Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANALİZ

Gündem: "Aldatılanlar Birliği"

Putin ve Erdoğan’ın bir araya geldiği tarihi zirvenin Rus basınındaki yankıları sürüyor. “Türkiye ile Rusya’nın yakınlaşmasını Batı neden yakından takip ediyor?” Business FM ünlü uzmanlara bu soruyu yöneltti: İşte farklı yorumlar:


Vladimir Sotnikov (Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Öğretim Görevlisi)

Kanımca Erdoğan öncelikle siyasi değil, ticari-ekonomik ortaklık ile ilgileniyor. Erdoğan, Rusya ile ilişkilerin yanı sıra, çok ihtiyaç duyduğu Batı devletleri ve ABD ile de ilişkileri düzeltmeye çalışacaktır. 

Putin ile Erdoğan’ın ilişkileri “Batı tarafından aldatılanların birliği” olarak nitelendiriliyor. Bu, uzun süreli bir dostluk için en iyi temel değil. Ancak bugün bu ilişki her iki liderin de çıkarına. 

Washington, Erdoğan’ın Moskova ile yakınlaşmasının ABD ile Türkiye’nin ilişkilerine zarar vereceğini düşünmüyor. 

Diğer yandan, eğer Batı St.Petersburg zirvesine bu kadar ilgisiz olsaydı, farkına farmazdı. Ancak görüşme günün konusu oldu.

Aleksandr Rar (Gazeteci, politolog)

Batı’da Türkiye’nin, Rusya ile bir oyun oynayacağından çekiniyorlar. AB, Türkiye ve Rusya’nın kendi “yumuşak cephesi”ni açacağından endişe duyuyor. 

Türkiye Cumhurbaşkanı, artık bir “değerli dostu” olduğunu gösteriyor ve ülkesinde AB Bakanı’nın Avrupa’ya ültimaton vermesine izin veriyor. 

Eğer Tükiye AB’den vizesiz rejimi alamazsa, mültecilerin sorunlarıyla ilgili anlaşmadan çıkacak. 

"NATO'ya bağlılık devam eder"

“Ankara’nın NATO’dan çıkma, ŞİÖ’ye girme yönündeki tüm sözleri şantajdan ibaret. Türkiye aslında NATO’dan çıkmak istemiyor, NATO için önemli bir ileri karakol olmayı sürdürüyor.” Karadeniz-Hazar Bölgesi Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü, ünlü Türkolog Vikor Nadein-Rayevski, Erdoğan-Putin görüşmesini Komsomolskaya Pravda gazetesine değerlendirdi:
“Türkiye dikbaşlılık ve ulusal çıkarlarını koruma çabası gösteriyor.  Bundan dolayı zor durumda kaldı. Birincisi, Ankara bugün AB ve ABD ile ilişkilerde izole edilmiş durumda.  İkincisi, bölgede de izole edildi. Çünkü Türkiye Irak’ta, Suriye’nin kuzeyinde ve ülke içinde Kürtlere karşı ‘sessiz’ savaşlar veriyor. Tüm bunlar için para gerekiyor. Erdoğan’nın Rusya ile dostluk kurması lazım ve Batı’nın buna karşı tepkisi olumsuz olacak. 

Ancak Ankara’nın NATO’dan çıkma, Şangay İşbirliği Örgütü’ne girme yönündeki tüm sözleri şantajdan ibaret. Türkiye aslında NATO’dan çıkmak istemiyor. Bazı uzmanlar, iki liderin buluşmasının neredeyse Batı karşıtı birlik kurma niyeti olduğunu söylemekte aceleci davrandı. Bu böyle değil. Türkiye, NATO için doğu Akdeniz’de önemli bir ileri karakol ve ABD’nin başlıca müttefiklerinden biri olmayı sürdürüyor. 

Erdoğan ve Obama’nın olumsuz ilişkileri yalnızca ayrıntı. ABD’de yeni başkan gelecek ve her şey yerine oturacak. 

Ankara, AB üyeliği projesinden de vazgeçmeyecek. Suriye’ye gelince, Eğer Putin ve Erdoğan'ın bu konudaki görüşmesinin sonuçları olumlu olsaydı, dile getirilirdi. Bunu zaman gösterecek.”
 
İngiliz basınından yorumlar

Financial Times'ın yorum sayfasında, Rusya uzmanı Lilia Shevtsova'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in görüşmesini, iki ülkenin arasındaki ilişkilerdeki olası gelişmeleri ele alan bir analizi yer alıyor.

Düşünce kuruluşu Brookings Institutions'ta görevli Shevtsova, 'Putin'in darbe girişimi sonrası gelişmelerden fayda sağladığını' yazıyor.

BBC'nin aktardığına göre Shevtsova darbe girişimi sonrası Türkiye'de yaşanan tasfiye sürecinin Putin'in ülke içinde ve uluslararası alanda manevra alanını genişlettiğini savunuyor.
 
Shevtsova, Türkiye'nin Batı'dan kopup Doğu'ya yönelmesinin de, Rusya ile Türkiye arasında güvene dayanan bir birliktelik kurulmasının da mümkün olmadığını yazıyor ve özetle şunları belirtiyor:

"Rusya'nın, Türkiye'nin Doğu'ya çark etmesi hayalleri ne kadar gerçekçi? Bunlar birçok açıdan naif umutlar. Birincisi, otoriter rejimler hiçbir zaman sürdürülebilir dostluklar kurmaz. İkincisi, yayılmacı gündemleri olan komşu ülkeler er ya da geç bozuşacaktır.

