Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Rusya, Türkiye ve öbür dünya: 'Aşırılıklar Çağı' ve düğmeleri atan elbiseler

 

Fakültede kamu hukuku derslerinde, Antik Yunan'dan Sofistlerle yola çıkar Fransız Devrimi'nin fikir babalarını dinler, Amerikan demokrasisine kadar yol alırdık, dersten çıkınca da merakla başka kitaplar karıştırırdık. Ama rejimlerin pratikte farkını, içinde soluk alarak yaşamak daha iyi öğretiyor. Kısa ömrümde, birbiriyle zıt siyasi rejimlerin egemen olduğu beş ülkede yaşadım. "Yaşadım" diyebilmek için en az bir yıl yerleşik olmayı esas alıyorum!

Doğup büyüdüğüm ülke, kör-topal da olsa ilerliyordu. Seçim yasaları yüzünden 'demokratik' olduğu tartışılsa da, en azından 'özgür' seçimler yapılıyordu. Pratikte öyle olmasa da, en azından teoride yönetenler 'belli bir süre için' seçimle işbaşına geliyordu. Darbeler, seçilmişlerle atanmışların bitmeyen kavgaları, halkı kamplara bölen laiklik tartışmaları filan, toz duman, sallan yuvarlan gidiyordu memleket.

Sonra, 'demokrasinin beşiği' dedikleri Birleşik Krallık'a yolu düşürdük. 'Westminster Modeli' denen parlamenter monarşi uygulanıyordu. Bize 'Padişahı devirip cumhuriyeti kurarak demokrasiye geçtik' diye anlatıldığından, hem kraliçenin en tepede duruşunu, hem de taa 1215'teki Magna Carta'dan beri kişisel hakların güvencede olduğu bir demokrasinin uygulanışını anlamak zordu. Üstelik burada hava hep özgürlük kokuyordu!

Sonra Orta Asya çöllerinde çay molası verdim. Kendisi güleç yüzlü, ama yönetim tarzı Stalin'le kıyaslanan Niyazov'ın Türkmenistanı'ndaydım. Takvim daha ileriyi gösterse de, yaşam yüzlerce yıl geriye ışınlanmıştı. Birbirine diş bileyen aşiretlerden 'milli devlet' yaratılmaya çalışılan bu otoriter rejim, tek kelimeyle 'korkunun krallığı' idi. Her yerde Türkmenbaşı propagandası yapılıyor, heykelleri dikiliyor, muhalifler çölde kayboluyor, işkencede kulağı kesilen bir muhalif sonra masum bulunup ailesine teslim edilirken, "Bize geldiğinde zaten kulağının teki yoktu" denilebiliyordu. Stalin Rusyası'nın ne olabileceğini, Aşkabat'ta anladım, iliklerime kadar hissettim.

Sonra Moskova'ya yerleşmemin ardından, kısa bir ara verip 'Yeni Dünya'da geçirdiğim zaman, bırakın dünyanın geri kalanını, Amerika ile Avrupa'da bile aslında 'demokrasi' denince aynı şeylerin kastedilmediğini öğretti. Demokrasi özgürlükler rejimi olmaktan öte ve önce, 'herkes için katı ve eşit uygulanan kurallar rejimi' idi. Ta en başında, Avrupa'da etkin olan ayrıcalıklı sınıfların Amerika'da olmaması farklı sonuçlar doğurmuştu. Avrupa'daki 'sosyal devlet' fikri de ABD'de yoktu. Üstelik Avrupa'nın aksine, ABD'de din, devlete nüfuz eden son derece muhafazakâr bir yapıdaydı. Velhasılı her derde deva, standart bir 'demokrasi' anlayışı yoktu.

Ve işte şimdi de liderlerinin 'yönetilen demokrasi' diye isim taktıkları Rusya'da nefes alıyoruz. Aykırı sesler sevilmiyor. Bu ülkede insan hakları ve özel mülkiyete daha fazla saygının şart olduğunu konuşuyoruz. Türkiye gibi, Rusya'yı da 'kanun' değil 'hukuk devleti' yapma mücadelesi sürmeli diyoruz. Ama artık terör tehidiyle Batılı demokrasiler özgürlükleri tırpanlarken, Rusya'dan fazla bir şey beklemek kolay değil. Dünya yeni bir 'Aşırılıklar Çağı'na adım atıyor. Milliyetçilik her yerde yükseliyor. Terör ve güvenlik endişesiyle, ABD'den Avrupa'ya her yerde demokratik haklar acımasızca budanıyor, terörün bizi itmek istediği kapana gönüllü adımlarla hep birlikte giriyoruz. Bu şartlar altında AB kapısındaki Türkiye'yi bilmem ama, Rusya'da Batı'nın 'daha fazla demokrasi' taleplerine kimsenin kulak asacağını sanmıyorum.

Demokrasinin beşiğinden diktatörlüğün kuyusuna dek değişik iklimlerde gözümü açıp kapadıktan sonra 'En iyi rejim nedir' sorusuna Saşa'nın verdiği cevaptan daha iyisini bulamıyorum. Herkesin üstüne uyacak bir elbise bilmiyorum. Ama dünya semalarına 'aşırılıklar' öyle bir yağmur bulutu getiriyor ki, ıslanıp kuruduktan sonra herkesin üstündeki elbise -bugün çok dar görünenler dahil-, bir parmak daha küçüleceğe benziyor. Eric Hobsbawn, 'Aşırılıklar Çağı' terimini biraz erken mi kullandı acaba?
 

 

 

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама