersburg’ta gayrımenkule yatırmaya başladık. Türkiye’de ticaret merkezlerine yönelik yatırımlar yaptık. Rusya’daki çalışmalarda 10-15 arkadaşımızı yönetici ortağı haline getirdik. Genel kardan pay sistemini kurduk. 2013 yılına geldiğinde 1,5 milyar dolar gibi bir büyüklüğe ulaştık. Şu anda 18 bin çalışanımız var. Toplam yaklaşık 30 bin çalışanımız var. İki şirketimiz var. Rönesans İnşaat olarak yaklaşık 2,5 milyar dolar cirosu var. Gayrımenkul olarak baktığımızda 2,5-3 milyar dolar oluşturduk. Bunun 1 milyar dolarını Rusya’da yapmışız, 2 milyar dolarını da Türkiye’de oluşturduk.”
“Kadroyu kurarken, arkadaşları takıma eklerken kritik rakamımız 1 idi. Her defasında kazandığımız o birer kişilerle bu noktaya geldik, imparatorluk yapıyı kurduk. Böyle 30 arkadaşımız var, onların da 150 kişilik kadrosu görev başında. En tepedeki 50 kişilik takıma A Takımı, onun altındaki ise B Takımı. Bugün Rusya’da yaklaşık 30 bin kişilik Türk nüfusumuz ve 6 bankamız var. Sanayide ciddi bir konumumuz var. İnşaat sektörünün zirvesinde hep Türkler var. Burada oluşturduğumuz Rus modelini benzer şekilde başka ülkelerde de gerçekleştirirsek kazanırız. 500 milyar dolarlık hedefe ulaşırız.”
"Rusya ile ilgili yanlış önyargılar var. Rusya olmazsa olmaz bir pazarımız. Rusya hepimiz için ikinci bir doğuş oldu. Elif Şafak’ın çok güzel bir yazısı var: 3 çeşit insan var. 1-Orda doğanlar, yerleşik ve kendinden emin insanlar. 2-Göçmenler. Geçmişiyle ilişkisini kesip Rusya’ya göçen Kafkasyalılar gibi. 3-Sürgündekiler. Bunlar bazen gönüllü, bazen de zorla gelir. Biz de aslında biraz sürgündekiler gibiyiz. Türkiye’de yapamadığımızı burada yaptık. Rönesans olarak ikinci doğuşumuz oldu. Bunu da aşarak Rusya’da yerleşmemiz lazım.” çağrısında bulundu.
“Rusya’da tüketilen bira fabrikalarının yüzde 60’ını biz yaptık. 16 tane fabrika. Bunların arasında Efes Pilsen yok. Efes Pilsen’i sevmediğimiz için değil. Zaten onu başka bir Türk şirketi yapacaktı. Biz işlerimizi başkalarından aldık. Türklere ait alışveriş merkezlerini de biz yapmadık. Oysa bu alanda biz dünyada üçüncüyüz. Rusya’da 80 tane alışveriş merkezi yaptık. İş verenlerimizden yüzde yüzü yabancı. Bugüne kadar 600 tane kontrat bitirdik. Bunlardan 599 tanesi yabancılarla oldu. Ekmeğimizi dışarıda arıyoruz. Sizlere tavsiyem, Ruslarla aynı dil ve frekansta olmamız lazım. Pazarımız Ruslar olması lazım. Sadece Türk firmalarıyla işlerimizi sınırlandırdığımız aman hiç bir yere varamayız. Ruslarla ne kadar beraber olursak o kadar da ilerleriz.” (TürkRus, Cihan)
12.4.2013

Реклама