"Eğer Türkiye Batı'dan uzaklaşırsa, Avrasya'daki çıkarları Moskova'nın etki alanına çarpacaktır. Son olaraksa, Türkiye neden NATO'dan ayrılıp, ihtiraslı ve pervasız İran ve Rusya'yla karşı karşıya gelmek istesin?"

Yazara göre, 'eğer Batı, Erdoğan'ın sınırsız bir iktidara ulaşma çabalarıyla ilgili bir şey yapamayacağına karar verirse bu, Moskova'nın Batı'nın ikiyüzlülüğüne dair eleştirilerini meşrulaştıracak ve Batı içinde Rusya'yla uyumlu olmayı savunanların elini de güçlendirebilecek'.

Shevtsova ikinci senaryonun da Rusya'nın çıkarına olduğu kanısında:

"Diğer yandan eğer Türkiye'nin Batı ile ilişkileri kötüleşirse Kremlin daha da mutlu olacaktır. Böylece iki tarafı da birbirine karşı kullanacaktır. Batı'ya karşı Erdoğan'ı kucaklayacak ve de tam tersini yapacaktır. Büyük ihtimalle ikisini de yapmayı deneyecektir."

"O da Erdoğan da Batı'yla müzakere pozisyonlarını güçlendirmek için birbirileriyle flört etmeye niyetliler. Ama birbirine hiç güvenmeyecekler. Türkiye her zaman zorlu bir ilişkiye sahip olduğundan değil otoriter liderlerin güvensizlik ve yabancı düşmanlara yönelik kuşku yaymalarından dolayı…" 

Almanya'dan yorum: "Yakınlaşıldı, o kadar"

Rusya ve Türkiye’nin devlet başkanları Putin ve Erdoğan St. Petersburg’da buz devrinin kapandığını ilan ettiler. DW'de yazan Andrey Gurkov yorumunda, ilişkilerde yeni bir çığır açılmadığı görüşünü savunuyor.
 
"St. Petersburg zirvesinin yeni bir çığır açtığı söylenemez. Vladimir Putin ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki üç saatlik görüşme göz kamaştırıcı bir yakınlaşmaya vesile olmadı. Liderler ortak basın konferansında ilişkilerdeki buzların çözüldüğünü ve ikili ekonomik ilişkileri eski düzeyine getirmeyi amaçladıklarını beyan ettiler.

Sonuç çığır açıcı değildi ama, aynı zamanda Avrupalılar açısından da olumluydu. Ne Avrupa Birliği, ne de NATO Rusya ile Türkiye arasında tehlikeli bir ihtilafın ve ticari savaşın doğmasını arzulayabilirdi.

Suriye konusunda yakınlaşmadan eser yok

Ancak normale dönüş arzusu Türkiye ile Rusya arasındaki muazzam görüş ayrılıklarının ortadan kaldırılabileceği anlamına da gelmez. Görüşmelerin Suriye ile ilgili bölümünün basın konferansı sonrasına ertelenmesi buna işaret etmekteydi. Liderler bu kararla basın konferansı sırasında Rusya'nın desteklediği, Türkiye'nin ise son verilmesini istediği Esad rejimiyle ilgili sorulara muhatap olmaktan kurtuldular.

Oysa, Rus jetinin düşürülmesiyle daha da tırmanan gerginliğe Rusya'nın Suriye iç savaşına askeri müdahalede bulunması yol açmıştı. Suriye konusunda arpa boyu kadar dahi yakınlaşma sağlanamamış olması, ilişkilerindeki kırılganlığın ortadan kalkmadığını ve kolay kalkmayacağını gösteriyor.

Rusya'nın tarihi müttefiki Ermenistan ile Türkiye'nin kardeş addettiği Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu da büyük pürüzler çıkarabilir. Basın konferansında bu konuya değinilmemiş olması dikkat çekti.

Putin ve Erdoğan siyasi konular yerine ekonomik işbirliği üzerinde yoğunlaştılar. Ama bu alanda da bağlayıcı olmayan niyet açıklamaları yapıldı. Rusya'nın ekonomik yaptırımları kademeli olarak kaldıracağı açıklandı ama Rus pazarlarında yeniden ne zaman Türk sebze ve meyvesi satılacağı açıklık kazanmadı.

Vladimir Putin Türkiye'deki Rus turist sayısının zamanla eski rakamlara ulaşacağını söyledi ama zamanla neyi kastettiğini açıklamadı. Erdoğan Türk Akımı doğalgaz projesinin Avrupa ülkelerine de uzanacak şekilde tamamlanacağını söyledi ama o da somut tarih ya da rakam vermedi.

Sadece, oldukça geciken Akkuyu'daki Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali ile ilgili elle tutulur hareketlenmeden söz edilebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan milyarlık projeye ‘mümkün olan en kısa zamanda' uzun vadeli vergi kolaylığı sağlayacak olan stratejik yatırım statüsünü vermeye hazır olduklarını duyurdu.

Türkiye ile Rusya arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin gitgide canlanacağı anlaşılıyor. Ancak, Avrupa Birliği ve genel anlamda Batı açısından meydan okuma anlamına gelebilecek ‘stratejik ortaklık' en azından şimdilik söz konusu olmayacak. Aynı şey Erdoğan'ın Putin'e ‘dostum' diye hitap etmesine rağmen iki lider arasındaki şahsi dostluk için de geçerli. Yoksa Putin bu samimi ifadeye, ‘değerli başkan' diyerek karşılık vermezdi."

11.8.2016

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама